Kapalı ve açık kalp ameliyatları hakkında merak edilenler


Tıpta kardiyovasküler olarak bilinen kalp ve damar hastalıkları, dünyada doğal sebeplerle meydana gelen ölümler arasında ilk sırada yer alıyor. Kalp rahatsızlıkları, genellikle yaşlılarla ilişkilendirilse de son yıllarda dünyada ve Türkiye'de genç nüfusu daha fazla etkilediğini uzmanlar her geçen gün daha sık gündeme taşıyor.

Dünya Sağlık Örgütü, özellikle pandemi sonrası yayınladığı raporlarda gençlerde kalp damar hastalıklarının artan oranda görüldüğünü ve bu durumun toplumsal sağlığı tehdit ettiğini bildirdi. Konu ile ilgili Muğla Yücelen Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı  Op. Dr. Merih Yılmaz'ın  kalp ameliyatları hakkında verdiği röportajda şunlar dile getirildi;

SAYIN YILMAZ ÖNCELİKLE KALBİMİZ HAKKINDA OKUYUCULARIMIZA NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

Kalbimiz vücudumuzun motorudur. Göğüs kafesinde, göğüs kemiğinin (iman tahtası) arkasında, perikard denilen bir kese içerisinde yer alır. Kalbimiz vücudumuzun motoru gibi fonksiyon gösterir. Dakikada ortalama 70 kez, günde ise yaklaşık 100.000 kez kasılarak her gün ortalama 8 ton kanı, aort atardamarı vasıtası ile tüm vücudumuza pompalar. Bu sayede tüm doku ve organlarımız normal fonksiyonlarına devam edebilirler.

KALBİN AMELİYAT GEREKTİREN HASTALIKLARI NELERDİR?

Kalpteki bir takım sorunların çözümü için ameliyat gerekebilir. Bu sorunlardan en sık karşılaşılanları; Kalbin yakıt hortumlarındaki (koroner arterler) darlık ve tıkanıklıklar, kalbin kapaklarındaki darlık ve kaçaklar, kalp odacıkları arasındaki delikler, kalp boşlukları içerisindeki tümör ve pıhtılar ve aort atardamarı patolojileri olarak özetlenebilir.

KALP-AKCİĞER MAKİNESİ NEDİR?

Kalbin odacıklarındaki veya kalbe giren/çıkan ana damarlardaki sorunları giderebilmek için kalbin ameliyat süresince durdurulması veya en azından dolaşımdan izole edilmesi (kalbin içinden geçen kanın başka bir yöne yönlendirilmesi) gerekmektedir. Aksi halde çalışan bir motorda pistonların değiştirilmesine benzer bir durum oluşur.

Kalp durdurulduğunda veya dolaşımdan izole edildiğinde hayati organlarda oluşacak hasarların önüne geçebilmek için yapay bir kalp ve akciğer desteği ile dolaşımın devam ettirilmesi şarttır. Ameliyatta kullanılan bu cihaz "Kalp-Akciğer Makinesidir". Kalbe gelen kan özel plastik borularla makineye gönderilir, makinede oksijenlendirilen kan, yine özel plastik borular aracılığı ile atar damar dolaşımına pompalanır. Pompalanan kanın geriye kalbe doğru gelmesine engel olmak için aort damarı özel bir klemple kıstırılarak kapatılır. Koroner arter baypas ameliyatlarında ise kalp-akciğer makinesi sayesinde kansız ve durgun bir ameliyat sahası oluşturulur. Bu sayede köprülemek için kullanılacak damarların birbirine ağızlaştırılması işleminin mükemmel olması sağlanır. Dikilen damarların ortalama 1.5-2.0 milimetre çapında olduğu göz önünde bulundurulduğunda, dikiş işlemi sırasında kabul edilebilir hata payının ne kadar az olduğu anlaşılacaktır. Damarların birbirine dikilmesi sırasında oluşabilecek bir darlık, baypas yapılan damarın beklenenden daha önce tıkanmasına neden olabilir.

Kalp cerrahisi diğer cerrahi branşlarla karşılaştırıldığında oldukça yeni bir branştır.  Dr. John Heysham Gibbon ve IBM mühendislerinin ortak çalışmaları sonucu geliştirilen kalp-akciğer makinesinin insanlarda ilk kullanıldığı tarih 6 Mayıs 1953'tür.Ülkemizde ise 1960'lı yıllardan itibaren kalp-akciğer makinesi kullanılmaya başlanmıştır. Kalp cerrahisinin sahneye çıkışı geç olsa da ameliyat tekniklerinin ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla ilerlemesi sonucu günümüzde birçok kalp hastası çok daha düşük risklerle başarılı bir şekilde ameliyat edilmektedir.

KLASİK VE KAPALI KALP AMELİYATLARI NE ANLAMA GELİR?

"Kapalı kalp ameliyatı ile klasik kalp ameliyatı arasındaki tek fark, kalbe ulaşmak için kullanılan yoldur". Özetlemek gerekecek olursa, kapalı kalp ameliyatlarında, klasik yöntemle yapılan ameliyatın aynısı, kalbe alternatif bir yoldan ulaşılarak ve daha küçük ameliyat kesileri ile gerçekleştirilir.

GÖĞÜS KEMİĞİNİN KESİLİP KESİLMEMESİ NEDEN BU KADAR ÖNEMLİDİR?

Vücudumuzdaki hayati organlar, dışarıdan gelebilecek darbelere karşı kemik yapıların koruması altında bulunur. Örneğin beyin dokusu kafatası kemikleri ile korunurken, kalp ve akciğerlerimiz her iki tarafta arkadan öne doğru uzanan kaburga kemikleri ve bunların ön tarafta bağlandığı göğüs kemiği (iman tahtası) ile korunmaktadır.

Klasik kalp ameliyatlarında boylu boyunca kesilen göğüs kemiği, ameliyat bitiminde teller ve dikişlerle birbirine sabitlenir. Bu tellerin amacı, kemik iyileşene kadar göğüs kemiğini stabil tutmaktır. Bu sebeple ameliyattan sonra hastanın yaklaşık 1-1,5 ay süre ile yan yatmaması,  ağır bir yük taşımaması, öksürme ve hapşırma sırasında göğüs kemiğini elleri ile desteklemesi (sabitlemesi), obez hastaların ve iri göğüslü kadın hastaların göğüs korsesi kullanması, araç kullanmaması ve hatta arka koltukta seyahat etmesi önerilir. Kontrolde değerlendirilen hastanın kemik dokusu iyileşmesinde bir sorun yoksa kısıtlamalar kaldırılır ve hastaya normal hayatına dönmesi önerilir.Kemik tamamen kaynadıktan sonra tellerin bir fonksiyonu kalmaz.

Göğüs kemiği ne kadar hızlı iyileşirse, hasta da normal hayatınao kadar hızlı dönüş yapar. Sağlıklı genç bir hastanın göğüs kemiği diğer kemikleri gibi sağlamdır ve kesildiğinde kısa sürede tekrar kaynar. Ancak yaş ilerledikçe tüm dokular gibi kemik dokuların da iyileşme süreci uzayabilir.

GÖĞÜS KEMİĞİNİN İYİLEŞMESİNDEKİ SORUNLAR NEDEN TEHLİKELİDİR?

Göğüs kemiğinin kaynama sürecindeki aksaklıklar, hastanın normal hayatına dönüşünü geciktirmenin yanında nefes alıp verirken veya hareket sırasında kemikte oynama hissi ve ağrıya neden olabilirler. Göğüs kemiğinin tekrar stabil hale getirilmesi için ikinci bir ameliyat gerekebilir. Göğüs kemiğinin oynaklığı, kemik üzerindeki dokuların da sağlıklı bir şekilde kaynamasını bozabilir. Bu hastalarda cilt dokusu ve göğüs boşluğu arasındaki fiziksel bariyerin bozulması nedeni ile ciltteki mikropların alttaki dokulara ve kalbe ulaşması kolaylaşır. Mediastinit ismi verilen bu tabloda yüksek ölüm riski mevcuttur.

GÖĞÜS KEMİĞİ VE YARA YERİ İYİLEŞMESİ SORUNLARI KİMLERDE DAHA ÇOK GÖRÜLÜR?

İleri yaşta, kilolu, kontrolsüz şeker hastalığı veya yara iyileşmesini geciktiren kronik bir hastalığa sahip bayanlar ile ciddi KOAH ve kronik öksürüğü olan, kilolu ve sigara içen erkek hastalarda göğüs kemiği ve ameliyat yerlerindeki iyileşme daha geç olur.

KAPALI KALP AMELİYATLARINDA GÖĞÜS KEMİĞİNİN KESİLMEMESİNİN AVANTAJLARI NELERDİR?

Kapalı kalp ameliyatlarında, hastanın göğüs kemiği tamamen veya kısmen de olsa korunduğu için daha düşük enfeksiyon riski ve daha erken normal hayata dönüş beklenir. Ayrıca daha kozmetik görünüm ve ameliyat sonrasında daha az kan ürünü ihtiyacı olur. Kapalı kalp ameliyatına alınan hastaların korse kullanmasına gerek kalmaz, yan yatmaları bir sorun teşkil etmez, daha kısa sürede araç kullanmaya başlayabilirler ve öksürür veya hapşırırken göğüs kemiğini elleriyle desteklemelerine gerek yoktur.

KAPALI KALP AMELİYATI HERKES İÇİN UYGUN BİR YÖNTEM MİDİR? NASIL KARAR VERİLİYOR?

Bir kalp ameliyatının açık mı kapalı mı yapılacağına karar verirken göz önünde bulundurulan en önemli nokta kalbin planlanan ameliyat bölgesine göğüs kemiğini tamamen kesmeden güvenli bir şekilde ulaşılıp ulaşılamayacağıdır. Örneğin çıkan aort, aort kökü veya aort kapağına yapılacak bir ameliyat için genellikle göğüs kemiğinin tamamının kesilmesine gerek yoktur ancak bu hastaya aynı zamanda koroner arter baypas ameliyatı da yapılacaksa, küçük kesi ile hedeflenen koroner artere ulaşmak mümkün olmayabilir. Aynı şekilde mitral ve triküspit kapak ameliyatı yapılacak bir hastada göğüs kemiğini hiç kesmeden sağ göğüs kafesindeki kaburgalar arasından bu ameliyat gerçekleştirilebilirken, aynı zamanda koroner arter baypas ameliyatı da planlanıyorsa, göğüs kemiğinin kesilmesi gerekebilir.Sadece koroner arter baypas ameliyatı planlanan bir hastada sol meme hizasından yapılacak küçük bir kesi ile kaburgalar arasındaki boşluktan ameliyat gerçekleştirilebilirken, hastaya aynı seansta başka bir işlem de yapılacaksa bu yaklaşım uygun olmayabilir.

Karar sırasında göz önünde bulundurulan İkinci en önemli nokta da hastanın özellikle atardamar yapısının kapalı yöntemle ameliyata uygun olup olmadığıdır. Kapalı kalp ameliyatlarında hastayı kalp-akciğer makinesine bağlayabilmek için genellikle kasık ve/veya kürek kemiği altındaki damarlar kullanılır. Uzun şaftlı özel plastik borular toplardamar ve atardamarlar içerisine yerleştirilir. Bu plastik borular aracılığı ile kalbe gelen kirli kan makineye alınır ve makinede oksijenlendirilerek atardamar içindeki plastik boru aracılığı ile aort atardamarına doğru pompalanır. Atardamarlarında ileri derecede kireçlenme olan hastalarda bu plastik boruların damar içine güvenli bir şekilde yerleştirilmesi mümkün olmayabilir. Ayrıca doğal kan akım yönünün tersine çevrilmesi neticesinde kopan bir kireç parçası şah damarı aracılığı ile beyne giderek geçici/kalıcı felçlere neden olabilir. Klemp konulacak aort bölgesinin kireçli olması nedeni ile hasta kapalı yöntemle ameliyata uygun olmayabilir. Kapalı ameliyat planlanan tüm hastalara ameliyat öncesinde ilaçlı bilgisayarlı tomografi ile görüntüleme yapılır. Şah damarlarından kasık damarlarına kadar tüm damar sistemi ayrıntılı olarak değerlendirilir. Uygun olmayan hastalara kapalı yöntemin riskleri konusunda bilgi verilir ve klasik ameliyat yöntemi önerilir.

Karar sırasında göz önünde bulundurulan üçüncü en önemli nokta da, kalbe ulaşmak için kullanılacak yolun, yapılması planlanan ameliyatın kalitesini etkileyip etkilemeyeceğidir. Bir ameliyatın kalitesini belirleyen en önemli nokta, ameliyat sahasının düzgün bir şekilde ortaya konulabilmesidir. Yani ameliyat yapılacak kalp bölgesi iyi bir şekilde görülemeyecekse, yapılacak ameliyatın kalitesi de yüksek olmayacaktır. Bu durumda hastaya yöntemin riskleri konusunda bilgi verilir ve klasik ameliyat yöntemi önerilir. "Unutulmamalıdır ki, kozmetik olacak diye hiç bir cerrah ameliyatın kalitesinden ödün vermez".

Kapalı olarak başlayan bir ameliyat sırasında gerek karşılaşılan bir takım zorluklar, gerekse de komplikasyonlar nedeni ile klasik yönteme dönmek gerekebilir. Karşılaşılan bir komplikasyonun küçük bir ameliyat kesisinden giderilmesi mümkün olmayabilir. Bu nedenle, kapalı kalp ameliyatları deyim yerinde ise "çubuklarla pirinç pilavı yemek gibidir, klasik kalp ameliyatlarında ise kaşık kullanma lüksümüz vardır".

SONUÇ OLARAK;

Kapalı kalp ameliyatı kararı, hastanın ameliyat öncesinde yapılan detaylı tetkiklerinin incelenmesi sonrasında hasta  ve yakınları ile karşılıklı görüşerek verilmesi gereken bir karardır.

"Kalp ameliyatları kozmetik girişimlerden değildir. Önemli olan ameliyatın izi değil, kalitesidir. Eğer klasik kalp ameliyatı ile aynı kalitenin yakalanması mümkün değilse, kapalı kalp ameliyatı önerilmez".

 

 

 

 

 

 

 

DİĞER HABERLER