SU SİNEKLERİ

SU SİNEKLERİ

              Bodrum Kalesi bitişiğinde Belediye Kahvesinde, bundan tam 3 yıl önce yazar Cezmi Ersöz ile 'Türkiye'de İz Bırakanlar' adlı kitabım için söyleşi yapmıştım. Aradaki bir çay molası sırasında edebiyat üzerine sohbet ederken  '' Mahmut Yesari'nin Su Sinekleri adlı eserini okunuz mu?'' dedi. Ben de ''Hayır okumadım'' dedim. Mutlaka okumamı tavsiye etti. Aklımda kalmıştı. Şunun için kaldı belki de; çocukken dedemler ovaya göçerdi. Bizde su kanalı(ark-arık) kenarında çeşitli su oyunları oynardık. Arada bir suyun durgun olduğu yerlere su sinekleri gelir, konar ve hızlı bir şekilde suyun üstünde gezinirler, dönerlerdi. Onların bu tuhaf halleri çok hoşuma gider, merakla ve ilgiyle gelişlerini gidişlerini izlerdim. Çocukluk dönemindeki anılar unutulmuyor nedense. İzmir'de geçen sene açılan İstinye Parktaki Kırmızı Kedi Yayınevinden son gidişimde bu güzel eseri satın aldım ve hemen okumaya başladım. Gerçekten de harika bir roman. Sağ olasın Cezmi Ersöz. İyi ki önermişsiniz. Çocukluğumu hatırladım. Teşekkür ederim.

            Su Sinekleri, Mahmut Yesari'nin 1932 yılında okur önüne çıkan bir romanı. Sinema tutkusunun, ''star'' olma hevesinin, şöhret uğruna toplumsal bir kara deliğin içine düşmenin yol açtığı girdabın ve savruluşlarının öyküsü. Sesli sinema yeni bir aşamadır. Magazin dergilerinin öne çıkardığı yerli ve yabancı figürlerin olağandışı serüvenleri genç kızların düşlerini tetikler, birçoğunu geri dönüşsüz kayboluşların çemberine özendirir ve mıhlar. Böyle bakıldığında, Yesari'nin günümüzün sanal dünyasının sahte cennet vaatlarını önceden görmüş bir yazardır. Muhteşem bir yapıt. Mutlaka okuyunuz. Son yıllarda okuduğum en güzel klasik eserlerden birisi. Büyük bir keyif aldım.

            Mahmut Yesari, 1895 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Lisesi'ni bitirdi. Güzel Sanatlar Akademisi'nde okudu. Birinci Dünya Savaşı çıktığında askere alındı. Dönüşünde Diken ve Gıdık dergilerinde karikatürist olarak gazeteciliğe başladı. Aralarında Reşat Nuri Güntekin'le birlikte çıkardığı Kelebek de olmak üzere Resimli Her Şey, Yedigün ve Yarımay gibi dergilerde öyküler yayımladı, gazetelerde romanlar tefrika etti. 1925 yılında Çoban Yıldızı adlı romanıyla da üne kavuştu. 1927'de yayımlanan Çulluk romanıyla da ünü yaygınlaştı. Konularını yakın çevresinden, halkın günlük yaşamından aldı. Tiyatro uyarlamaları yaptı. 1945 yılında tedavi gördüğü Yakacık hastanesinde öldü.

     Son bölümü çok ilginç! Çok beğendim. Harika, zarif bir anlatım. Tanımlama ve benzetme müthiş! Kitabın son bölümünden alıntı:

      Başlarını, kuyruklarını birbirlerine bitiştirerek incecik, uzun bir kurda benzeyen vücutlarını yarım ay gibi germiş, uzun, şeffaf toz havai mavi kanatlarını açmış su sinekleri, derenin durgun suları üzerinde, tatlı bir ahenkle baygın baygın dönüyorlar, uçmaktan çok, dudak dudağa dans eden sarhoş çiftler gibi salına salına havada daireler çiziyorlardı. Kah iri bir yaprağın üstüne çıkıp dinlenen kah suya atlayan, karaya sıçrayan kurbağaların vığıltıları onları ürkütmüyor, sarhoşluklarından ayıltmıyordu. Onlar, incecik, uzun, kurt vücutlu, şeffaf, toz havai mavi kanatlı su sinekleri, o sabahki güneşle beraber doğmuşlardı. Evvela kanat alıştırdılar, sonra uçtular ve sular kararıncaya kadar uçtular. Yeryüzünde her şey hayata yeniden doğar, yeniden hazırlanırken, su sinekleri tabiatın kendilerine lütfettiği bir günlük ömrü, bir tek bahar gününü uçmakla geçirdiler. Karanlıktan ışığa doğmuşlardı. Kendi hayallerinden başka renk, başka ışık görmeden, gene karanlıklara döndüler. Bir bahar sabahında doğan su sinekleri, o bahar akşamında öldüler. Ve ancak bir bahar güneşi gördüler.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI