Şiirlerden Seçmeler...

 

                Şiirlerden Seçmeler...

--Uzun zamandır unuttuğumuz merhum Yusuf Hayaloğlu'nun o ilginç şiiri, o dost özlemi dolu "Ah Ulan Rıza" şiirinden bir bölüm:

"Neden hâlâ gelmedi, yoksa?/ Saati mi şaşırdı bu hıyar!/ Gerçi, hiç saati olmadı ama/ En azından birisine sorar!..// Cebimde bir lira desen yok/ Madara olduk meyhaneye/ Ahh eşşek kafam benim/ Nasıl da güvendim bu hergeleye!?// Gelse, balığa çıkacaktık/ Ne çekersek kızartıp, birayla yutacaktık/ Kafamız tam olunca şarkılar döktürüp/ Enteresan hayallere dalacaktık!..// Bu sandalı, geçen hafta denk getirip/ Çalıntıdan düşürdük/ Arkadaşlar ısrar etti, biz de/ 'İyi olur, bize uyar' diye düşündük?// Saat sekizde gelecekti/ Bana birkaç milyon borç verecekti/ Yoksa, o Nemrut karısı kaçtı da/ Onun peşinden mi gitti?// Eğer öyleyse yandık/ Gudubet, yine yaptı yapacağını/ Geçen sene de merdivenden itip/ Kırmıştı Rıza'nın bacağını!..// Kadında boy şu kadar/ Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak/ Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak/ Ya horlarken, Rıza'yı boğacak..."  (Bugünlük bu kadarı yeter...)

--Gönen Öğretmen Okulu'ndan edebiyat öğretmenim olan merhum Özbek İncebayraktar'ın "Köy Enstitüleri" şiiri:

"Onlar köy çocuklarıydılar/ Kurumuş çalılar gibiydiler bozkırda/ Kavrulmuş ekinler gibiydiler/ Geldiler/ Yalın ayaklarıyla/ Ve / Yırtık mintanlarıyla geldiler;/ Gönen'e, Aksu'ya, Kepirtepe'ye/ Ezilmiş, sömürülmüş, horlanmış/ Ve / Unutulmuştular Bin yıldır!/ Ferhat oldular/ Yardılar İdris Dağı'nı/ Gürül gürül akıttılar suyunu/ Hasanoğlan'a.../ Köroğlu oldular/ Kafa tuttular Bolu Beylerine/ Yıktılar saltanatını ağaların!../ Tolstoy'u, Balzac'ı okudular koyun güderken/ Mozart'ı, Bethoven'i çaldılar dağ başlarında/ Moliere'i, Sophokles'i oynadılar/ Horon teptiler Beşikdüzü'nde kol kola/ Halay çektiler Yıldızeli'nde türkülerle/ Diz vurdular Ortaklar'da efece!..// Siz her gece/ 'Mehtaba çıkarken Heybeli'de/ Onlar duvar ördüler/ Çatı çattılar, / Yıldızlara bakarak yaz geceleri, Harman yerinde yattılar!..// Kazma salladılar yorulmadan/ Kerpiç döktüler, kerpiç,/ Sızlanmadılar hiç!../ Yakıştı nasırlı ellerine/ Kitap ve çekiç/ Başladı yurt harmanında imece/ Bir gece/ Karanlık inlerinde sinsice/ Brütüsler çıktı ansızın!/ Çektiler zehirli hançerlerini/ Vurdular sırtlarından haince!../ Çıktılar mağaralarından yarasalar/ Çıktı halk düşmanları/Üşüştü sülükler gibi üstümüze/ Emdiler kanımızı/ Doymadılar/ Yıktılar umudunu Türkiye'min/ Aydınlık bir Türkiye gelir aklıma/ Kalkınmış bir Türkiye gelir/ 'Köy Enstitüleri' denince!.."  

--Hiç şiir denir de bizim deli Orhan Veli'den söz edilmez mi? "İstanbul'u Dinliyorum" şiiri:

"İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı/ Önce hafiften bir rüzgâr esiyor/ Yavaş yavaş sallanıyor/ Yapraklar ağaçlarda/ Uzaklarda, çok uzaklarda/ Sucuların hiç dinmeyen çıngırakları/ İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı...// İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı/ Bir yosma geçiyor kaldırımdan/ Küfürler, şarkılar/ türküler, lâf atmalar/ Bir şey düşüyor elinden yere/ Bir gül olmalı/ İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı..."

Tam bunları yazarken TV haberlerinde sayın Maliye Bakanımız çıktı ekranlara, iyi mi? Hemen gözlerimi ve kulaklarımı kapatıyorum ve diyorum ki sessizce;

"Berat Albayrak'ı dinliyorum gözlerim kapalı/ Yine gülüyor, sağ eli ileride;/ "Bakın burası çok önemli" diyor/ "2021 yılı daha iyi olacak" diyor/ "Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir" diyor/ Yine gönlümüzü alıp, parmağını sallıyor/ Güzel masallar dinliyoruz, gözlerimiz kapalı!.."

Sizler evde kalmaya devam ediniz, sakın dışarı çıkmayınız, bendeniz her gün bişeyler bulup, sizin biriken gazlarınızı almanın bir yolunu bulurum!.. Siz beni dinleyin, sakın bir İtalya, bir İran, bir İngiliz insanı gibi olmayın, şu virüs belâsını bir şekilde atlatacağız, yine eski güzel, yine mizahi yaşamımıza aynen geri döneceğiz, bundan emin olun, olur mu!?   Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI