“DEPOLAMAYIP DA, NE YAPACAKTIK !?”

Bayan TV muhabiri, bir deponun önündeki soğan üreticisi adama heyecanla soruyordu: “İçeride çuvallanmış halde tonlarca kuru soğan var!.. Siz bunları stok yapıp da, zamlı fiyattan satmak amacıyla mı buralara depoluyorsunuz!?

Üretici adam kan-ter içinde ve bir suçluluk duygusuyla savunmasını yapıyor: “Bakın hanımefendi, benim aha şurada 120 dönüm soğan tarlam var… Bu soğanlar yılda bir defa, Mayıs ve Haziran aylarında hasat ediliyor!.. Biz bunları güneşte kurutup da, böyle nemsiz ve muhafazalı depolarda satışa hazır halde tutuyoruz!.. Alıcılar gelince de fiyatı uygun bulursak, satıyoruz!.. Yılda bir hasadı yapılan bu ürünü tarlada veya yağmur altında bırakamayız değil mi? Çabuk bozulan bu ürünü depolamayıp da, başka ne yapmamızı isterdiniz, ha!? Biz yıllardır böyle çalışıyoruz, soğandan başka ‘stokçuluk’ yapacak bir şey bulamadık da, şimdi suçlu mu olduk yani!?” diyordu…

Efendim, bu işler hep böyledir!.. İllâ birini suçlayacaksak eğer, nasılsa bir yol bulunuyor değil mi? Bakınız; 1992 yılı Körfez Savaşı’nın başlayacağı günlerdi… Amerika Başkanı George Bush (Baba Bush), Saddam’ın Irak’ına saldıracaktı. O günlerde Başbakan Yardımcısı olan SHP Lideri merhum Erdal İnönü, Demirel’in DYP’si ile koalisyondaydı… Komşu ülke olarak, Erdal İnönü Saddam’a bir ziyarete gitti… Amerikan yanlıları bu ziyarete pek sıcak bakmamışlardı… Yurda dönüşünde kendisini bir basın ordusu bekliyordu… Hükümete muhalif olduğu bilinen bir gazetenin bayan muhabiri mikrofonu uzatıp; “Efendim, Bağdat’ta Saddam’ın elini sıktığınız söyleniyor, bu doğru mu efendim?” dedi… Erdal İnönü bayan muhabire alaycı bir bakışla dönüp; “Doğrudur hanımefendi, ben Bağdat’ta Saddam’ın elini sıktım; ama siz onun elini değil de, ya neresini sıkmamı isterdiniz!?” deyiverdi… Bütün oradakiler kahkahalara boğulmuşlardı…

Şimdi bu soğan meselesi gündeme gelip de, ülkeyi yönetenler; “Bütün depoları basacağız, soğan stokçularına hadlerini bildireceğiz!” türü açıklamalar yapınca, CHP Lideri Kılıçdaroğlu da çıkıp; “Gözünü soğana değil, devleti soyana çevir!.. Soğan depolarını basıyor, depo sahiplerini bu fırlayan soğan fiyatlarından dolayı suçlayıp, cezalandırmaya çalışıyorlar!.. Yarın bunlar da ‘Stokçular!’ diye un depolarını, yoğurt üreticilerini, fırıncıları, marketleri basarlar!.. Silahlı teröristlerden farkları olmadığını söyleyip, ‘soğanlı teröristleri’ icat ettiler!.. Bunlar, kendi arazilerimiz boş dururken, gidip de Sudan Devletinden 780 Bin Hektar arazi kiraladılar!.. Bakan Bey, müteşebbisleri Sudan’a davet ediyor!.. Sudan’da her şeyi ucuza üretip, buradaki kendi çiftçilerimizi bitirecekler!.. Sonra da, soğan fiyatları yükselince üreticileri terörist ilan edecekler!.. Allah bunlara biraz akıl-fikir versin!” dedi…

Bu gidişin sonu belli, hepimiz Müslüm Baba gibi karalar bağlayıp; “Sevda yollarında dolana dolana/ Yiğit muhtaç olmuş bir kuru soğana!..” diye diye manavların bulundukları yollara düşeceğiz… Hani fakirlik edebiyatı yapanların hep söyledikleri bir söz vardır ya; “Hiçbir şey bulamazsam, ekmeğin yanına bir kuru soğan paralar, onunla karnımı doyururum!..” derler ya? Yok öyle yağma artık!.. Birçok yerde kilosu 10 TL’ye çıkmış soğanı nereden bulup, nasıl satın alacaksın da yiyeceksin bayım!? Yok öyle 25’e simit artık!.. Soğan bulmaya Sudan’a, mercimek bulmaya Kanada’ya, ceviz bulmaya Amerika’ya, mısır bulmaya Bulgaristan’a, buğday bulmaya Rusya’ya, et bulmaya Arjantin’e-Brezilya’ya, saman ve ot bulmaya da Afrika’ya gideceksin!..

Halbuki betona, köprüye, ihtişama harcadığımız paraların bir kısmını üretici köylüye verip, mazot indirimlerini ‘Yatlara’ değil de tarla süren traktörlere uygulasaydık, bugün Anadolu yiğitleri bir kuru soğana muhtaç mı olurlardı acaba?             Sakin KOŞAR…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI