ÇELİŞKİ DİYE BİR ŞEY VARDIR. GÖRÜLÜNCE YALANLAR ORTAYA ÇIKAR.

                    ÇELİŞKİ  DİYE BİR ŞEY VARDIR. GÖRÜLÜNCE  YALANLAR ORTAYA ÇIKAR.

Eskiden liselerde FELSEFE GRUBU denilen dersler vardı. Felsefe, sosyoloji, Psikoloji ve Mantıktan oluşan derslerin adıydı felsefe grubu. Felsefe öğretmenleri de bu derslerin hepsini okuturdu, öğretirdi. Sonradan eğitimle oynamalar başlayınca grup dersleri olmaktan çıktı ayrı ayrı dersler olarak okutulmaya başlandı. Çünkü bir anlayışa felsefe itici ve korkutucu geliyordu.. Felsefenin ayrı, sosyolojinin ayrı psikolojinin v e mantığın ayrı ayrı öğretmenleri olmaya başlandı. Böylece sosyoloji, mantık ve psikoloji derslerine giren öğrencilerin bilinçaltlarına felsefe diye bir anlayış yerleşmesin diye önlem alınıyordu. Bunun adına yenilik diyorlardı egemen anlayışlar. Bunun adına değişim diyorlardı. Değişimdi  ama ileriye doğru değil geriye doğru bir değişimdi bu..

     Bunu neden yapmışlardı? Eğitme katkı olsun diye değil, felsefe grubu derslerinin daha iyi öğrenilmesini sağlamak için değil elbet. Egemen anlayışlar eğitimi düzenlemek adına sürekli onu nasıl içinden çıkılmaz hale getirebiliriz diye düşünürler. Bu şekilde kafaları karıştırırlar. Bu karışıklığı da yenilik diye sunarlar. Bakınız son elli yılda kafaları karıştırmak ve insanları oyalamak için  sürekli not vermeyi değiştiriyorlar. Sınıf geçmeyi değiştiriyorlar. BU DEĞİMLERİN İSE BİLİMSEL DÜŞÜNCENİN OLUŞMASINA VE GELİŞMESİNE ZERRE KADAR KATKILARI OLMAMIŞTIR. Bu değişimlerin tek bir amacı vardır o da egemen anlayışların öngördüğü insan modelini yaratmaktır. Yani onların istediği topluma en uygun düşecek insanları yetiştirmektir. Onun içindir dünyanın her yerinde eğitim tanımlanırken TOPLUMA UYGUN İNSAN YETİŞTİRME olarak tanımlanır. Toplum hangi insan örneği ile ayakta durabilecek ve hangi insan modeli egemenlerin çıkarına en uygun hizmeti getirecekse eğitimini buna uygun olarak düzenlemektedir. Bunun için felsefe ile sürekli oynar toplumlar. Felsefenin öngördüğü insan modeli DÜŞÜNEN, SORGULAYAN. BİREY OLAN İNSAN OLDUĞU İÇİN EGEMEN ANLAYIŞLAR BU İNSANI ASLA İSTEMEZLER. Onların istediği insan modeli her yerde aynıdır. Biat ve itaat kültürüne uygun düşünen ve eyleyen insandır. Üstelik bu insan BİREY değil KUL insandır. Bu kulları yaramak için felsefeden korkarlar ve uzak durmaya çalışırlar

      Bizim zamanımızda okuduğumuz ve okuttuğumuz felsefe grubu dersleri arasında Mantık ÖNEMLİ BİR DERSti.. Mantık düşünmenin kurallarını yani düşünülenlerin doğu ifade edilebilmesi için gerekli kuralları koyan ve inceleyen bilim olarak anlatılıyordu. İnsanın doğruyu görebilmesi algılayabilmesi kendisine söylenenlerin hangisinin doğru hangisinin yalan olduğunu anlayabilmesi için önemli bir dersti. Bu doğrulara götüren ise MANTIĞIN İLKELERİ vardır. Bu ilkelere uygun söylenenlerin sunulanların yanlış olarak algılanması önleniyordu mantık eğitim sayesinde. Bunu sağlayan ise mantığın ilkeleri idi. Bu ilkeleri bilen insanların başkalarının söylemlerini yanlış algılaması önleniyordu. Bunun için de aynı zamanda bu bilime doğru düşünmenin bilimi diyenler bile çıkıyordu.

çelişkiyi göremeyen yakalamayan insanın doğruyu anlaması beklenemez. Yakalayan ise ortada bir yalanın olduğunu kolaylıkla anlar. Diyelim bir seçim sonucunu BEN KAZANDIM DİYEN BİRİ VAR KARŞIMIZDA. Üstelik ÜÇ BİN farkla kazandım diyor. Aradan bir iki gün geçince o kişinin lideri üç bin  farkla   İstanbul gibi bir yerde seçim kazanılmazbI5 Bin farkla seçimi kazandığını söyleyene ise İstanbul teslim edilemez.

   Çelişkiyi bilen ve görebilen insanların olduğu bir toplumda bu söylemlerin bir geçerliliği olabilir mi?

 Felsefe dersleriyle neden sürekli oynandığını buradan hareketle görebilir miyiz dersiniz?

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI