SİYASETİN DEĞERLER SEVDASI

   SİYASETİN   DEĞERLER  SEVDASI

 Gelişmiş toplumlarda, demokratik toplumlarda ve hukuk devletlerinde siyasetin kullandığı söylemler  ve  savunduğu  değerler farklıdır.

Bir Kuzey Avrupa ülkesinde, gelişmiş bir Avrupa ülkesinde siyasetin kullandığı kavramlar bizim toplumlardan çok daha başkadır.

Örneğin  orada siyasetçi kendisini değerlere çok bağlı olarak anlatma ihtiyacı duymaz.

Zaten o değerler insanların onları bağlı olması içindir.

O toplumda yaşayan herkesin ortak değerlere bağlı olması kaçınılmazdır. Bu bağlılıktan dolayı kendisini ötekilerden ayrıcalıklı olarak gösteremez. Ben bunlara bağlıyım  onlar değil diye bir cümle kuramaz. Değerler niçin vardır, insanların onlara uygun davranabilmesi ve bu şekilde toplumsal  düzenin sağlanabilmesi için.

Dolayısıyla insan zaten bu değerlere bağlı olmak zorundadır

  Gelişmiş toplumlarda demokrasinin geliştiği toplumlarda, hukuk devletinin geçerli olduğu toplumlarda değerlere bağlılık söylemleri asla artı bir puan kazandırmaz. Onun için siyasi partiler oralarda. etik değerleri, ulusal değerleri, inanç değerlerini kendisine ayrıcalık yaratmak için kullanamaz.

Yani değerler siyasetin malzemesi olarak kullanılamaz.

Bir siyasetçi ve sıradan bir insan da bu değerlere  bağlı olduğunu da söylemez.

Çünkü bir toplumda yaşayan herkesin o toplumda var olan değerlere bağlı olmak zorundadır.

Bakın ben ondan daha ahlaklıyım, bakın ben ondan daha milliyim ben ondan daha inançlıyım gibi herkesin olması gereken bir değere sahip olmakla övünemez. Çünkü herkes bu değerlere bağlı olmak zorundadır. İnsan olarak bakın ben insanım onlar değil türünden bir söyleme ala yanaşamaz.

       Bu açıdan bakılınca dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde hukuk devleti ülkesinde geçen hafta yaşanan10 yaşındaki bir çocuğun siyasi söylemle ortaya çıkması hiçbir değer anlayışı hiçbir insan anlayışı ile açıklanamayacaktır  . Çünkü bir çocuğun siyasette araç olarak kullanılmasına, dünyada onay verecek bir bakış açısı ve yaklaşım olamaz.

Ne varki yandaş medyada bunu savunmak durumunda kalanları da izledik. Örneğin bu davranışı sergileyen anlayışın yaptığı her şeyi doğru sayan  bir gazeteci grubunun eleştirilmesinin iktidar gücünü  kullanan anlayışa zarar vereceğini söylüyordu o gün akşam bir oturumda..

   Oysa yanlışı yapan kim olursa olsun yanlışa karşı çıkmak  bir etik zorunluluktur insanlar için.Bizim adımıza yapılıyorsa doğrudur diye bir saplantı ise ihanettir bu toplumun ve değerler anlayışının varlığına.. 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI