MYRA ÖREN YERİ/DEMRE

MYRA ÖREN YERİ/DEMRE

                Değerli okurlar, Kaş'tan sonra doğuya doğru deniz kıyısında yolumuza devam ederek Kekova'nın o güzel manzaralarını geçip MYRA' ya geliyoruz. Daha önce geldiğimizde Noel Baba' yı ziyaret edip Myra'ya "Bir dahaki sefere!" diyerek geçmiştik. İşte o "bir dahaki sefer" geldi çattı. Bu kez özel geldik. Yine bu yöreleri bundan 60 küsur yıl önce adım adım gezip yazmış olan George E. BEAN' ın "Eski Çağda Lykia Bölgesi" adlı eserinden ilgili kısımları size özetlemeye çalışalım.

MYRA: "TANRININ HİZMETKÂRI kudretli Nikolas'ın şehrin adına uygun olarak mür fışkırttığı, Lykialıların üç kez kutsanmış ve mür teneffüs eden şehri" İmparator Constantinus Prophrogenitus Myra şehrini işte böyle tanımlar. Myra, kuşkusuz tüm Orta Çağ boyunca ününü Aziz Nikolas'ın piskoposluk kenti olarak korur. Bu kişi, bu gün herkesin bildiği ancak biçim ve anlam değiştirmiş olarak karşımıza çıkan Santa Klaus karakteridir. Aziz Nikolas, IV. Yy. da yaşamıştır. Ancak Myra daha önce de Lykia'nın önde gelen ve birliğin 6 oy hakkına sahip üç şehrinden biri olarak diğerlerinden ayrılır. Buna karşın şaşırtıcı olan İ.Ö. 1. Yy. dan önce Myra ile ilgili bir yazılı kaynağa rastlanmamıştır. Myra, tarihte küçük bir rol üstlenmiştir. İÖ. 42' de Ksanthos' un istila edilmesinden sonra Brutus, komutanı Lentulus Spinther'i para toplamak için buraya gönderir. Myra' lılar karşı koyarlar ve Spinther de Andriake'de limanı kapayan zinciri kırıp güç kullanarak girmek zorunda kalır. Sonunda Myra' lılar teslim olurlar ve komutanın isteklerine boyun eğerler. İS. 60' ta Aziz Paulos, Roma'ya giderken Myra'da gemi değiştirir ki, bu işlem Andriake'de gerçekleşir. Metrepolis unvanı ile yüceltilen Rhodiapolisli Opramaos ve Kyaenaili İason'dan para armağanları alan Myra, sonunda Theodosius II. Tarafından Lykia'nın başkenti ilan edilir. Myra'nın doğu komşusu Limyra'dır ve bir yazıttan öğrendiğimize göre İmparatorluk döneminde bu iki şehir arasında bir gemi işlemektedir. Myra ile Limyra arasındaki geçit, yayalar dışında doğal olarak denizden etkilenir; çünkü araya giren dağın üzerinden geçen kara yolu dik, engebeli ve 600 metreye yaklaşan bir yüksekliktedir. Myra kenti, antik adı koruyan Demre Köyü'nün 1,5 km kuzeyinde, (günümüzde Kale nahiyesi) uzanır ve yerleşim, Koca Demre olarak bilinir. Bu bölge yakın zamanda domates yetiştiren bir merkez haline gelmiştir. Tepelerin üstünden bakıldığında Mayıs ve Haziran aylarında tüm ovanın naylon seralardan oluşan bir göle dönüştüğü görülür. Doğuda Demre Çayı, antik Myros, 27 km uzunluğunda dar bir vadiden denize ulaşır. Strabon, Myra'yı denizden 20 stadion uzaklıkta yüksek bir tepenin üzerinde kurulmuş olarak tanımlar. Günümüzde bu uzaklık 30 stadiona yaklaşmıştır. Tiyatro, büyük ve 108 metre çapında olup Roma tipindedir. Dikey kaya yüzeyi caveasının eğimi için değerlendirilmemiş, bu nedenle de tamamıyla baştan inşa edilmiştir. Cavea aşağıda 29 ve üst kısımda 6 oturma sırasının yer aldığı tek bir diazomaya sahiptir. 14 merdiven yolu vardır. İki konsantrit ve tonozlu galeri ile çevrilidir ki, bunlardan dışta kalanı iki katlıdır. Myra'nın ünlü kaya mezarları iki grup oluşturur. Mezarlardan birinin kaya duvarındaki grafito(kazıma yöntemiyle çanak/çömlek işleme) oldukça dokunaklıdır ve "Moskhos Demetrios'un kızı Philiste'yi seviyor!" diye yazılıdır. İkinci mezar grubu tepenin kuzey batıya bakan diğer tarafındadır ve diğerleri kadar etkileyicidir. Güneşi kaçırmamak için bu mezarlar sabah 10' dan önce ziyaret edilmelidir. "Resimli Mezar" kuşkusuz Lykia' daki en etkileyici anıtlardan biridir.

Myra Köyü'nün batı ucunda Myralı Aziz Nikolas'ın ünlü kilisesi yer almaktadır. Burası eskiden hacıların, günümüzde ise turistlerin ilgi odağıdır. İS. 300' de Patara'da doğan Nikholas Myra Piskoposu oldu. Batıda kuşkusuz en yaygın şekilde çocuklara Noel zamanında hediyeler veren Santa Klaus olarak bilinir. Myra'daki kiliseden geldiği söylenen dağınık haldeki kemiklerin Nikholas' a ait olduğu da daha inandırıcı bir iddia değildir. Öte yandan Venediklilerin Myra'dan belli kutsal kalıntıları çıkardıkları ve bunların arasında aynı yerde gömülü olan başka kişilere ait kemiklerin de bulunduğu gerçeği yansıtıyor olmalıdır. 1034' te Myra Araplar tarafından işgal edilir ve yıkımından da bunların sorumlu oldukları düşünülür. Kilise bazilika formundadır, üç neflidir ve zaman içinde dördüncü bir nef de diğerine yan taraftan eklenmiştir."

Kültür Portalından da Myra Antik Kenti için şu bilgileri özetliyoruz:

MYRA ANTİK KENTİ; " Bu günkü Demre ilçe merkezi ve civarında yer alan Myra Antik Kenti, aynı adı taşıyan ova üzerinde kurulmuştur. Myra nehrinin(Demre Çayı) batısındaki ulaşıma elverişli kanal ile şehrin denizle bağlantısı sağlanmaktaydı. Kanalın diğer yanında yer alan Andriake (Çay ağzı) Limanından da bölgenin deniz ulaşımı ve ticareti yürütülmekteydi. Myra antik kenti özellikle Likya Dönemi kaya mezarları, Roma Dönemi tiyatrosu, Bizans Dönemi Aziz Nikolas Kilisesi(Noel Baba) ile ünlüdür. Kaya mezarları, Likçe yazıtları ve sikkeler, Myra'nın en azından İÖ. 5. Yy' dan itibaren varlığını sürdürdüğünü gösterir. Strabon' un verdiği bilgiye göre Likya birliğinin 6 büyük kentinden biri olan Myra, Likçe yazıtlarda "MYRRH" adıyla anılır. İS. 2. YY. Myra'nın büyük bir gelişmeye sahne olduğu dönemdir. Likya birliğinin metropolisi olan şehirde, Likyalı zengin kişilerin yardımları ile birçok yapı inşa edilmiş ve onarılmıştır. Bizans Döneminde ise Myra, dini yönden olduğu kadar idari yönden de önde gelen şehirlerden biri olmuştur. Günümüze dek ulaşan ününü Aziz Nikolaos' un İS. 4. Yy. da şehrin Piskoposu olmasına ve ölümünden sonra aziz mertebesine ulaşıp adına kilise yapılmasına borçludur.

                Myra, 7. Yy. dan itibaren gerek deprem, su baskını ve Demre Çayı'nın getirdiği alüvyonlar, gerekse Arap akınları sebebiyle önemini yitirip 12. Yy. da köy hüviyetine dönüşmüştür. Günümüz kalıntılarını, Akropolün güneyinde yer alan tiyatro ile her iki yanında yer alan kaya mezarları oluşturur. Yapılan araştırmalara göre bu gün oldukça sağlam durumda olan Roma Dönemi surlarının dışında Helenistik, hatta İÖ 5. Yy. a tarihlenen sur kalıntılarına Akropol tepesi ve çevresinde rastlamak mümkündür. Akropolün güney eteğinde yer alan tiyatro, gerek oturma sıraları gerekse sahne binası ile iyi korunmuş bir Roma Dönemi tiyatrosunun özelliklerini yansıtır. Sahne binası 2. Katın yarısına kadar ayaktadır. Tiyatronun hemen yanında kabartmalı ve düz kaya mezarları yer alır. Likyalıların ahşap ev mimarisinin kaya mezarlarına en iyi uyarlanmış örnekleri olan Myra mezarlarının içinde, ölüyü ve yakınlarını betimleyen kabartmalı mezar, en ilginç örneklerden biridir. Ayrıca yine kabartmalı ve kitabeli birçok kaya mezarı kayalığın güneye bakan yüzünde üst üste veya yan yana sıralanmaktadır. Tiyatro yanındaki şehir merkezine giderken yolun solundaki hamam kalıntıları ise Roma Dönemi tuğla mimarisinin erken ve ilginç örneklerini oluştururlar. Şehrin su ihtiyacı, Demre çayının aktığı vadi kenarındaki kayaya oyulmuş kanallarla karşılanmaktaydı. Likya konfederasyonunda üç oy hakkına sahip altı şehirden biri olan Myra'nın "En parlak kent" unvanıyla anılması ne denli önemli bir kent olduğunu göstermektedir. Myra'nın Likya konfederasyonuna ait sikkelerin yanında kendi adıyla basılmış sikkelerinde şehrin ana tanrıçası Artemis'in Anadolu'nun en eski tanrıçası KYBELE formunda temsil edilmiş olması ayrı bir önem taşımaktadır. İS 5. Yy. da Likya eyaletinin başkenti olan Myra'nın St. Paul ve arkadaşlarının uğradıkları şehir olması Hristiyanlıkça da özel bir önem taşımaktadır." "Myra" Dünden Bu güne ANTALYA(2. CİLT) Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü(2012)

                Aynı gün 7/8 antik kenti dolaşmak zorunda olduğumuz için arka taraftaki kayalıkların üzerinde yer alan AKROPOL TEPESİ' ne çıkmak için zamanımız yeterli olmadığından AKROPOL ZİYARETİNİ de bir başka bahara bırakarak LMİYRA' ya doğru yol alıyoruz. LMİYRA' da görüşmek umuduyla.

 

 a

YAZARIN DİĞER YAZILARI