MISIRLA DÜŞMANLIĞIN GEREKÇELERİ VAR MI?

 

 

                        MISIRLA DÜŞMANLIĞIN GEREKÇELERİ VAR MI?

         TC Devleti bir büyük savaştan sonra, bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmıştı.Bu statüye, emperyalizm denilen bir güce karşı kazandığı bir utkuyla ulaşmıştı .TC'nin yeni statüsüne kavuşmasından hoşnut olmayan   devletler de olmuştu.Başta empenyalist denilen devletler ve tüm İslam ülkeleri bu yeni devlete karşı durmuşlardı.Müslüman ülkelerin düşmanlığında Osmanlının politikaları etkendi.

Yüzyıllardır Osmanlının politikasından hoşnut kalmayan Müslüman ülkeler,  bağımsız Türk devletinin varlığını hazmedemiyordu.

   Buna rağmen Dünyada Kemalist Cumhuriyete büyük bir hayranlık ve saygınlık duyuluyordu.

Özellikle Cumhuriyetin getirdiği mazlum ülkelere bakış,yurtta ve dünyada barış anlayışı yeni devletin saygınlığını artırıyordu. Mazlum ülkelerin sonradan üçüncü dünya denilen safta yer alan ülkelerin hepsi yeni Türk devletine saygıyla,hayranlıkla bakıyordu.

       İkinci büyük savaştan sonra devletlerin birbirlerine bakışı da farklı olmaya zorlanıyordu.Yeni ekonomik -siyasal koşullara sürüklenen dünyada devletler kendilerini ber yanda yer almak zorunda görmeye zorlandı.İ ki büyük bloktan birine yanaşmak zorunda olanlar  kendilerini öteki blokta yer almış devletlerin rakibi veya düşmanı olarak görmek zorunda bırakıldılar.yani her devlet bir tarafta görünmek zorunda hissetmeye başlamıştı.doğu ve batı bloku denilen bir ayrışmanın içinde yer almak zorunda kalanlar ötekilerin düşmanı sayılmaya başlandı.Bir tarafta yer almaktan kaçınanlar da üçüncü bir tarafa yöneldiler ama sonuçta yine iki taraftan birine yanaşmak zorunda kalabildiler

       İşte bu süreçte devletler bağımsız  olarak görünmek yerine yardım alabilecekleri bloklardan birine yakın olarak görünmeyi seçmekte   sakınca görmediler.yani mutlaka bir tarafta olmak zorunluluğunu duyuyorlardı.Bu süreçte Türkiye bol bol düşman üretti kendine.Denilebilir ki dört bir yanımız düşmanla çevrili olmuştu.Öyle bir noktaya geldiki çevresinde bir tek dostu  olmadan dünya sahnesinde yer almıştı.Bunun böyle olmasında elbette bu doğrultuda izlettirilen ekonomik-siyasal politika yol açıyordu.Yani izlenilen dış politika bizi bol  düşmanlı bir ülke yapıyordu.İçinde yer almak zorunda bırakıldığımız  blok istediğimiz dostlukların kurulmasına da izin vermiyordu.Bizim siyasetçilerimiz de bunu körüklüyordu adeta..Örneğin  Cezayir bağımsızlık savaşında biz Fransa'yı destekledik BM'lerde.

Fransanın bize hangi konuda desteği olmuştu ki?

İsrail devletinin kuruluşunda İsrailden yana görünmüştük. Filistin sorunun başlangıcında  bu soruna yabancı durmuştuk.Bu politikalar bizim kendimizin değil bağlı bulunduğumuz siyasi blokun öngördüğü politikalardı.

    Emperyalizmin en son olarak kendine uygun yeni bir dünya düzeni kurma politikasında ondan yana tavır aldık.Öneğin Fas tan başlayarak Afganistana dek sürecek yeni bir dünya projesi anlayışında emperyalizmin Arap politikasına destek bile verdiktur.Tunusta .Libyada,Mısırda yaşatılanlarda biz Arap baharı denilen yalana kandık ve emperlazimi destekledik.sonra aynı bahar masalında Mısırda yine emperyalizme destek verdik.Tüm bunlar bizi  başkalarına düşman görünmek gibi bir konuma getiriyordu.sonra mısırda bir askeri darbeye karşı durduk.Kimi devletlerin iç işlerine  müdahale eder görüntüsü verdik. Bize ne,bir devletister sağcı ister solcu darbelerle yönetilsin biz neden birisinden yana görünmek zorunda kalıyoruz. Mısır bu görüntüden sonra bize düşman olmaya başladı.Nitekim Yunanistanla rahatça antlaşmalar yapar oldu ama bize soğuk durdu.

    Hiçbir ülke bir başka ülkedeki yönetim şekillerini denetleme, düzenleme hakkına kendinde göremez. Yani biz ne  Esad'a ne Mısıra şöyle yeteceksin nasihati verecek durumda değiliz

  Bu politikalar bizim çevremizde bol ol düşmanımızın olmasını getirmiştir.Eğer yurtta barış dünyada barış politikası olsaydı bu düşmanlıkların hiç biri olmayacaktı..

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI