DODURGA' DAN SDYMA' YA TIRMANDIK.

DODURGA' DAN SDYMA' YA TIRMANDIK.

Değerli okurlar, Patara ve Letoon gezi/incelemelerini bitirdikten sonra Letoon dönüşü ana asfalta çıkmadan daha kestirme olur diye Eşen taraflarından SDYMA' ya doğru yol almaya başladık. Ana asfalt üzerindekilerden başka hiçbir yerde levha yok. Yol üzerinde soracak insan da bulamadık. Fethiye-Kaş yolu üzerinden giderken 17 km. yazıyordu. Oysa biz, Letoon'dan gelirken 13 km. diye bir başka levha görüp oradan yürüdük, döne dolaşa tekrar ana asfalta çıktık ve 17 km yazan levhadan bir kez daha inatla yola devam ettik. Tek şeritli bir köy yolu olsa da geneldi iyiydi. Yol boyunca belki sekiz-on kişiye sorduk. Sonunda çıka çıka bir dağın başında bir düzlüğe çıktık. Antik kent tamamen köyün içine dağılmıştı, ya da köy antik kentin içine kurulmuştu. Aracımızı bir kenara park edip köyün içine doğru yürümeye başlayınca bahçeler içinde tek tük bağ evleri ve boy bol antik yapılardan oluşan yarım, yıkık duvarlar gördük. İlk girdiğimiz evin bahçesinde ocağa kurulmuş kaynatmada (haranının büyüğü, kazanın küçüğü) bir şeyler kaynatıyorlardı. Daha selam vermeden espri olsun diye "Oooo, teyzem bizim geleceğimizi öğrenmiş de bize yemek hazırlıyormuş!" diyerek latife yapmak istedik. Teyze, hiç istifini bozmadan ocağı ölçeriyordu. Öğrendik ki defne tohumlarını toplamışlar ve onu kaynatıyorlardı. Yağını çıkarıyorlarmış, katran gibi, elma yağı, kekik yağı gibi kullanılıyormuş. Sonra bir de içeriden bir genç kız çıkıp geldi. Baktık nur yüzlü bir kız. Hangi okula gittiğini sorduk. Biz bir lise adını beklerken O; "Hacettepe!" yanıtını verince hayretle karşıladık. Bu kez de "Hangi bölüm?" diye sorduk. "Tıp!" deyince bir şaşkınlık daha yaşadık. Bu kez de dalını sormak zorunda kaldık. Ona da "ODYO" yanıtını vermez mi?... ON-LİNE (uzaktan okuyormuş). Burasının adı nedir? Diye sorduk. Kadın, "ASAR" dedi. Bunca yüksek yerin adı başka da bir şey olamazdı. Düzlükte yürümeye devam ettik, sağımız, solumuz, önümüz, arkamız her yer antik yapılarla doluydu. Ancak anlaşılan araştırma için tek kazma vurulmamıştı. Yalnızca girişteki büyükçe bir levhada bir açıklama yazısı vardı: "SDYMA adının formu (İDYMA, DİDYMA ve LORYMA gibi) şehrin çok eski bir döneme ait olduğunu göstermeye yeter. Öte yandan şehrin erken klasik dönemde yerleşim gördüğüne dair veriler de bulunmaktadır. Ancak ilk yazılı belge M.Ö. 1. Yy. dan öteye gitmeyip kalıntıların büyük bölümü ile yazıtların tümü Roma İmparatorluk Dönemi' ne aittir. Şehir, coğrafyacılar tarafından Bizans Dönemi' ne kadar listelere alınır. Ancak tarihinde sadece bir olay kaydedilmiştir. Kentte lahit şeklinde mezarlar bulunmaktadır. Bu mezarlar, LİKYA Gotik formu yerine dik çatı şeklinde mezar kapaklarına sahiptirler. Akropol tepesi iki bölüm halinde kuzeyde yer alır; güney/doğu eteği boyunca 365 metre uzunluğunda ve yer yer üç metre yüksekliğinde erken bir duvar uzanmaktadır. Duvar örgüsü genellikle kesme taşlarla yapılmış, ancak doğu ucunda poligonaldır (Bir çeşit antik duvar örme tekniği. Bu çeşit düzensiz bir duvar örme tekniğidir. Bu teknikte taşları birbirine uydurmak için daha fazla işçilik gerekmektedir) poligonal ve bir noktada gözetleme kulesi ve ön avlusu bulunan küçük bir kapı vardır. Bu duvar, SDYM' nın erken döneme ait 2. delilini oluşturmaktadır. Dikkat çekici bir başka özellik de bu erken şehirden hiçbir izin tepe üzerinde kalmamış olmasıdır; bazı duvarlar, sarnıçlar ve çömlek parçaları bulunmakla birlikte bunlar Bizans Dönemi' ne aittir. Ancak bu erken duvarın biraz üstünde kötü bir şekilde korunmuş küçük bir tiyatro ve benzeri bir yapının 6 oturma sırası kısmen görülebilir durumdadır. Kuşkusuz tiyatro, şehrin daha sonraki dönemlerine aittir. Aynı zamanda köyün de merkezini oluşturan antik şehir merkezi kentin batı ucunda yer alır. Burada daha önce bir tapınak ve stoa (Antik Yunan mimarisinde sokak ya da agoranın yanında yer alan üstü kapalı sütunlu galerilere verilen isim)  ya ait kalıntılar bulunmaktadır. Stoa' nın arka duvarı hala görülebilir durumdadır. Ancak tapınak ile ilgili pek fazla bilgi edinilemiyor. Tapınak, 9 metre uzunluğunda, oldukça küçük bir yapıdır. Batı cephesinde basamaklar ve dört sütun bulunmaktadır; kurtarıcı İmparator'a ithaf edilmiştir. Stoa yazıtının İmparator Claudius' a Artemis ve diğer tanrılara adanan bölümü de ele geçmiştir. Burası ile kentin doğu ucu arasında çoğu mezardan oluşan pek çok anıt bulunmaktadır."

Antik alanda gördüğümüz tek yazılı levha bu idi. Bahçeler içinde gezmeye devam ettik. Dik çatılı kapaklarıyla dikkatleri çeken mezarlar/lahitler çoğunlukla fazla yıkılıp dökülmemişlerdi. Diğer duvar ve surların çoğu yıkılmış ve görüldüğü üzere taşları da ev ve bahçe duvarlarında kullanılmıştı. Doğu kısmındaki yamacın eteklerine sıralanan lahitlere kadar ilerleyip fotoğraflarını çektik. Geriye dönerken de yine bir vatandaş, defne ağaçlarının altından avucuna bir şeyler topluyordu. Ne yaptığını sorduk. Defne tohumları topladığın söyledi. Ağaçların başında çok daha fazla tohum var, onları neden toplamadığını sorduk. Bu kez de "İyice olgunlaşmış ve dibine dökülmüş olanlar makbuldür!" dedi. Köyde (mah.) kaç hane olduğunu sorduk. "40 hane kadar var ama her birinde bir-iki kişi vardır!" dedi. O halde mahallenin nüfusu 100 kişi civarında herhalde diye fikir yürüttük. İtiraz etmedi. Nedense pek de konuşmak istemezmiş bir hali vardı. Tepelerin arasındaki düz alana yayılmış antik yapıları tek tek dolaşıp fotoğrafladık. Dönerken yol üzerinde bir şey dikkatimizi çekti; ortalarda kimseler yokken tek bir ineğini önüne katmış giden bir amcanın yüzünde maske vardı. "Helal olsun amca sana!" diye geçirdik içimizden.

Bu kentin adı, tarih sahnesinde M. S. 450-457 yıllarında İmparator olan Mercian' ın başından geçen bir olayla ilgili olarak anılıyor. Mitolojiye göre basit bir asker olarak Perslere karşı savaşa katılan Mercian, yolda hastalanınca birliğinden ayrılıp Sdyma' da kalır. Kentte iki erkek kardeşle dostluk kuran Mercian' a kardeşler hastalığı boyunca bakarlar. Biraz iyileştiğinde kardeşlerle ava çıkan Mercian,  öğle vakti dinlenmek üzere uzanıp uykuya dalınca, güneşte kalan bedenine büyükçe bir kartalın havada kanatlarını iki yana açarak gölge yaptığını gören kardeşler,  olayı uyandığında Mercian' a anlatırlar. Bunu İmparatorluk belirtisi olabileceği şeklinde yorumlarlar. Mercian da bunun mümkün olmayacağını, ancak ileride böyle bir durum olursa iki kardeşi de kentin ulu kişileri yapacağı yönünde söz verir. Yıllar sonra; 2. Teodosius' un ölümünden sonra tahta geçen Mercian, kardeşlere verdiği sözü tutarak LYKYA' nın en yüksek mevkilerine getirir. Kentin batısındaki tepede ilk yükselen  sivri tepe şehrin ilk yerleşimi olan Akropoldür. Tepenin güney/doğu eteğinde yaklaşık 400 metre uzunluğunda sur duvarları bulunmaktadır. Bunun devamında da birkaç sıra oturma yeriyle küçük bir tiyatro bulunmaktadır.  Diğer kalıntılar, bu günkü köy evleri arasında yer yer kendisini göstermektedir. Bunların büyük bir çoğunluğu mezar anıtlarıdır. Kentin doğu kesimindeki nekropolde (mezarlık) klasik çağdan başlayarak Roma dönemine kadar devam eden süreçle ilgili pek çok lahit, kaya mezarı ve anıt mezarlar SDYMA' nın toprak üzerinde ayakta kalabilen eserlerdir.

Not: Şadan Hoca'm ile Letoon üzerine söyleşimizden sonra "Hocam, SDYMA' ya çıktınız mı? Tek bir levhadan başka hiçbir şey yok.  Bol bol mezarlar var. "  diye yazmışız. Hocam da "Ordan bakınca SDYMA' ya gitmemiş gibi mi görünüyorum? Yola bulmak zordur ama görkemli mezarları vardır. Hatta senin fotoğraf,  (Hocam' a fotoğraf göndermişiz) iki Lykia tipi mezar arasında. O köyün adı DODURGA.  İDYMA, DİDYMA, SDYMA benzerliğine dikkat!" demiş. Biz de "Hocam, oraya gidip gitmediğiniz buradan bakınca belli olmuyor, dağın başında bir antik kent. Tek kazma vurulmamış. Asar diye 40 hanelik bir köyün (mah.) sınırları içinde. Taşlarını ev ve bahçe duvarlarında kullanmışlar. Mezarlardan başka taş taş üstünde kalmamış.  Oraya turist otobüsü de zor çıkar. Özel araçla mı gittiniz?" Şadan Hocam, "Elbette" diye yanıtlamış. Ve " SDYMA; eski Anadolu dili Luvice "Sida halkı" demek!" diye yazınca,  Biz de "Akyaka'daki İDYMA da "İDA HALKI" mı oluyor?" diye sormuşuz.  Hocam; "İda, "Orman", dolayısıyla İDYMA"  da "ORMAN HALKI" demek. Ne kadar zor olmayan sorular soruyorsunuz!..."  demiş. " Sağ olun Hocam, sizin başka meşgaleniz de vardır. Daha fazla zamanınızı almayalım. İyi akşamlar." Diyerek söyleşiyi sonlandırmışız. Hocam ile özellikle arkeolojik konulardaki sorularımız ve yanıtları sürüyor. GELECEK GEZİLERDE/YAZILARDA BULU
YAZARIN DİĞER YAZILARI