SAKIN 'ÇOCUKTUR' DEYİP DE GEÇMEYİNİZ !..

 

                SAKIN 'ÇOCUKTUR' DEYİP DE GEÇMEYİNİZ !..

Bendeniz tam 52 yıllık bir eğitimciyim!.. Öğrencilik ve öğretmenlik yıllarımda görmediğim kalmadı!.. Birçok ailenin evde veya dışarıda, özellikle 5, 6, 7 yaşlarındaki çocukları yanlarındayken, onları 'yok' sayarak yaptıkları - söyledikleri her şeyi, o çocuklar bir mıknatıs gibi çeker, bir Fil hortumu gibi emer, zihinlerine kazırlar!.. Bu yaşlardaki çocukların her şeyi öğrenme arzusu ve isteği sebebiyle, dünyanın bütün eğitim uzmanları tarafından da, bu yaşlar 'Okul Çağı' olarak belirlenmiştir!.. İşte bu yüzden, dünyanın her yerinde '6 yaşını bitirdiği Eylül ayında' bütün çocuklara, İlkokula başlama zorunluluğu getirilmiştir!..

İlk öğretmenlik yıllarımda öyle öğrencilerimle karşılaştım ki, bana sordukları soruları kırk yıl düşünseniz hayal bile edemezsiniz!.. Örneğin: 1972 yılında daha ikinci sınıf öğrencisi bir kızımız; "Öğretmenim, neden bütün Peygamberler erkek, niye içlerinde bir tek kadın Peygamberimiz yok?" diye sormuştu. Birkaç ay sonra, birinci sınıf bir öğrencim; "Güneş bizi hem ısıtıyor, hem aydınlatıyor; ama Ay Dede aydınlatıyor da, niye bizi ısıtmıyor?" diye sormuştu. Hadi kolay ise, bu sorulara onların düzeyine inip de, anlayabilecekleri şekilde yanıtlarını verin de görelim bakalım!..

İlk görev yerimde birinci sınıfa başlayan 'Hasan' isminde minik ve sempatik bir öğrencim vardı. Bir türlü iki elini de pantolon ceplerine sokma huyundan vazgeçiremiyordum!.. Dışarıda elleri cebinde, içeride elleri cebinde, karatahtaya kaldırdığımda elleri cebindeydi!.. Oysa ben mezun olurken Psikoloji, Sosyoloji, Pedegoji dersleri başarım çok üstündü!.. Tembihledim olmadı, anne-babasını çağırdım olmadı, diğer öğrencilerden gizli 'şeker-bisküvi-para' verdim olmadı, çeşitli cezalar verdim olmadı!.. Ne ödüller kâr ediyordu, ne de cezalara eyvallah ediyordu!.. En sonunda kalktım köyüme gittim, eski bir Eğitmen olan kayınpederime durumu anlattım!.. Bana ne dese beğenirsiniz: "Yahu ondan kolay ne var, iki cebini de iplikle dikiversene!.." demez mi? Dediğini hemen yaptım da, bu dertten kurtulmuştum!.. Bir Eğitmenin tecrübesi, bunca çağdaş ve yeni eğitim bilgilerimi yerle-bir edivermişti!..

Sakın ola ki çocuklarınızın yanında bazı yalanları söyleyip de, sonra onlara dönüp; "Sakın yalan söyleme çocuğum, yalan dünyanın en kötü alışkanlığıdır!.. Adınız yalancıya çıkarsa, artık kimse size güvenmez, bir daha inanmaz!.." demeyiniz. Örneğin: Komşunuz sizden iki yumurta veya yarım ekmek istedi, siz de onlara 'yok komşu' dediniz. Eğer evde ekmek ve yumurta olduğunu çocuğunuz biliyorsa, sizin yalanınızı derhal fark eder!.. Ya da; bir komşunuz mobilya almış, yukarı taşımak için kocanızı yardıma çağırıyor, siz de içeride olan kocanız için; "Kocam evde yok komşu" dediniz. Bu yalan çocuğunuzun gözünden hiç kaçar mı? Siz ne kadar 'yalan söyleme çocuğum' deseniz de, çocuğunuz artık bunu yutar mı? Sizin yalanınız yakalayan bir çocuk, sanki bunun iyi bir şey olduğunu zanneder!..

Merhum Aziz Nesin'in "Şimdiki Çocuklar Harika" kitabını okudunuz mu? Okumadıysanız, eğer çocuklarınız da varsa, aman hemen o kitabı bulup da okuyunuz!.. Göreceksiniz;  "Çocuktur, bilmez. Çocuk bundan ne anlar yahu?" gibi düşünceleriniz derhal değişecektir!..

Neyse, bugünkü yazımızı da bir çocuk fıkrası ile bitirelim:

Minik Ayşe okuldan ağlayarak eve gelir. Kapıda merakla bekleyen annesi hemen: "Ne oldu yavrum, niye ağlıyorsun ki?" diye sorunca; "Anneciğim, bugün bana okulda yapmadığım bir şey için çok ceza verdiler onun için ağlıyorum!.." der. Anne kaşlarını çatıp; "Yarın okula gidip, hem öğretmeninle, hem de Müdür Beyle bunu konuşacağım!.. Peki, ne diye sana ceza verdiler bakayım!?" diye soran annesine, minik Ayşe gözlerini ovuşturarak; "Öğretmenimin dün verdiği ödevi yapmamıştım da, ondan!" demez mi.     Sakin KOŞAR.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI