"İLERİCİ CUMHURİYET PARTİSİ !?"

 

                 "İLERİCİ CUMHURİYET PARTİSİ !?"

17 Kasım 1924 yılında 'Rauf Orbay, Refet Bele, Dr. Adnan Adıvar' tarafından ilk muhalefet partisi kuruldu!.. Parti Başkanlığına Kazım Karabekir, İkinci Başkanlıklara Rauf Orbay ve Dr. Adnan Adıvar, Genel Sekreterliğe Ali Fuat Cebesoy getirildi... Refet Bele ve İsmail Canbolat'ın da aralarında bulunduğu tam 28 Milletvekili bu muhalefet partisine geçtiler!..

Başlıktaki adı bugünkü deyişle "İlerici Cumhuriyet Partisi" olsa da, bu partinin o zamanki adı "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası" idi... Arapça bir sözcük olan Terakki; "İlerleme, yükselme, gelişme" demektir... Yine Arapça bir sözcük olan Fırka da; "Siyasi parti, topluluk" demektir...

Yani, hep beraberce yaptıkları Kurtuluş Savaşımız sonrasında '09 Eylül 1923'te yine hep beraber 'Halk Partisi'ni ve 29 Ekim 1923'te de Cumhuriyet'i kuran bu isimler, daha bir yıl olmuşken, kurtarıcımız - kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk ve O'nun çağdaş, ilerici ve Batı Medeniyeti fikirlerine 'Muhalefet' etmeye başlamışlardı bile!.. Bu durum kabul edilebilir bir durum değildi ama; Büyük Atatürk, bütün demokratik düşüncesiyle, sonsuz sabrıyla bekleyip, bunların bir muhalefet partisi kurmalarına da sesini hiç çıkarmamıştı!..

Aradan geçen 6 ay kadar bir zamanda, bu güya Cumhuriyetçi, güya İlerici kişiler öyle ileri gitmeye başladılar ki; Saltanatın ve Hilâfetin kaldırılmasına karşı olduklarını, büyük toprak ağalarıyla, şeyhlerle, tarikatlarla ve eşkıyalarla işbirliği yapıp, 600 yıllık eski ve Ortaçağ kafalı Saltanatı geri getirmeye çalıştıkları iyice anlaşıldı!..

Bir şey daha iyice anlaşılmıştı: Bunlar Atatürk ve İnönü ile beraber Kurtuluş Savaşımızı verirken, cephelerde düşmanla savaşırken bile, akıllarının bir ucunda "Padişahın ve onun Paşalarının yerine kendilerinin geçip de, Osmanlıyı kendileriyle aynen devam ettirecekleri" düşüncesi varmış meğer!.. Yeni ve çağdaş bir devlet kurulunca, daha bir yılı anca doldurmuşken, bunca acele etmeleri, yeniliklere karşı duruşları bundanmış meğer!?

Ne diyordu Atatürk; Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Cebesoy Paşa gibi komutanları için, unutulmaz kitabı Nutuk'ta: "Savaşa hazır bulundurmaya mecbur oldukları Ordumuzu başsız bırakarak, daha önce hiç sevmediklerini söyledikleri politika alanına, bizim karşımıza yeni ve muhalif bir parti kurmaya koştular" diyordu... (Sayfa-672.)

Düşünüyorum da, Büyük Atatürk'ümüz boşuna 57 yaş gibi çok genç bir yaşta aramızdan ebediyyen ayrılmamış!? Küçük yaşta babasını kaybetmiş, yıllarca öksüz okumuş, her okulu birincilikle bitirip, Osmanlının en başarılı askeri olmuş, yedi düvelin işgalinden ülkeyi kurtardıktan sonra, aynı arkadaşları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurmuş... Dahice fikirleriyle çağdaş, medeni, laik ve bir hukuk devletini inşa ederken, eğitimli insanlar yetiştirip, tarımın kalkınmasına çalışırken, yoksulluğu kaldırıp da, bu genç ülkeyi 'Çağdaş Medeniyetler' seviyesine çıkarmaya çabalarken; yıllarca kader birliği yaptığı bu cephe arkadaşlarının yaptığına bir bakar mısınız!? Aklı ve vicdanı olan her insan bundan üzüntü duyup, geceleri uykusunu kaçırıp, bu gelişmelerden rahatsız olmaz mı!? İşte büyük Atatürk'ümüzün başına gelen de budur!.. Hem yaşarken, hem de öldükten sonra, art niyetli kişiler O'nun hakkında söylemediklerini bırakmadılar, sizler de buna şahitsiniz!..

Ömrü boyunca hiçbir yakınını devlet kadrolarına sokmadı ve devlet birikimlerini haksızca yedirmedi!.. Vefatı sonrasında açılan vasiyetinde de, bütün mal varlığını Türk Halkına bırakarak gitti!.. Yahu insaf; bu kurtarıcımız ve kurucumuzdan, herkesin 'Son Yüzyılın Dünya Lideri' seçtiği bu güzel insandan ne istiyorsunuz Allahaşkına!? "Ölenin yakasından Şeytan bile elini ayağını çeker!" derler ya? Onu fütursuzca ve bilgisizce eleştirenler, herhalde bu Şeytandan da daha kötü insanlar olsa gerek, sizce de öyle değil mi!?         Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI