"ÇAT, PAT, GÜMM!.." SESLERİNDEN ZEVK ALMAK !?

 

                     "ÇAT, PAT, GÜMM!.." SESLERİNDEN ZEVK ALMAK !?

Kendimi bildim bileli, çocukların 'çıtı-pıtı' veya 'mantar tabancası' seslerinden gizli bir zevk almaları gibi; biz büyüklerin de 'havai fişek' veya 'kuru sıkı' silâh seslerinden keyiflenmelerine bir türlü hiç aklım ermemiştir!?

Yanılmıyorsam eğer, 2007 yılı idi... Muğla Festivali günlerinde o akşam, Konakaltı Kültür Merkezi'ndeki bir etkinliğe davetliydik... Konuşmacı olarak Muğlamızın medar-ı iftiharı olan Prof. Dr. Şadan Gökovalı ve sanatçı Sunay Akın vardı... Biz de oraya rahmetli Ünal Türkeş, rahmetli Yükselecek Demirel, şair İbrahim Ergin ve eğitimci-şair Muammer Özler ile gitmiştik...

Ege Mitolojisi, Muğla Tarihi ile ilgili konuşmasını bitiren Prof. Dr. Şadan Gökovalı'dan sonra sahneye sanatçı Sunay Akın çıktı... Şadan Hocam da konuşması sonrasında gelip, bizim gurubun yanına oturdu... Sunay Akın, oyuncakların çocuk psikolojisi için ne kadar önemli olduğunu anlatıyordu ki; birden her yerden gök gürlemesi gibi havai fişekler atılmaya, ortalık gündüz gibi olmaya başladı!.. Saat 22.30 sularıydı... Bu ani ve acayip gürültü, beklenmeyen parlak ışıklar yüzünden, ağaçlardaki yuvalarına tüneyen ne kadar kuş varsa uçmaya, ne kadar sokakta kedi-köpek varsa, bu acayip gürültü ve ışık selinden kaçacak delik aramaya başladılar!..

Sanatçı Sunay Akın birden konuşmasını kesti, kıpkırmızı olmuş suratıyla, öfkeli biçimde havada uçan zavallı kuşları izlemeye başladı... Yeteri kadar "çat, pat, gümm" sesi çıkaran havai fişek saçmalığı sonrasında, Sunay Akın konuşmasına kaldığı yerden devam etti ama, bizler keyfi biraz kaçmış olarak programına devam ettiğinin ayartına varmıştık!..

Tören sonrasında saat 00.30 sıralarında Yatağan'a dönerken, cep telefonumdan Muğla Belediye Başkanımız sayın Dr. Osman Gürün'ü aradım, sanatçımız Sunay Akın'ın orada olup- olmadığını sordum, oradaysa bir dakika konuşmak istediğimi söyledim... Zati biliyordum ki, o saatlerde bir yerlere yemeğe gideceklerdi... Başkanımız Dr. Gürün; "Sunay Bey yanımda, veriyorum" dedi... Sunay Bey'e kendimi tanıttıktan sonra, havai fişeklerden kendisinin de sahnede çok rahatsız olduğunu belirtip; "Beyediye Başkanımızdan istirham ediniz, bir daha geceli havai fişek atıp, bütün canlı âlemini rahatsız etmesinler, o sizi dinler" dedim... Sayın Başkanımın kendi telefonundan, bizzat kendisini şikâyet ediyordum, iyi mi?

Benim dediğimi iletip-iletmediğini hâlâ bilmiyorum, ama bugün artık İstanbul, İzmir, Ankara ve Edirne Büyükşehir Belediye Başkanlarımız birer açıklama yapıp; bu çağ dışı, ilkel bir eylem olan havai fişek kullanımlarını kendi İllerinde son verdiler!.. Çok güzel ve içimizi ısıtan bir karardı bu!.. İşte biz bunu, tam 13 yıl önce Muğla'mızda da bu yüzden istemiştik!..

Bir düşünün bakalım; bugüne kadar en sevinçli olduğumuz düğünlerimizde, bayramlarımızda, aile içi kutlamalarımızda, havai fişekten kaç kişi yaralandı ve öldü!? Kaç yerde bu ilkel zevkimiz yüzünden yangınlar çıktı? Kaç yerde kuş ve hayvanlarımızı gece vakti sıcak yuvalarından kaçırdık!? Ateşli silâhlarla kutlama yapayım derken kaç gelin ve damadı vurduk, kaç çocuğumuzu pencerelerde ve kaç insanımızı üst katlardaki odalarda kazayla kurşunladık!? Bu ilkel ve iptidai zevkimiz için, kaç cinayet işlediğimizin sayısını bilen var mı!?

Bir olay olduğunda yetkililerin çıkıp; "Yahu ayıp oluyor, yapmayın, etmeyin!" gibi vasat tavsiye ve tembihlerinden bıkıp usandık!.. Bunun hemen yasası çıksın gayri, yasası!.. Biz de medeni insanlar gibi, çağdaş ülkelerdeki kadar, bu aziz topraklar üzerinde rahat ve özgür yaşayalım artık!. Bunu niye yapamayalım, elimizi tutan mı var!?              Sakin KOŞAR...

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI