'Turgut Avcı'yı da Sonsuzluğa Uğurlarken...

 

 'Turgut Avcı'yı da Sonsuzluğa Uğurlarken...

Günümüz insanları olarak, hiç birimizin aklına-hayaline bile gelmeyen 'Covid-19' salgını sebebiyle, nice insanlarımızı bu lânet hastalığa kurban verdik, vermeye de devam ediyoruz: Birçok Profesör, Doktor, Sağlık Çalışanı, Siyasetçi ve Sanatçı yanında, kendi İlçemizden de Hasan Haşmet Işık, Cemil Demircioğlu, A. Osman Uğur, Turgut Avcı... gibi...

Merhum Turgut Avcı (74) bizim komşu köy Gökpınar'dan Hüseyin Avcı'nın oğluydu... Mesleği 'Ayakkabıcılık' idi... Askerliği sonrasında ilk mesleğine 1967 yılında, Bozüyük'teki bizim Fırın ile Bakkal Dükkânımız arasındaki küçük dükkânda başladı, Gökpınar'dan her gün bisikletiyle gelir-giderdi... Birkaç yıl sonra evlendi, dükkânını bizimkinden büyük olan Cambazlar'ın oraya taşıdı, köye Jawa motosikletiyle gelip-gitmeye başladı... 1980 yılında kamyonculuğa heveslendi, bir damperli kamyon aldı... 1983 yılında ANAP ve Turgut Özal iktidarı döneminde bazı arkadaşlarıyla ANAP Yatağan İlçe Yönetimine girdi, 7 arkadaşıyla bir 'Damperli Taşıyıcılar Kooperatifi' kurdu, Termik Santral ve GELİ'de taşıma ihaleleri alarak, iş hayatına atıldı; Tanrı'nın ona "yürü ya kulum" dediği yıllar, işte o yıllardı...

Her öne çıkan insan hakkında, küçük yerleşim yerlerinde hep bazı dedikodular üretilir ya; Turgut ağabey hakkında da çok şeyler söylendi, bunlara pek canı sıkılır, bizim gibi eski tanıdıklarına hep dert yanar, zaman zaman da gazetemizde yazılı açıklamalar yapardı... Sık sık sorduğu sorular şunlardı: "Ben şimdiye kadar kimi icraya verip de, malını almışım?.. Kime faizle para vermişim?.. Kimi tehdit veya darp etmişim?.. Bir kişi bunları yaptığımı söylesin, kendimi şurada asarım!.. Ben Yatağanlıyım, bütün yatırımlarımı Yatağan'a yaptım, kaç kişiye ekmek veriyorum, ben burada kazanıp da, başka yere kaçanlardan değilim, asla da Yatağan'dan ayrılmayacağım!.. Biz bu ihaleler yabancıya gitmesin, para burada kalsın diye, Ankara'da ne zorluklarla bunları alıyoruz, hiç bunu soran olmuyor" derdi...

Ben 1977'de Gökpınar İlkokulu Müdürlüğü'ne atandım, 9 yıl boyunca burada görev yaptım... Turgut Avcı'nın kızı ve oğlu öğrencimizdi... Her veli toplantısına en önce o gelir, çocuklarının sorunlarıyla çok yakından ilgilenir, okulun maddi-manevi ne eksiği varsa gidermeye çalışırdı... Bunca yıldır tanırım; onu hep tıraşlı, tertemiz, iyi giyimli, düzgün konuşması ve yardımseverliğiyle tanırım... 1986 ve 1987 yıllarında, Bozüyük'te Ortaokul binası yapımı için düzenlediğimiz iki "Gençlik Gecesi"nde, okul yapımına en çok katkıda bulunan birkaç kişiden biri de Turgut ağabeydi, bunu biz öğretmenler de, köylülerim de iyi bilirler!.. Emekli olup da 1997'de gazeteciliğe başladığımda iki kitap çıkarmış, bu kitaplarımı ilk almaya gelenlerden biri de oydu... Her karşılaştığımızda bana; "Benim hayatım da bir roman köylüm, çoğunu zaten sen biliyorsun, anlatacağım o kadar çok şey var ki; bu kitabı bir gün sen yazarsan beni ziyadesiyle mutlu edersin, kitapları otelimde ve benzinlikte herkese dağıtırım, böylece gerçek Turgut Avcı'yı herkes tanır" derdi... Size sadece iki unutulmaz anısını burada anlatmak isterim:

---1983 yılında muhtarlık seçimleri öncesi bir sabah, Gökpınar'da Hacı Durmuş (Bazıları ona Deli Hacı da derdi) Turgut ağabey, Nail Bodur'un kahvesinde kavga ederler... Uzun boylu ve agresif biri olan Hacı Durmuş ansızın Turgut ağabeye bir tokat atar, kaçar!.. Olayı duyan konu-komşuları telaşlanır, Hacı Durmuş'u uyarırlar ve derler ki; "Yahu sen kime tokat attın? O adamın her yerde önemli tanıdıkları var, seni mahvederler!.. Git çabuk özür dile ve barış, yoksa çok pişman olursun!" derler... Hacı Durmuş çok korkar, hemen o gün akşam kahveye tekrar geldi, herkesin ortasında oğlu yaşındaki Turgut ağabeyin elini öpmeye çalıştı, Turgut ağabey kahkahalarla gülerek onu affettiğini söyleyip, rahatlamasını sağladı...

---Turgut Özal'ın yeğeni olan Bakan Hüsnü Doğan (Nam-ı diğer; koca kafalı Hüsnü), 1987'de Pınarbaşı'nın sulama kuyusu açılışına gelmişti... Yanında Turgut Avcı ve milletvekilleri vardı... O dar zeminde, kalabalık içinde 'Tik'i ile meşhur, her dokunana ana-avrat söven, merhum şoför Halilibrahim Şımşırık da vardı... Kalabalıktan birisi, her nasılsa Halilibrahim amcanın göğsüne tesadüfen dokunmuş, o da Bakan'ın tam arkasında; "Ananı si...im senin !.." diye bağırmaz mı!? Koruma polisleri hemen kelepçeleyip, arabalarının yanına uçurdular!.. Oraya hızla koşup, Halilibrahim ağabeyin Tik'i olduğunu, Bakan'a kasten sövmediğini, o kalabalıkta kazaen ve alışkanlıkla o küfürü ettiğini anlatıp, onu kurtarana kadar akla-karayı seçmişti!..

İşte bu Covid-19 salgın belâsı, o güzel insanı da aramızdan alıp götürdü!.. Toprağı bol, mekânı Cennet olsun der, acılı ailesine sabır ve başsağlığı dilerim!..            Sakin KOŞAR...

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI