DAĞIN RUHU, KAZ DAĞLARI VE ÖTESİ

DAĞIN RUHU, KAZ DAĞLARI VE ÖTESİ

Dr. Ali Abbas ÇINAR

 

Dağ; suları, bitki örtüsü, hayvan çeşitliliği, vadilerinin zenginliği ile görkemlidir. eteğinde yerleşen insanların, ona sığınan, ondan beslenen bitki, hayvan ve insanların anasıdır, babasıdır, ocağıdır. bunun içindir ki insanlar her yüce dağı büyük bir eren ile kutsal saymış, dağın kendisi eren olmuştur. Hristiyanlık öncesi dönemde de, paganist veya şamanist uygulamalarda da, halk müslümanlığında da dağ hep kutsal kendiliği ile vardır. İnanmalara göre Hz. İbrahim dağda Allah ile hemhal olmuştur. Hz. Musa Tur dağında, Hz. Muhammet Hira dağında kutsal olana vasıl olmuştur. Mitolojilere göre Yunan Tanrısı Zeus da, Hz. Süleyman da dağda otururlar. Tanrı dağları, Süphan Dağı vardır, ama aynı adı taşıyan bir ova yoktur... dağın hem doğal varlığı, hem de sosyal ve kültürel varlığı insan hayatının vaz geçilmezidir.

Kaz dağları da bunlardandır. Kaz dağlarının eteğinde, Güre’de 40 gün kaldım. Dağın bağrına yerleşmiş Balıkesir ve Çanakkale köylerini gezdim, gördüm. efsanelerini de, yaşam alanlarını da bilirim. bu yüzden birkaç söz söyleme hakkım var ve gönül borcum da var, söylemesem olmaz. Kaz dağlarına adını veren kazlar, Sarı Kız ile bağlantılı anlatılır. Bu anlatmalardan etkilendim. 1997’de Sarı Kız adlı şiirimi TDK Türk Dili dergisinde yayımladım.  Sarı Kız masumiyetin, temizliğin, ar sahibi olmanın, kendi kalmanın sembolüdür. Kaz dağlarında Sarı Kız Marmaris'te Sarı Ana'ya döner... Hasan Boğuldu'da anlatılan sevdayı ve sevda uğruna canı terk edişi nasıl unutalım? Çanakkale ve Balıkesir’deki Türkmenlerin ibadet mekanıdır Kaz dağları. Türkmen Aleviler, Her ağustosta dağın tepesindeki Sarı Ana makamında   buluşur,  bir hafta süren ibadetlerini yerine getirir, Sarı Kızı yad eder, kurban verirler.

bu anlatmalar, bitki örtüsü, hayvansal kültür, ekolojik sistem, efsaneler, sosyal yapı boşuna değildir. Gördük ki Kaz dağlarında altın çıkarılacakmış. Bunun için on binlerce ağaç, on binlerce hayvan (kuş, böcek, yabani hayvanlar vb)  katledilmiş. yer altından sağlanacak altına elbette ihtiyaç var. fakat yerin üstünü yerin altına feda ederek mi daha çok huzur bulacağız? öte yandan yemyeşil dağların sağladığı göz estetiğinin huzurunu nasıl sağlayabileceğiz? Bunu düşünmek gerek…

altın maddi zenginliktir, bu kesin doğru, fakat  gerçekten huzur getirir mi, refah sağlar mı? altın ile ilgili pek çok anlatma vardır. bunlardan biri Kral Midas ile ilgilidir. Kral Midas'ın  bütün duası “neye dokunursa altın olsun” imiş ve efsaneye göre de dokunduğu her şey altın olmuş ve sonunda kendisi de altına dönüşmüş, yok olmuş. burada varlıktan yokluğa giden yol çarpıcı biçimde anlatılır... size varlık sağladığını düşündüğünüz şey “altın”, yok oluşunuzun habercisi olabilir, deniyor. başka bir anlatmada ise padişahın mutsuzluğu üzerinedir. padişah eşi ile birlikte mutsuz yaşamaktadır, çocuğu yoktur. fakat hizmetçinin kulübesinden her akşam büyük kahkahalar yükselmektedir. padişah hizmetçiye kahkahaların sebebini sorar. o da "bir altın topumuz var. ben hanıma gönderiyorum, hanım gülüyor, hanım bana gönderince ben gülüyorum" der. padişah hemen altından bir top yaptırır. topu hanımın kafasına atınca hanımı ölür. özetle altın mutluluk getirmez. bu anlatmalardan ders almak gerekmez mi?

altına ihtiyaç var, bu kesin. fakat eğer ekosistemi bozacaksa, flora ve faunayı yok edecekse, onun uğruna yüzbinlerce canlı (bitki, hayvan, böcek vb) katl edilecekse ve insanlar zehirleneceklerse veya yaşam standartları düşecekse yerin altını üstüne devirmeye gerek var mı? fakat öte yandan bu konular siyasete de malzeme olmamalı, siyasete kurban edilmemeli, siyasetin üstünde bir değer olarak ele alınmalıdır.  enerji konuları sosyal, kültürel, doğal, ekonomik, ekolojik bütünlük içerisinde yeniden değerlendirilmeli, en azından bundan sonrakiler için gerekirse bütün kapılar kapatılmalıdır.

dağların ruhu da var, canı da var. dağın ruhunu inanmalar, tinsel değerler; canını ise orada yaşayanlar ve bu yaşantıyı hissedenler oluşturur. iyi düşünmek gerekir...

YAZARIN DİĞER YAZILARI