10 OCAK GÜNÜ

 

 

 

 

 

10  OCAK   GÜNÜ

Herkese bir gün vermişler  bakmışlar ki 10 Ocak tarihi boş hadi onu da çalışan gazeteciler günü yapalım demişler. Böylece çalışan gazetecilerin günü ortaya çıkmış.. Belki dünyanın başka yerlerinde bu günü tam gazetecilere yakışır şekilde kutluyorlar ama bizdeki görüntüsü öyle değil. Sadece takvim yapraklarında yer alıyor. Kime zamanlarda ve yerlerde ise o gün çalışan gazeteciler adına yemekler düzenleniyor. Burada da çalışan gazetecilerden çok  başka kişiler boy gösteriyor. Bu ara yönetenler adına da  kimilerine mesajlar verme görevi düştüğü için onlarda bu günün  o görevle kutlamaya çalışırlar

         Gazeteci kamu adına görev yapmakla sorumlu kişidir.. Her devlet memuru kamu adına görev yapar ama gazetecinin farklılığı devletten maaş almamaktır. Yani o kamuya hizmet sunarken bu hizmetini kamudan aldığı ücretle yapmamaktadır. Gazeteci kamu adına görev yaparken kamuyu bilgilendirmek, bilinçlendirmek gibi bir yükümlülükle karşı karşıyadır. Bu bilgilendirme, bilinçlendirmede kamudan gizlenmek istenenleri söylenmeyenleri ortaya koymak gibi yükümlülüğü de vardır. İşte gazeteciliğin zor olmasını getiren budur

    Anti demokratik toplumlarda ve uygulamalarda basın kamu adına bilgi verirken kamudan gizlenmek istenen bilgilere yöneldiği zaman baskılarla karşı karşıyadır. Kamu adına görev yapanların istemedikleri bilgileri topluma ulaştırmaktan rahatsız olanlar bu bulunabilir. Yani bazı bilgilerin kamuya açılmasından huzursuz olabilirler. Bu durumda basına istenmeyenleri yazmama cezası getirilir. Bunları yazarsan cezalandırılırsın mantığı ile karşı karşıya kalır basın. Yöneten anlayışların en büyük korkuları da basının istemediklerini yazmak eğilimidir. Bunu önleyebilmek için açıktan veya dolaylı yollardan sansür denilen engellemelere başvururlar.

  Demokrasinin gelişmediği hukukun üstünlüğünün kabul görmediği toplumlarda bu  sansür örnekleri çok yaygın ve geçerlidir. Ancak sansür uygulayan yönetim anlayışları asla sansürden yana olduklarını sansür uyguladıkların kabul etmezler. En baskıcı yönetimler bile sansüre karşı görünürler ama yaptıklarını demokrasiyle açıklamaya çalışırlar Sansür gibi görünse de bunun devletin-milletin çıkarı için yaptıklarını ileri sürerler. Her şey vatan -millet adına yapıldığı için normal gibi görünüyor ya da onu normal olarak gösterebiliyorlar...

Geçmişte bir ilgili kişi basın özgürlüğüne nasıl baktıklarını anlatmak için DAVUL-TOKMAK benzetmesi yapmıştı. Yani hem davul hem tokmak elimizde olmalıdır diyordu. Bu mantık için basın özgürlüğü diye bir anlayış olabilir mi? Bu mantık için 10 Ocağın çalışan gazeteciler günü olmasının bir anlamı olabilir mi?

Rakamlara baktığımız zaman bu günün dünyadaki görüntüsünde. EN ÇOK GAZETECİNİN TUTUKLU OLDUĞU BİR ÜLKE olmamızı getirmesini nasıl açıklayabiliriz ki?  Hangi hak ve özgürlük anlayışı ile hangi hukuk mantığı ile bu günü kutlayabiliriz?

Dünyada 180 ülke arasında basın özgürlüğündeki yerimiz 157 sıra olarak gösteriliyor. Bu sıralamanın il sıralarında ise her zaman ve alanda olduğu gibi Norveç, Finlandiya, Danimarka, İsviçre, Hollanda yer alıyor Bu koşullarda mı kutlayacağız bu günü?

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI