TARİHTEN BİR YAPRAK !?

Çoğu insanımız, tam 624 yıl hüküm süren ve 36 Padişah tarafından yönetilen 'Osmanlı İmparatorluğu'nun, 10'uncu Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümüyle, hemen "Yükselme Devri"nin sona erip, "Duraklama Devri"ne girdiğini söylerler!.. Bu doğru değildir!.. Babası Kanuni'nin ölümünden sonra, annesi Hürrem Sultan'ın çeşitli ayak oyunlarıyla Padişah olan II. Selim, yani "Sarı Selim" veya "Sarhoş Selim" 8 yıl, II. Selim'in oğlu olan III. Murat da tam 21 yıl Padişahlık yapmışlardı... Osmanlı İmparatorluğu, işte bu III. Murat sonrasında "Duraklama Devri'ne girmiştir, yani tam 29 yıl sonra!..

Neden?.. Çünkü, 1566'da Padişah olan II. Selim kendisi sarayından pek çıkıp da bir iş yapmasa da, onun Sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa harika bir devlet adamıydı ve Kanuni zamanındaki ilerleme ve genişlemelere başarıyla devam ettirmişti!..

Keza, 1574'te on ikinci Padişah olan III. Murat da, ilk yıllarında Sokullu, daha sonra da Lala Mustafa Paşa, Özdemiroğlu Osman Paşa, Koca Sinan Paşa ve Ferhat Paşa gibi değerli devlet adamlarıyla aynı başarıyı sürdürdüler!..

III. Murat'ın saltanatının son yılları, Osmanlı İmparatorluğu'nun "Yükselme Devri"nin sona erip, "Duraklama Devri"nin başladığı tarihtir!.. Bu dönem tam 90 yıl (1593 ile 1683 arası) sürmüş, Padişah IV. Mehmet'in saltanatının son yıllarına doğru (1623-1940) "Gerileme Devri"ne girilmiştir...

Bu durum pek bilinmez ve dillendirilmez ama, Osmanlı İmparatorluğu III. Murat döneminde doruk noktasına ulaşmıştır!.. Ünlü tarihçiler Lamartine ve Hammer; "III. Murat öldüğünde, Osmanlı İmparatorluğu Atlas Okyanusu'ndan Kafkaslara, Habeşistan'dan Tuna'ya kadar uzanıyor, tam eski 20 Krallığın topraklarını kaplıyordu" diyorlardı... Evet, o günün haritalarına bakıldığında da, dünyadaki Büyük Okyanus hariç, dünyanın bütün denizlerinde Osmanlılar vardı!..

Peki, bu ülkenin duraklaması ve gerilemesindeki en büyük etkenler nelerdi? İşte şunlardı: Saray kadınlarının, yöneticilerinin çeşitli ayak oyunları, kendilerinden olmayan değerli devlet adamı, komutan veya umut veren şehzadeleri zehirlemeleri, bir iftira ile boğdurmaları, din ülemaları ve falcıların art niyetli söylemlerinin ciddiye alınıp, bilimden uzaklaşılması, bu kadar karışan olunca da isyanların önüne geçilememesi, ordunun ve komutanların disiplinden uzaklaşması, üretimin ve para değerinin düşmesi, sürekli yeni vergilerin salınması, devletin başıbozuklara bırakılmasına sebep olmuştur!..

Tabii, bu arada eğitim de yozlaşmış, ehil olmayan ellere teslim edilmiş; Padişahlar Fatih, Yavuz ve Kanuni dönemindeki ciddi eğitimler ve yatırımlar sona ermişti!.. Bütün tarihçiler şöyle derler: "Tarihini bilmeyen ulus, hafızasını kaybetmiş insana benzer!.." İşte bu yıkılmış koca imparatorluğun harabeleri üzerine genç Türkiye Cumhuriyeti'ni inşa eden büyük Atatürk de, "Türk Dil ve Tarih Kurumu"nu bunun için kurmuş, bu kuruma çok büyük önem vermiştir!..

İçimden geldi, bugün de size pek bilinmeyen şair Halim Yağcıoğlu'nun 1965'te yazdığı çok güzel "Bu Vatan" şiiriyle yazımı bitirmek istiyorum, isteyen kesip de saklasın, e mi?..

"Bu vatan, bu vatan, bu aziz vatan/ Canını uğruna verenlerindir/ Her zerresi kemik, barut, ateş, kan/ Kefensiz toprağa girenlerindir!..// Bu vatanda doğar zafer güneşi/ Bu vatanın yoktur dünyada eşi/ Bu vatan tarihin, sanatın başı/ Bu vatan murada erenlerindir!..// Bu vatandan başka toprak bana il/ Bu vatana olmalı kalpte meyil/ Bu vatan cepheden kaçanın değil/ Göğsünü düşmana gerenlerindir!..// Bu kara sevdaya düştüm düşeli/ Gönlüm bin Baharı yaşayan deli/ Sevdim vatan denen eşsiz güzeli/ Bu vatan, bu vatan sevenlerindir!.."     Sakin KOŞAR...

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI