NELER OLUYOR HAYATTA !?

 

NELER OLUYOR HAYATTA !?

---Bursa'nın İnegöl İlçesinin yüksek kesimleri karla kaplanınca, dağlarda yaşayan yabani hayvanlar aşağılara inmişler... 02 Şubat 2020 Pazar günü, İnegöl'ün Kurşunlu Mahallesinde bir markete giren domuz sürüsü, hem korkuya ve hem de kargaşaya sebep oldu...

Marketin sebze satılan bölümünde karınlarını doyuran domuzlar, içeride biraz karışıklık yarattıktan sonra geldikleri gibi hızla gittiler, bazı evlerin önlerindeki çöp bidonlarını devirip, oralarda da yiyecek aradılar!.. Görüyorsunuz işte, açlık iman tahtasına çöktü mü, korku-çekinme-tehlike filân hiç düşünülmüyor... Zaman zaman ayıların da köylere indikleri çok görülmüştü, domuzlar bile marketlere beleşten müşteriler oluveriyorlar...

---Antalya'da bir firma, Türkiye'nin ilk ""Bitki Fabrikası nı kurdu... Burada toprak yok, güneş yok, kullanılan hiç bir tarım ilâcı yok; kat kat salonlarda sadece yarım borular içine atılan tohumlara damlama usulü ile su veriliyor, fabrikanın içi belli bir sıcaklıkta tutuluyor... Şimdilik marul, roka, maydanoz, tere, ıspanak, kekik, fesleğen, gibi yeşil yapraklı ürünler yetiştiriliyor, yakında da çilek ve mantar üretimine geçilecekmiş... Tarla üretimine karşılık, burada % 95 oranında su tasarrfu da sağlanıyormuş... Topraksız ve güneşsiz ürün yetiştiğini rüyamızda görsek inanmazdık ama, bu günlerde daha nelere şahit olacağız bakalım?

İyi ama, şairlerimizin 'Toprak Ana' deyişleri, atalarımızın 'Vatan Toprağı' deyişleri tarihe mi karışıyor yoksa? Âşık Veysel ne diyordu: "Dost dost diye nicesine sarıldım/ Benim sadık yârim kara topraktır!" diyordu... Başka ne diyordu; "Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi/ Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi/ Kazma ile dövmeyince kıt verdi/ Benim sadık yârim kara topraktır!.." diyordu değil mi? Eee, bu deyişler şimdi tarih mi olacak? Adamlara bakın yahu, topraksız ve güneşsiz tarım ürünleri yetiytiriyorlar, gel de şaşırma şimdi!?

--- Yine erken seçim dillendirilmeye başlandı ya? Nedense aklıma, 31 Mart yerel seçimleri sırasında üstat Bekir Coşkun'un bir yazısı geldi... Yazıda; bir belediye başkanlığına aday olan adam meydana çıkıp; "Belediye Başkanı beni seçin, size söz veriyorum buraya hiç bir şey yapmayacağım!" diyor, seçmenler de bu sözüne şaşıp; "Yahu hiç bir şey yapmayacaksan eğer, biz sana ne diye oy verelim!?" diye soruyor, aday da ısrarla; "İşte her şeyi söz verip de yapmamaktansa, ben hiç bir şey yapmayacağım için beni seçin diyorum ya!.. Ne suya, çöpe zam yapacağım, ne işçi alıp, işçi çıkaracağım, ne de yol-kaldırım yapıp canınızı sıkacağım!.. Onun için oyunuzu bana verin, çünkü ben yalan söylemiyorum" diyordu...

Bu yazıya çok gülmüştüm... Gerçekten de, bugüne kadar bütün siyasiler verdikleri sözleri tutmuş olsalardı, bugün bizim halimiz böyle mi olurdu!?

---Son yıllardaki küresel ısınma, iklim değişiklikleri, şehirleşme, betonlaşma ve doğayı akılsızca tahribatlarımız sonrasında, son 30 yıl içinde sadece "Göller Bölgesi" sınırlarında bulunan 65 doğal gölümüzün tam 35 tanesini kurutmayı başarmışız!.. Üstelik, geri kalan göllerin su seviyelerinin de % 60 su kaybına uğramasına ve aşırı şekilde kirlenmesine sebep olmuşuz!.. Bu devrin nesilleri olarak ne kadar gurur duysak azdır, değil mi (!?) Çok değil, bu gidişle 15-20 yıl sonra da bu "Göller Bölgesi" adının, "ÇÖLLER BÖLGESİ" olması hiç de uzak bir ihtimal gibi görünmüyor!?

Şair Zülfikâr İnanç "Vatan Türküsü" şiirinde ne diyordu:

"Ocak olur buram buram tüterim/ Bülbül olur 'Vatan' diye öterim/ Taşlarını yastık yapar yatarım/ Anam vatan, babam vatan, yâr vatan/ Beni kutsal kollarınla sar vatan!.."

İşte biz böyle bir vatanı bu hallere kendi ellerimizle düşürdük dostlar!.. Geç değil ama, hâlâ kurtuluş umudumuz yok mu, niye akıllanmıyoruz ki!?        Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI