Yeni Bir Parti mi Doğuyor !?

 

                          Yeni Bir Parti mi Doğuyor !?

Bu konu günler önce ilk kez Ayşenur Aslan’ın hazırlayıp-sunduğu “Medya Mahallesi” programında dile getirildi, 25 Şubat günü Halk TV ve TELE-1 akşam haberlerine konu oldu, aynı akşam da CNN’de Ahmet Hakan’ın sunduğu “Tarafsız Bölge” programında saatlerce tartışıldı… Demek ki bu dumanlar, bir yerlerde yanmaya başlayan ateşten geliyormuş, söylentiler de doğruymuş?

Denildiğine göre; AKP eski Başbakanlarından sayın Ahmet Davutoğlu bir tarafta, 11. Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül ve AKP eski Bakanlarından sayın Ali Babacan öbür taraftan, 31 Mart sonrasında yeni bir parti kurma çalışmaları yapıyorlarmış? Bu çalışmaları da, yurt içinde değil, gözlerden ırak şekilde yurt dışında yapıyorlarmış? Deyim yerindeyse, şimdilik saman altından su yürütüyor, fincancı katırlarını ürkütmeden bu işin iskeletini oluşturmaya gayret ediyorlarmış? Bazıları da, iki ayrı çalışma yerine, tek parti için bu oluşumu beraber yapmaları telkinlerinde bulunuyorlarmış?

Özgür ve demokratik bir ülkede yaşadığımız söyleniyor; öyleyse tabii ki isteyen herkes yasalar çerçevesinde parti kurabilir, seçimlere de girebilir… Ancak ben, bu çalışmaların yurt dışındaki bölümünü pek anlayamadım? Hani bir söylenti vardır; “Bütün partiler İzmir’de kurulur, aksi halde ömürlü olmazlar” diye… İletişim araçlarının son derece geliştiği günümüzde, artık saklı-gizli diye bir şey mi kaldı!.. Bakınız, işte haberleri de hemen geldi, biz bile bunları duyduk!.. Birileri, bu çalışmalar sırasında avlularına helikopter indirirler diye mi çekindiler de oralarda çalışıyorlar acaba? Geçmişte bazı şeyler yaşanmıştı ya, ondan soruyorum…

Peki, eski görev yaptıkları partileri orada dururken, bu yeni kurulacak parti başarılı olur mu? Valla bu durum onların becerileri ve performanslarına bağlı olan bir şeydir!.. Şimdiye kadar birçok parti bölündü, küskünler birleşerek yeni partiler kurdular ama, pek başarılı olamadılar, kapılarına kilit vurup gittiler!.. Bizdeki partilerin çoğu “Kurumsal-Fikirsel” değil de, genelde “Lider Partisi” olduğundan, parti lideri rahmetli olunca, onlar da yok olup gittiler, geriye de birkaç ilkeli, doktrin sahibi, kurumsal ve fikir partileri kaldılar…

Bakınız, ülkemizde demokrasiye geçildiği yıllarda “Tek Parti CHP” vardı… 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti (DP), onun kurucuları merhum Celal Bayar ve Adanan Menderes de CHP’den ayrılmışlardı… 1960 darbesinden sonra kurulan Adalet Partisi (AP), Demokrat Parti’nin devamı olarak kuruldu, iktidara geldi, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kaybolup gitti… 12 Eylül sonrası kurulan ve hemen iktidara gelen ANAP da, kurucu lideri Turgut Özal sonrası kaybolup gitti… Keza, 1970’li yıllarda CHP’den büyük umutlarla kopan Güven Partisi ve AP’den kopan Demokratik Parti de hep böyle yok olup gittiler…

Demem o ki; eğer yeni bir parti kurulacaksa ve bu bir ihtiyaç haline geldiyse, bu partinin kurucuları da, kuruluş amaçları da öncekilere benzememelidir… “Biz falan partinin devamıyız… Biz eski partimizin küskünleriyiz, ülkeyi daha iyi yönetmek için bu partiyi kuruyoruz, orada yapamadıklarımızı, bu yeni partimizde yapacağız inşallah…” gibi söylemlerle geleceklerse, hiç zahmet etmesinler… Yarın halkın önüne çıktıklarında duyacakları ilk söz; “Biz sizi oradayken de biliyoruz, milletin başını göğe mi çıkartmıştınız!?” diyeceklerdir, göreceksiniz…

Siyaset de tıpkı ülke ekonomisi gibidir: Arz varsa talep olur, talep varsa arz edilir… Yani, bir siyasi parti de gerçek ihtiyaçtan doğar!.. Namı ve parası olan bazı insanları lider ve makam sahibi yapmak için siyasi partiler kurulmaz!.. Bu yaşımıza kadar biz böyle duyduk, böyle gördük ve yukarıda anlattıklarımızı da böyle yaşadık…          Sakin KOŞAR…

YAZARIN DİĞER YAZILARI