Akbelen için "ÇED muafiyeti" davası görüldü
Akbelen'de Limak Holding ve IC Holding'in ortak iştiraki YK Enerjinin maden sahasını genişletmek adına başlattığı ağaç katliamına karşı bölge halkının açtığı "ÇED muafiyet" davası görüldü. Tarafların ifadelerinin ve savunmalarının alındığı davada karar, ilerleyen günlerde verilecek.
Haber Merkezi
Muğla'nın Milas ilçesi İkizköy'de bulunan Akbelen Ormanı'nda Limak Holding ve IC Holding'in ortak iştiraki YK Enerji'nin maden sahasını genişletmek için başlattığı ağaç katliamına karşı bölge halkının açtığı "ÇED muafiyeti' davası, Muğla 2. İdare Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya, bölge halkına destek vermek için CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan ve CHP Muğla İl Başkanı Zekican Balcı da katıldı. Duruşmada, davalı ve davacı tarafların ifadeleri alınırken talepleri dinlendi. Duruşmada ayrıca, Muğla Barosu, davaya müdahil olma talebini iletti.
SARICA: "KAMU YARARI NEREDE BURADA?"
Davacı müdafi Avukat İpek Sarıca, yürütülen proje ile kamu yararının ihlal edildiğini belirtti. 1955'ten bu yana Akbelen'e çıkan arama ruhsatıyla bugüne gelen süreci anlatan Sarıca, "3 Ağustos 2023 tarihinde Akbelen'de 65 bin ağacın kesiminden sonra burada ÇED muafiyeti olup olmadığını sorduk. ÇED muafiyeti hâlâ var deniliyor. Biz haksız olduğunu söylüyoruz. Onun nedeni de şu... Çevreye etkisi ne olur? TMMOB Çevre Mühendislerinin açıkladığı bir rapor var. Bu raporda 'ölçülen değerlerin 200 değerin üzerinde tespit edilmesi ve hava kalitesinin, sağlıklı bir yaşam açısından tehdit oluşturduğu' denilmiştir. Biz ölçüm yaptık. Saatte 700 pm'in üzerine çıktı. Bunun normali 40-50 pm'dir. Daha sonra tabipler birliği de bir rapor hazırladı. O raporda da çalışmaların durdurulması gerektiğini ve insan sağlığı açısından tehlikeli olduğunu söylediler" dedi.
"Bir ÇED muafiyetinin sonucu bunlar. Kamu yararı nerede burada?" diye soran Sarıca, "Bir idari işlem, hukuka ve hakkaniyete uygun olmalı. Kamu yararı gözetmeli. Biz burada bunu görmüyoruz. İdari işlem amacından saptı. Bütün bu tartışmaların nedeni 2005 tarihli OKYAY kararının uygulanmaması. 18 yıldır uygulanmayan bir karar yüzünden biz bunları şikayet ediyoruz" diye konuştu.
YORULMAZ: DİNAMİTLER PATLATILDIĞINDA EVLER SARSILDI
Davacılardan Hasan Yorulmaz, tarımın olumsuz etkilendiğini belirterek şöyle konuştu: "Akbelen'e 400 metre mesafede yaşıyorum. 24 dönüm zeytinliğim var. Ağaçlar kesildi ve kamyonlar çalışmaya başladı. Tam bir yıl sürdü. Her yer yoz duman içerisinde kaldı. O tozlar ağaçlarımızın üzerinde katman oluşturdu. Hayvanlarımız tozlu otları yemek zorunda kaldı ve bundan zarar gördü. Ayrıca dinamitler patlatıldığında evler sarsıldı ve duvarlar çatladı. Adalet istiyoruz." Davacılardan Mustafa Yıldırım da hafriyattan olumsuz etkilendiklerini belirtti.
SARAÇOĞLU: SAĞLIKLI ÇEVREDE YAŞAMA HAKKINI SONUNA KADAR SAVUNACAĞIZ
Davacı Tuncer Saraçoğlu, ifadesinde şunları söyledi: "Anayasanın bize tanıdığı sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını sonuna kadar savunacağız. Yaşam hakkımız gasp edilemez. Son bir yılda kanserden ölenler oldu. Limak şirketi aşağıya indi ormanda. Kömür çıkmadı, çakıl taşı çıktı. Şu anda Akbelen çukuru bir zamanlar cennetti şimdi cehennem oldu. Bunu düşman yapmaz." Diğer davacılar da Akbelen'de yaşamın gün geçtikçe zorlaştığını anlattı.
Davaya müdahil olmak isteyen Muğla Barosu adına konuşan avukat Mert Kürüm de "Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Bu ve benzeri dosyalar sonucunda çevre ve imar hukukunda hukuksuzluklar karşılaştığımız ortada. Bizim sosyal sorumluluklarımız var. Köylüler anlattı. Bugün kısmı bir çevreden bahsediliyor ama bunun yarın yayılmayacağının garantisi yok" dedi.
Davalı taraf adına konuşan avukat Koray Ayvalı, faaliyetlerin yönetmeliklere uygun yürütüldüğünü savunarak davanın reddini talep etti.
Davalı tarafın savunmasına yanıt veren davacı müdafi Sarıca ise şu ifadeleri kullandı: "Biz yeniden bir bilirkişi raporu ve bölgede inceleme talep ediyoruz. Akbelen ormanı kesildi ve biz ÇED var mı diye sordum. 2005'teki o karar geldi. Biz bilgi alma hakkımızı kullandık. Kazanılmış hak deniliyor. Kamu yararı yoksa kazanılmış haktan bahsedilemez. O zaman kömür diye diye bütün Türkiye'yi verelim kazsınlar. Bunun da yolu açılıyor."
Davanın hakimi ifadelerin ve savunmaların alınmasının ardından, kararın ilerleyen günlerde açıklanacağını ifade ederek duruşmayı kapattı.
"BU KADAR BÜYÜK YAPTIRIMLARI OLACAK BİR ŞEY HALA UYGULANMIYOR"
Davanın ardından davacı avukatı İpek Sarıca, basın açıklaması yaptı. Kamu yararının gözetilmediğinin altını çizen Sarıca, şunları söyledi: "Görülen dava, Akbelen'deki ÇED muafiyetinin iptali içindi. Açılan davada hiçbir zaman ÇED muafiyetinin neye göre verildiği veya hangi denetime tabi tutulduğu, hangi belgelere göre bir verildiği ne idare tarafından ne davalılar tarafından sunulmadı. Böyle bir gerçeklik var davada. Yani bilgi saklanıyor. Aynı zamanda 2005 tarifinde ÇED muafiyeti kararında uygulanması gereken hüküm bile uygulanmıyor. Mülga hüküm uygulanıyor. 2023 tarihindeki ÇED muafiyeti yönetmeliğindeki hüküm uygulanmış. Ancak 2024 tarihinde farklı bir hüküm var. O hükme göre 5-6 tane kriter var. Onların sağlanması gerekiyor. Ancak hiçbir şekilde bunları sağlandı mı sağlanmadı mı? Denetimi dahil yapılmamış."
Şirket tarafından bir hava emisyon ölçümünün de kendilerinin yaptıkları tarihlerde yapıldığını aktaran Sarıca, "Ancak şirket Yeniköy Kemerköy Termik Santrali'nin önünde dört noktadan yapılmış. Yani arada yaklaşık 2-3 kilometre mesafe var. Ve orada demiş ki 'Ona göre ben hava kalitesi standartlarına uyuyorum.' Gerçekten uyuyor musunuz? Uymadığınızı tespit ettik. ÇED muafiyetinin sonucu bunlardı. Biz bunları neden yaşıyoruz? 2005 tarihli AİHM kararı hala uygulanmadığı için. Kararda da ÇED prosedürünün uygulanmadığı defalarca dile getirilmiş. Bu dile getirilmesine rağmen hala ÇED muafiyeti uygulanıyor. Ancak unutmayın. O OKYAY kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin önünde. Neden uygulanmadığı konuşuluyor. Bu kadar büyük yaptırımları olacak bir şey hala uygulanmıyor" dedi.