Girgin: "Yeni yılda vatandaşın vergisi faiz ve kur korumalı mevduata harcanacak"

2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmeleri başladı. CHP'li vekiller Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ı 2023 bütçesini tanımlayan pankartlarla karşıladı. "Zengini Abat Eden Emekçiyi Berbat Eden Bütçe", "Vatandaşın Vergisini Faiz ve KKM'ye Aktaran Bütçe", "Faize 565 Milyar Çiftçiye 54 Milyar Ayıran Bütçe", "Faiz Lobisine Çalışan Bütçe" yazılı pankartlar açan CHP'li vekiller 2023 Bütçe Kanunu hakkındaki görüş ve eleştirilerini dile getirdiler.

Haber Merkezi

CHP Muğla Milletvekili ve Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Süleyman Girgin bütçe geneli üzerine yaptığı konuşmada şunları söyledi: "2023 bütçemizin ülkemize eşitlik adalet ve özgürlük getirmesini temenni ediyorum. Bu bütçe, zengini abat eden, emekçiyi berbat eden bütçedir. İktidarın da son bütçesidir.

Biz bütçeyi belirli rakamları, tabloları konuştuğumuz, bir süreç olarak görmüyoruz. Bütçe sürecini iktidarın ülkeyi nasıl yönettiğini gösterdiği; muhalefetin de nasıl bir ülke için çabaladığını gösterdiği bir süreç olarak kavrıyoruz.

Kişi başına milli geliri 10.000 ABD dolarını geçemeyen, orta gelir tuzağına takılmış, adalet ve demokrasi karnesi zayıf, üniversiteleri bilim üretmeyen, ihracatının ancak yüzde üçü yüksek teknoloji ürünlerinden oluşan, eğitim sistemi sorunlu ve kadının istihdamda yerini alamadığı bir ülkeyiz.

Bunları değiştirmek zorundayız. Yani yapacak çok işimiz var.

Hal böyleyken, hazırlanan bütçelerin bu temel sorunları ciddiyetle ele alıp, kaynak dağılımını ona göre yapması gerekiyor.

Ancak iktidar ne yapıyor? Enflasyon vatandaşın iliklerine kadar var ama enflasyon ile mücadele yok! Kur Korumalı Mevduat ile mevduat sahibini korumak var ama kurun kendisini korumak yok! Bir Merkez Bankamız var ama bir para politikamız yok! Fiyat istikrar komitemiz var ama bir fiyat istikrarımız yok!

Açlık sınırı bir önceki aya göre 556 lira artarak 8 bin 223 TL'ye çıktı. Türkiye'de açlık ve yoksulluk artıyor. Takipteki borç miktarı 30 milyar lirayı aştı. Ekonomik kriz nedeniyle vatandaş borçlarını ödeyemez hale geldi, icra dosyası sayısı 24 milyonu buldu.  Vatandaş borç batağında, evine haciz geliyor. AKP'nin bir tane ekonomiyi düzeltecek politikası yok!

İKTİDARIN TÜRKİYE'Yİ GETİRDİĞİ YER FAİZ BATAĞIDIR

Hazırladığınız bütçeleriniz için çok söze gerek yok; Hepsiyle gelir dağılımını hunharca bozdunuz. Yoksulluğu katmerlediniz. 5'li çete yarattınız, toplumsal zenginliğimizi onlara altın tepside sundunuz.   Faiz baronlarını abat ettiniz.

Bütçe gelirlerinin önemli bir bölümü doğrudan ya da dolaylı vergilerle halktan toplanmasına rağmen, yapılan kamu harcamalarında en az payı yoksul halk kesimleri ve emekçiler alıyor.

Patronlara yönelik olarak getirilen vergi istisnaları ve sigorta prim destekleri iktidarın ekonomi politikalarının olmazsa olmazı olarak her yıl artarak yenileniyor. Son üç yılda işsizlere 23 milyar lira işsizlik ödeneği verilirken işverenlere 58 milyar lira teşvik ve destek sağlandı. Kayıtlı işsizlerin sadece yüzde 13'ü işsizlik ödeneği alabilirken işverenlere 58 milyar lira teşvik verilmesi işçinin parasının sermayeye transferi değil midir?

Bu yıl da faiz bütçesi hazırlama geleneğini sürdürüyorsunuz!

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz konusunda netti! "Faizi savunanla beraber olamam. Bu görevde olduğum sürece faiz ve enflasyonla mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim. Bu konuda nas ortada" demişti. Birbiri ardına Merkez Bankası başkanlarını değiştirerek, işçi ve tüm üreticileri sürünecekleri gelirlere mahkum ederek ihracatı artıracağını düşündüğü faiz indirimleri dayatmaktaydı.

Oysa 2023 bütçesinin büyük kısmı faiz ödemelerine gidiyor.

Bir başka tartışmasız gerçek, Ukrayna Savaşı ve sonuçlarının körüklediği kapitalizmin dünya ölçüsünde yayılmakta olan kriz koşullarında özellikle enerji ve gıda, ama bütün ürünlerin fiyatlarının katlanmakta olmasıdır.  Dolayısıyla Türkiye'nin enerji, ham madde ve döviz çıkmazı büyüyecek, buradan oluşacak baskıyla birlikte izlenmeye başlayan seçim ekonomisi enflasyonu uçuracaktır. Bunun bir sonucu bugün öngörülen faiz ödemelerinin katlanması, ikinci sonucuysa işçi ve emekçilerin reel ücretleri düşerken yoksullaşmalarının derinleşmesi olacaktır. Nas'a rağmen faiz ödemesi artacaktır, faize karşı olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'yi getirdiği yer tam bir faiz batağıdır.  Cumhurbaşkanı Erdoğan en büyük faizcidir.

FAİZE ÇİFTÇİYE VERİLEN DESTEĞİN 10 KATI, SOSYAL YARDIMA AYRILAN PAYIN 2 KATI AYRILMIŞ

Bu bütçe de öncekiler gibi bir faiz bütçesidir! Parası Olanı Kur'la Koruyan Bütçedir. 2022'de Yılın sadece ilk 9 ayında, bütçeden yani vergilerimizden "Faiz ve Kur Korumalı Mevduata" aktarılan toplam tutar 292 milyar liradır. Bu devasa miktarda para dar gelirliye, asgari ücretliye, işçiye, emekçiye, memura, emekliye verilmemiştir.

Bu para yoksuldan alınıp zengine verilmiştir! 2023 bütçesinde ise iktidar 566 milyar lira faize ayırmıştır.

Eğitime bakalım: Bütçeden eğitim harcamaları için ayrılan ödenek ise 650 milyar liradır. Bu durumda iktidar, faize ayırdığının sadece yüzde 15 fazlasını eğitime ayırmıştır. Yani milyonlarca öğrenciye, öğretmene, eğitim alanındaki diğer emekçilere ve veliye kamu kaynaklarından ayrılan pay, ülkenin kaymak tabakasını oluşturan bir avuç para sahibine faiz olarak aktarılandan sadece yüzde 15 daha fazladır.

Sosyal yardımlarda durum şu: Tüm sosyal yardımlara ayrılan miktar 259 milyar liradır. Bu haliyle faiz ödemeleri sosyal yardımların neredeyse iki katıdır.

BANKA KÂRLARI YÜZDE 520 ARTARKEN SOSYAL HARCAMALAR AZALDI

Bir karşılaştırma yapmak istiyorum. Bu karşılaştırma ile neden bu bütçe faiz bütçesidir dediğimiz daha iyi anlaşılacak. Banka kârları patlarken sosyal devlet çökmüş durumda!

Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'na göre; Bankaların kârları yüzde 520 artmış! Banka çalışan sayısı ise sadece yüzde 1,5 artmış!

Banka kârları %520 artarken ve resmi enflasyon %80'i aşmışken, sosyal koruma harcamaları sadece yüzde 56, emeklilere yapılan ödemeler ise sadece %52 artmış! Sosyal koruma harcamalarının payı %8,2'den %6,9'a, emekli ödemelerinin payı %7'den %5,8'e gerilemiş.

2017-2022 arası Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içinde eğitim harcamalarının payı %3,8'den %2,9'a; Sosyal koruma harcamaları %8,4'ten %6,9'a, emekli ödemeleri %7,4'ten %5,8'e gerilemiş. Toplam sosyal harcamalar %15,9'dan %13,3'e gerilemiş. Biz demiyoruz 2023 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı diyor! Reel sektöre destek var mı diye baktığımızda, verilen destek 145 milyar liradır.  Faize ayrılan bütçe ise bunun neredeyse dört katıdır.

TARIMA 54 MİLYAR FAİZE 565 MİLYAR

Tarıma gelirsek. Tarım Kanunu'na göre Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın en az %1'i kadar tarımsal destek vermek hükümetin "yasal" görevi. Son Orta Vadeli Program'a göre bu yıl Gayri Safi Yurtiçi Hasıla 13 trilyon 429 milyar TL olacak. Yani çiftçiye en az, 134 milyar lira destek verilmeliydi. Verilen 9 ayda 30 milyar TL. 134 milyar niree, 30 milyar niree?

2023 Bütçesi gibi büyük bir bütçeden tarıma ayrılan kaynaksa sadece 143 milyar lira. Üstelik bunun yalnızca 54 milyar lirası destek programı biçiminde küçük köylü ve üreticiyi ilgilendiriyor.  Tarımsal ödeneklerin kalan kısmı genel olarak tarım sektörünü, ihracatçıyı, büyük çiftçiyi ve çok uluslu tarım şirketlerini desteklemeye dönük. Ekonomi tercihler alanıdır. Asıl soru tercihinizin kimden yana olacağıdır.

Şimdi soruyoruz: Gıda enflasyonunun yüzde 100'e geldiği bir ortamda tarıma 54 milyar lira ayırıp, faiz ödemelerini yüzde 66 arttıracak politikalar uygulayanların tercihi kimden yana görünüyor? Sonuç olarak, faiz harcamaları için ayrılan ödeneğin bütçedeki üçüncü büyük ödenek olması, iktidarın faiz karşıtı söylemlerine rağmen faize en fazla kaynak ayıran iktidar olduğunu ortaya koymaktadır. Bu yarattığınız adaletsiz eşitsiz toplumun bütçe serüveni başka nasıl olabilirdi ki?

"TİLKİNİN 3 ŞARKISI VARMIŞ ÜÇÜ DE ÜZÜM ÜSTÜNE" MİSALİ VARSA YOKSA BEŞLİ ÇETE

Bu bütçe aynı zamanda zengini abat eden bütçedir. 2023 bütçesinde vergi harcamaları yani muafiyet, istisna ve indirimler biçiminde alınmasından vazgeçilen vergi 994 milyar liraya yükseltildi. Bunun yaklaşık 150-170 milyar lirası asgari ücretin vergi dışı bırakılması yüzünden emekçilerden alınmayacak olan vergiye; kalan kısım ise Kur Korumalı Mevduat (KKM) faizi gelirleri dahil olmak üzere büyük ölçüde faiz, kâr payı, rant gibi sermaye geliri elde edenlerden, servet zenginlerinden alınmayacak vergiye denk düşüyor. 

Buradan çıkan sonuç şu: "Yıllardır aynı politika sürdürülüyor. Gereksiz harcamaları sürdür, halk KDV ve ÖTV'den bunalırken sermayeden, zenginden vergi alma, bütçe açığı ver, bu açığı da faizciden, tefeciden aldığın yüksek faizli borçla kapat." Sermayeden, finansal servetlerin sahiplerinden alınmasından vazgeçilen bu vergiler alınsaydı, bu vergilerle ne kadar yeni kamusal istihdam yaratılabileceğini, kaç tane yeni okul, hastane yapılabileceğini, alt yapının nasıl yenilenebileceğini, kaç tane yoksulun, açın karnının doyurulabileceğini siz tasavvur edin artık.

Zengini abat etmek deyince, kamu özel işbirliği projelerinden bahsetmeden olmaz. 2023 Yılında KÖİ projeleri için;  Şehir Hastaneleri cari giderlerine 18,9 milyar lira; bina kullanım ve zorunlu hizmetlere 27,7 milyar lira;  Ulaştırma projelerine 55,4 milyar TL ödenmesi programlanmıştır.

"Bir kuruş bile ödemeyeceğimiz" denen Kamu Özel İşbirliği projelerine gelecek yıl 102 milyar lira ödeyeceğiz. Hani derler ya, tilkinin 3 şarkısı varmış 3'ü de üzüm üstüne diye. İktidarın işleri de o misal, varsa yoksa patrona. Varsa yoksa 5'li çeteye!

2022'YE GÖRE BÜTÇE AÇIĞI %43,FAİZ GİDERİ %71 ARTMIŞ

Burada 2023 yılı bütçe teklifi ile 2022 yılı gerçekleşme tahminlerini kıyaslandığımızda ortaya çıkacak tablodan bahsetmek istiyorum. Bu karşılaştırma sonucunda; bütçe açığının yüzde 43 oranında, faiz giderlerinin ise yüzde 71,5 oranında arttığı görülmektedir. 2023 yılına ilişkin olarak; eski ve yeni Orta Vadeli Program'daki program hedeflerine, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payları açısından bakıldığında; bütçe açığının yüzde 3,2'den yüzde 3,5'e, faiz dışı açığın ise yüzde 0'dan yüzde 0,5'e yükseldiği görülmektedir.

2022 yılı gerçekleşme tahminleri ve 2023 yılı bütçe teklifi açısından bu karşılaştırmalar yapıldığında ise; bütçe açığının yüzde 3,4'den yüzde 3,5'e (2021 yılında ise bu oran yüzde 2,8 olarak gerçekleşmişti), faiz giderlerinin de yüzde 2,5'den yüzde 3'e yükseldiği görülmekte. Bütçemiz artık faiz harcamaları dışarı bırakıldığında bile açık vermekte.

UCUBE SİSTEMDE MİLLETİN BÜTÇE HAKKI ELİNDEN ALINDI

Ana sorun bütçenin bütün toplumsal zenginliği yoksuldan alıp zengine vermesidir. Faizciyi beslemesidir. Evet!  Ama sadece bu değildir. İktidar Tek Adam Rejimi'yle bütçe hakkının içini boşaltarak, demokrasimize büyük bir zafiyet yaşatmaktadır. Bakın, bütçe hakkı demokrasinin belkemiğidir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ise bütçe hakkını yok ederek, demokrasinin belkemiğini kırmıştır. İşte zafiyet dediğim budur!

PEKİ NASIL OLDU?

Bütçe Kanunları ile yürütme organına vergilerin toplanmasına izin, harcamaların yapılmasına yetki verilir. Bu, kamu mali yönetiminin 1927 yılından bu yana var olan temel ilkesidir. Yürütme organının Meclis'e gönderdiği Bütçe Kanun Teklifi, Meclis tarafından yasalaştırılmaz ise bu güvensizlik oyu anlamına gelir. Bizim parlamento tarihimizde bunun örnekleri vardır. Örneğin 1971 yılı Bütçe Kanun Tasarısı Meclis'te kabul edilmediği için zamanın Başbakanı Süleyman Demirel Başbakanlıktan istifa etmiştir. Bugün adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen modelde, 1927 yılından bu yana var olan bu temel ilke ortadan kaldırıldı.

Cumhurbaşkanına Mecliste bütçenin kabul edilmemesi halinde Bütçe yapma, yani vergi toplama ve harcama yapma yetkisi verilmek suretiyle, milletin Bütçe Hakkı elinden alındı.  Demokrasilerde yürütme organının bütçe yapma yetkisi diye bir şey olmaz. Türkiye'nin parlamenter sistem geleneğinin son bulduğu 2018 yılına kadar da öyle bir şey yoktu.

İKTİDARI UĞURLADIĞIMIZ BÜTÇE

Biliyorsunuz, bu, iktidarı uğurladığımız bütçe.Seneye neler yapacağımızı da vurgulamak iyi olur kanaatindeyim. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'de ne Cumhurbaşkanının ne de Başbakanın bütçe yapma yetkisi olmayacaktır. Kamu kaynağı kullanan bütün kurumların bütçelerinin Meclis tarafından denetlenebilmesi sağlanacaktır. Örneğin Türkiye Varlık Fonu (TVF) bugün Meclis tarafından denetlenmemektedir. Buna son verilecektir.

Vergi harcamaları ayrıntılı şekilde raporlanarak meclise sunulacaktır. Sayıştay gerçek işlevine kavuşturulacak, üzerindeki iktidar baskısına son verilecektir. Sayıştay'ın raporlarının içini boşaltan Rapor Değerlendirme Kurulu kaldırılacaktır. Eskiden olup da sonra kaldırılan performans denetim yetkisi de Sayıştay'a geri verilecektir. Ödenen verginin hesabı sorulamıyorsa kimse demokrasi var demesin. Kesin Hesap Kanun Teklifleri yeni kuracağımız Kesin Hesap Komisyonu'nda görüşülecektir.

EMEKÇİLERİN VERGİ DİLİMİ GÜNCELLEMESİ TALEBİ BÜTÇEDE DİKKATE ALINMAMIŞ

Emekçilerin talebi doğrultusunda bir vergi reformu yapacağız. 2023 yılında; dakikada 7 milyon lira, saatte 425 milyon lira, günde 10 milyar 204 milyon lira, ayda 306 milyar 144 milyon lira, toplam 3 trilyon 673 milyar 735 milyon lira vergi ödeyeceğiz. Yük artacak ama yükün altındakiler yine aynı kalacak!

Bütçeden ilk sekiz ayda faize, kur korumalı'ya, görev zararlarına ve diğer benzer kalemlere 423,3 milyar lira ödenmiştir. Ancak aynı dönemde yirmi iki milyon çalışanın, maliyeti 40 milyar lirayı geçmeyen "vergi dilimi güncellemesi" dikkate dahi alınmamıştır. 2000'den bu yana yeniden değerleme oranı kuruşu kuruşuna uygulansaydı gelir vergisinin ilk dilimi bugün 32 bin değil değil 81 bin 689 lira idi. 2002 yılında ilk dilim, brüt asgari ücretin 17 katı iken bugün sadece 5 katı. Bu durum tüm ücretlilere yapılmış gizli bir vergi zammıdır. Bu vergi sistemi böyle devam ettiği sürece; emeği ile geçinenlerin payına yoksulluk, imtiyazlı sınıfın payına ise tüketemeyecekleri kadar zenginlik düşmeye devam edecektir.

VATANDAŞIN CEBİ PARA OCAĞI AŞ GÖRECEK

Sonuç olarak; biz basit bir iktidar değişimi önermiyoruz. Vergilendirme, kamu harcamaları, vergi ve harcamaların millet adına denetimi konularında yeni bir toplum sözleşmesi öneriyoruz. Vergi politikalarının belirlenmesi sürecine katılan, ödediği verginin hesabını sorabilen bir sivil toplumu inşa edeceğiz. Güçlü sivil toplum demokrasimizi güçlendirecektir. Her şey şeffaf olacaktır. Bu ülkede hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecektir. Açlık ve yoksulluk Türkiye'nin kaderi değildir. Beş yandaşın kazandığı bu düzeni değiştireceğiz. Vatandaşın cebi para, ocağı aş görecek. Göreceksiniz, bütün bunlar Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında kuracağımız özgürlükçü demokrasi için çıktığımız yolculuğu çok kısaltacaktır. İkinci Yüzyılda, partimizin yapacağı ilk bütçede görüşmek üzere."

 

DİĞER HABERLER