AYILAR DA DÜZE İNMEYE BAŞLADI !?


Yok yok, yemin olsun iki ayaklı olanlarından bahsetmiyorum; dört ayaklı gerçek ayılar da dağlardan düzlüklere inmeye başladılar!.. Üst üste Bursa'dan, Kastamonu'dan, Bolu, Rize, Kars ve Tokat'tan düze inen ayı haberleri geliyor!.. Peki neden? Yahu son yıllarda bu hayvanların barındığı dağlarda orman, yiyecek, su bırakmadık!.. Son orman yangınlarındaki ihmalleri de zati biliyorsunuz!.. Artık insanlar kadar bu çaresiz hayvanlar da aç ve kızgınlar!.. Bağ ve bahçelerine indikleri insanlara da saldırıyorlar!..

En son Tokat İlimizde elma bahçesine çalışmaya giden bir vatandaşımıza bir 'Boz Ayı' saldırmış, elleri ve ayaklarından yaralanan bu vatandaşımızın, Tokat Devlet Hastanesi'nde tedavisi sürüyormuş!.. Olayı anlatan kişi; "Bahçemde çalışırken, arkamdan hızla gelen bir Boz Ayı gördüm, kaçma-kurtulma ihtimalim olmadığı için, ben de dönüp ayıya sarıldım, bir süre boğuştuk, fırsat buldukça gözlerine attığım yumruklarla, ayı beni bırakıp kaçtı" diyordu... (21 Kasım 2021, Fox TV sabah haberleri...)

Akşam vakti Bodrum'da bulunanlar bilirler; Yaban Domuzları gün batımında şehir merkezindeki çöp bidonları çevresine çoluk-çocuklarıyla gelip, her gün oralarda yiyecek arar oldular!.. Bodrum'un anlayışlı insanları bu durumu bildikleri için, hiçbir domuza müdahale etmiyor, sessizce geri dönmelerini bekliyorlar!..

Peki, güzel Anadolumuzun namlı dağlarında, verimli ovalarında bunlar olurken, ülkemizi yöneten büyüklerimiz neler yapıyorlardı!? Ne yapacaklardı ki; Mehmet Barlas'ın kasıtlı ve boş 'fantazi' yazılarıyla, füze olarak uzaya göndereceğimiz Dolar ve EURO haberleriyle, birkaç kişinin tahterevallisi haline gelen 'faiz-enflasyon-asgari ücret' hesaplarıyla uğraşmaktan helâk oluyorlardı!.. Marketler desen, günde iki-üç etiket değiştirmekten, memlekette kâğıt kıtlığına sebep olacak duruma geldiler!.. Ya benzin ve mazot pompacılarına ne diyelim; adamlar fiyat ayarlamaktan müşterilere bakamaz olup, her istasyon önünde uzun kuyruklar oluşuyordu!..

Bir gün telefonla, saat 10.00 civarında esnaf olan eski öğrencimi aradım, orta boy bir 'pense' alacaktım!.. Bana; "Hemen gelirsen 45 TL'den vereyim Hocam" dedi... saat 12.00'ye doğru dükkâna vardım, istediğim penseyi elime aldım, eski öğrencim yüzü kızararak; "Hocam, sana bu fiyatı verdiğimde Dolar 7.30 TL  idi,  şimdi Dolar 8.48 oldu!.. Bu ithal bir mal olduğu için, size 55 TL'den aşağı veremem, istersen Doların düşmesini bekle!.. Zati ben de bu ithal malların satılmasını hiç istemiyorum, çünkü satılınca yerine koyamıyoruz!" demez mi!? Eski öğrencimi zor durumda bırakmamak için penseyi almadan kös kös oradan ayrıldım, iyi mi? Evet, ülke esnafı ve ticaret işte bu hallere düşmüş, inanmayanlar gidip de bizzat sorabilirler!..

Bundan beş-on gün kadar önce Gaziantep'in Şehitkamil İlçesi-Vicdan/ Ahmet Güner Ortaokulu'nda bir olay olmuştu... Habere göre; 10 Kasım töreninde ünlü şair Süleyman Apaydın'ın herkesçe bilinen "Yıkın Heykellerimi" adlı şiirini okuyan bir bayan Öğretmene soruşturma açılıp, akabinde açığa da alınmıştı!.. Halbuki ne deniliyordu o şiirde: "...Eyy milletim/ Ben Mustafa Kemâl'im/ Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim/ Hâlâ en hakiki mürşit değilse İlim/ Kurusun damağım, dilim/ Özür dilerim!../ Unutun tüm dediklerimi/ Yıkın diktiğiniz heykellerimi!.."

Sahi, ben bu konuya nereden geldim yahu!? O öğretmen görevine geri getirildi mi acaba? Yok yok, ben de kafayı yemiş olmalıyım, dağdan inen ayıları anlatırken bu mevzu neyin nesi dostlar!? Neyse, ben size bizim deli Orhan Veli'nin 'Kuyruklu Şiir'i ile veda edeyim bari:

"Uyuşamayız, yollarımız ayrı/ Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi/ Senin yiyeceğin kalaylı kapta/ Benimki aslan ağzında/ Sen âşk rüyası görürsün, ben kemik!..// Ama seninki de kolay değil kardeşim/ Kolay değil hani/ Böyle kuyruk sallamak Tanrı'nın günü!.."     Sakin KOŞAR...

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI