"ALDATAN KOCANIN SUÇU NE !?"


Siz de yapar mısınız bilmem; uzun süre siyasi köşe yazılarını ve haberlerini okuduktan sonra ben dallamanın ruhu sıkılır, içi daralır, biraz molal bulmak ve rahatlamak için, hemen hafif 'Magazin' haberleri okur, bu sıkıntıdan yakamı kurtarırım...

19 Temmuz Pazar günkü Posta Gazetesi'nde böyle ilginç bir haber vardı... Hani şu "Fatmagül'ün Suçu Ne!?" TV dizisiyle meşhur olan Beren Saat'in üç kâğıtçı yengesi rolündeki bayan sanatçımız "Esra Dermancıoğlu" çok ilginç açıklamalarda bulunuyordu... Diyordu ki; "Birinin beni aldatması, onu kötü yapmaz!.. Meselâ benim eski kocam Memo ile çok şey paylaştık, ben onları nasıl unutacağım?  O iyi bir adamdı... Başka birini denemek istedi ve gitti... Bu onun kişisel tercihidir!.. Şimdi ben kalkıp da onun için; 'Beni aldattı alçak adam, Allah belâsını versin!' demem doğru olur mu? Hayır arkadaş, benim öfkem, hayata karşı başka şeylerde!.. Bir adamın beni aldatmasına öfkelenemiyorum!" diyordu, iyi mi?

Ben böyle ifadeleri şu yaşıma gelene kadar hiç bir kadınımızdan duymadım, belki siz de duymadınız!? Bu sanatçımızın eğitimi ne, kültürü ne, hangi ortamlarda büyüdü de, böyle felsefi görüşlerin sahibi oldu, hiç bilmiyorum? Ama eğitimi veya kültürü, ya da yetiştiği aile ortamı, bu sanatçımızı bu olgunluğa erdirip, Hz. Mevlâna veya Şeyh Edebalî gibi lâflar etmesine sebep oluyorsa, böyle insanlar sadece alkışlanır ve örnek alınırlar...

Bir de bunun tersini düşünelim: Diyelim ki, aldatan taraf erkek değil de 'Kadın' olsun... Bizim gibi ülkelerdeki hangi koca kalkıp da; "Benim karı da başka birini denemek istedi ve beni başka biriyle aldatıp gitti... Bu onun kötü bir kadın olduğunu göstermez, kendi özgür iradesiyle gittiyse bana ne? Hemen boşanırız, olur biter!.." diyebileceğini hiç birinizin aklı kesiyor mu!? Bu ülkede 'kadına şiddet' ne diye % 1.400 arttı acaba? Böyle sorunları sadece yasa ve hukuk yoluyla çözen kaç erkek arkadaş tanıyorsunuz?

Böyle bir şey olduğunda bizimkiler hemen karısını önce döver, kadın kaçabilirse eğer, kurtulur, araya girenler sayesinde boşanırlar!.. Aksi halde, dayaktan sonra hızını alamazsa önce onu öldürür, sonra da karısının yeni sevgilisini öldürür, mahkemede kravat takar, sayın Hâkimin sorularına kuzu gibi cevaplar verir, 'Pişmanım Efendim' filân deyip, indirimli cezasını alır, 'Yetmez Ama, Evet' kadar hapiste yatmaya gider... Seçimler sırasında birilerinin çıkaracağı afla dışarı çıkar, yaşamına kaldığı yerden devam eder!..

Hep böyle olmuyor mu? Bu toplumun insanları, sayın sanatçımız Esra Dermancıoğlu'nun bu genç yaşta sahip olduğu olgunluğa ne zaman erişecek acaba? Bu olgunluğa erişmek için, bizlerin daha 'kırk fırın ekmek' yememiz gerekecek gibi görünüyor!? Medeni insanlar gibi olayları değerlendirip, yasal yollarla işlerimizi halletmeyi bir türlü öğrenemedik!.. Bir türlü geçmişi unutamıyoruz, öfkemizi dizginlemeyi bilemiyoruz, 'bu şiddet ve bu celâl' da zati hep bundan kaynaklanıyor gibime geliyor?

Biz diyeceğimizi dedik, bu konuda "Unutamayanlardan" biri de 'bizim deli - Orhan Veli' ne diyor acaba? 1940 yılı Nisan ayında yayımladığı "Eski Karım" şiirinde şöyle diyordu:

"Nedendir biliyor musun?                                                                                                                           

Her gece rüyama girişin,                                                                                                                                      
Her gece şeytana uyuşum,                                                                                                                      
Bembeyaz çarşafların üstünde,                                                                                                           

Nedendir biliyor musun?                                                                                                                                                          
  
Seni hâlâ seviyorum eski karım!..                                                                                                                    
Ama ne kadınsın, biliyor musun!?"              Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI