SAYISALI OYNAYACAM ZENGİN OLACAM, BAK SANA NELER NELER ALACAM

 

SAYISALI OYNAYACAM ZENGİN OLACAM, BAK SANA NELER NELER ALACAM  

 

Tanju Okan'ı hatırlıyorsunuz! Bariton sesi, melankolik tarzı ve güçlü nefesi ile Türk pop müziğinin, köşe taşlarından biriydi ve10'dan fazla albüme imza atmış sanatçıydı. 1938'de İzmir/Tire'de gözlerini Dünya'ya açtı, 1996 yılında, bu gezegenden göçüp gitti. Şarkılarını seven bir dinleyiciydim. "Ah bir zengin olsam/ Sana neler neler alırdım/ Yaşardın gönlünce sen/ Bir zengin olsaydım ben/ Çalışmazdık asla/ Ne isterdim Tanrı'dan bundan başka./ Diye devam eden, gençlik yıllarımda, beğenerek dinlediğim bir şarkıydı. Hayalim çoktu. Gençlik yıllarındaki hayaller başkaydı, yaşlanınca bir başka oluyor, tabii. O yıllarda Tanju Okan ve benzeri sanatçıları dinleyip mutlu olurken, hayalleriniz de; zamana, yaş'a ve anı'larınıza göre kuruluyordu.

Müziği sevdiğim gibi dostlarımla bir arada olmayı da severdim. Mizacıma uygun; bestesi: Avni Anıl'a ait, Kürdîli Hicazkâr bir şarkıyı, beğenmemin nedeni de, dost meclislerine yakışmasıydı: "Safâlar getirdiniz/Safâ geldiniz dostlar/Bezme, revnak verdiniz/ Safâ geldiniz dostlar/ Ye iç, gül eğlen dostlar/ Esenlikler sizin dostlar."/Diye sürerdi. Ama şimdi artık o dost meclislerinden uzağım. Çünkü yaşlandığınızda, zamana ve şartlarına uygun davranmanın zorunluluk olduğunu, düşünüyorum.(Bezme: Muhabbet meclisinin bir köşesi, Revnak: Güzellik, tazelik)

Yahya Kemal'in, Deniz türküsü isimli şiirinin son satırında: "İnsan âlemde, hayal ettiği müddetçe yaşar" Der. Bazı hayallerin gerçeğe dönüşmesinin de kolay bir yolu vardır, herkes bilir. Bu yolla, çalışmadan ve yorulmadan kazanabilirsiniz(!) O yol da, şans oyunlarıdır! Örneğin: Yılbaşı milli piyango bileti gibi. Ama sadece yılbaşı bileti ile yetinmezseniz, ayda üç defada çekiliş yapılmaktadır. Eğer zenginlik hayalinizi bununla gerçekleştiremezseniz, kazanmak için diğer seçenekleri, her gün deneyebilirsiniz!

Gençlik yıllarında yılbaşı biletini pek dikkate almazsınız! Ancak satış süresi içinde, herhangi bir yerde: arkanızdan: "Ya çıkarsa!" diyen satıcının sesini duyduğunuzda, kendi kendinize: "Dur bakalım bunda, bir hayır var!  Aklımda böyle bir şey yoktu. Belki bu ses Tanrı'nın, görevlendirdiği bir meleğinin sesidir ve bir bilet almam gerektiğini hatırlatmaktadır(!)" Diye kendinizi ikna edip, olduğunuz yere çakılırsınız. Bilet satıcısı, işinin ehli olduğundan, önünüzden geçip gitmez ve gelir, bilet tomarını uzatır.

Artık; cebinizdeki paranız ve çok paraya ilginiz ne kadarsa: "Ver bakalım şuradan, bir bilet" dersiniz. Biletçi çeyrek bilet verir, ama: "Beyefendi, birde yarım vereyim" Dediğinde, rüya perisi hemen aklınızı çeler ve şunu düşündürür: "Vallahi bunda bir iş var. Bilet almak aklımın ucundan geçmiyordu, şu işe bak! Galiba büyük ikramiyeyi ben kazanacağım" Diyerek, hayalinizi güçlendirirsiniz. Ama hemen: "Ver!" demezsiniz, hani: "Sen istedin diye alıyorum, yoksa almazdım, çeyrek bana yeterdi. Hem zaten paraya önem vermeyen biriyim(!)." Demeye getirdiğiniz havanızla: "Hadi, ver bakalım, sözünü dinleyeyim de, üç kuruş kazan!" Deyip, yarım bileti de alırsınız. İşte, tam bu an'da biletçi, işinin profesyoneli olduğundan: "Gelin şunu üçleyin. Bakın! İçimdeki ses, büyük ikramiyenin size çıkacağını söylüyor(Profesyonelliğe bakın!) inanın başka kimseye böyle bir şey teklif etmem, içimden geldi(!)" deyince, belli etmeseniz de ağzınız kulaklarınıza varır. Mutluluk hormonu salgılandığından sevincinizi, biletçiyi öpmeye kadar vardırmak istersiniz. Ama birden, caddede olduğunuzu hatırlar ve böyle bir münasebetsizliğin hoş olmayacağını, hatta biletçinin: ".bi Dakka yav ne oluyor?" diyebileceğini düşünür, vazgeçersiniz. Sonunda, tam bileti de alır. Artık büyük ikramiyeyi kazanacağınıza inanmışlığınız nedeniyle uçuyorsunuzdur. Hafif bir sesle: "Lüküs hayat, lüküs hayat/Bak keyfine, yan gel de, yat/Oh ne rahat/Yoktur eşin lüküs hayat./operetinin sözlerini mırıldanarak ve tebessüm ederek kaldırımda uçar gibi yürürsünüz.  

Öyle ya, bu bir inanç ve nasip meselesi! Tanrı; belki bir meleğini görevlendirip: "Bilet satıcısı kılığına gir, onu bul, üç bilet sat! Bu çekilişin en büyük olanını ona verin, çenesini kıssın artık. Yıllardır, yalvarıp yakarmasından bıktım, işimi gücümü şaşırttı!" Diye talimatı vermiş olabilir. (Şu hayale bakın. Kızarmış ekmek üzerine tere yağ sürüp yemiyor da, kaymaklı kadayıfı düşünüyor!) "Onun için, bir bilet almak yerine, çeyrek-yarım ve tam bilet alıp, nasip kapılarını açık tutmam ne kadar akıllı ve basiretli bir kişi olduğumu gösterir. Akıllı ve zeki olmak işte budur. Helal olsun bana!" Diye kendine hayranlık duyar. Ayrıca, mırıldanır: "Ne zeki adamım yahu? Hayret ediyorum vallahi, bazen kendime şaşıyorum!" Deyip tebessüm eder ve sonuçtan emin olduğu için olağanüstü mutludur!

Ancak öte taraftan ikramiyenin tamamını alıp alamama kuşkusu, aklını karıştırıyordu. Eğer çeyrek ikramiye kazanırsa, zorla kabul etmek durumunda kalacakmış gibi bir duygu yaşayacağını, ihtimal olarak yüksek tutmaktaydı. İkramiyenin yarısını kazanması halinde: "Tanrım, böyle mi olacaktı? Hani tamamını verecek gibiydin? (Böylesine de az rastlanır. Birde sitem ediyor, hâlbuki hayal kuruyor ve buna inanıyordu. Yani uyumak için kendine ninni söylüyordu!) Belki Tanrı daha sonra düşüncesini değiştirmiş olabilir, belki benim gibi üç kişiyi daha mutlu etmeyi planladı. Yüz milyonun,  25 Milyonunu alsın, şükretsin. Taş atmışta kolu mu yorulmuş! Derse ne yaparım?" Gibi düşününce 25Milyona razı etmişti. Ama ne yazık ki, şanssızlık peşini bırakmadı(!) Amortiyi bile rastlayamadı.

Şimdi diğer şans oyunlarına göz atalım. Örneğin: Sayısalı oynadınız. İkramiye kazanma şansınız, özel şirkete devredilmeden önce: 14/Milyonda-1'di. Özelleştirme sonucu: 622/Milyonda-1 oldu. Çünkü Sayısal Loto özelleştirilmeden önce, 49 sayı arasından çekiliyordu şimdi 90 sayı arasından çekiliyor!(Alıntı)

Şirket şans oyunlarını yeniden gözden geçirmelidir ve mutlaka bir düzenleme getirmelidir! Yurttaşın; şans oyunlarını, olmayacak duaya âmin demeye benzetmesi, sürekli mağdur olmasındandır! Umutları yıkılsa da, cebindeki üç kuruşu: "Ya tutarsa" ihtimali ile yine oyuna yatırmaktadır. Ama hep, kaybetmektedir. Şansını deneyenlerin %70i, ne gariptir ki toplumun işsiz, fakir ve iş bulursa günü birlik kazanan toplum kesimidir. Psikolojisi bozuk gergin kişiliklerden oluşan bu kesimden biri, ilginç bir benzetme yaptı: "Bizim bu oyunlara tutku halimiz; uzun bir sopanın ucuna salam bağlayıp, çomar'ın sürekli zıplatılmasına benziyor. Çomar salamı kapmak için çok zıplıyor, ama salam'a bir türlü erişemiyor!" Dedi.

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI