BİZ TARİHİ SEVERİZ, 'ARŞİV TUTMAYI' SEVMEYİZ!?

 

Evet, biz Türklerin en büyük eksiklik ve zaaflarından biri, 'Arşiv Tutma' özelliğimizin olmayışıdır!.. İşte bu yüzden, okullarımızda öğrettiğimiz bütün geçmişimize ait Tarih bilgilerinin çoğunu bizler Rus, Alman, Fransız, İngiliz, Yunan ve İran tarihlerinden derlemişizdir!.. Nice büyük tarihi devlet adamı, sanatçı ve din adamımızın 'doğum-ölüm' tarihleri ile nerede doğup da nerede öldüklerini pek bilemeyiz!? Bu yüzden, örneğin Yunus Emre, Nasrettin Hoca, Karacaoğlan, İncili Çavuş. gibi büyüklerimizin, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde doğdukları köyleri, bulunan mezarları başında hâlâ kavgalar edip, bu yüzden onları hâlâ paylaşamıyoruz ya?

Meselâ; çoğu tarihi kaynak 'İncili Çavuş'un Padişah Kanunî Sultan Süleyman, I. Ahmet ve IV. Murat zamanında yaşadığını, iyi bir eğitim görmüş, çok nüktedan; Fransızca, Arapça ve Farsça bildiğini,  'Osmanlı Elçisi' olarak İran ve Fransa'ya gönderildiğini, giyim kuşamına pek bakmayan, dürüst ve mütevazı bir hayat yaşadığını yazar. Doğum tarihi bilinmeyen bu büyüğümüzün kesin ölüm tarihi '1.632 Yılı' olduğuna göre, bu büyüğümüzün hem Padişah I. Ahmet ve hem de IV. Murat dönemlerinde, Saray erkânı biri olarak yaşadığı kesindir!..

Bir ok atma yarışmasında birinci olarak 'Çavuşluk' rütbesi verildiği, esas adının 'Mustafa Çavuş' olduğu, Kayseri civarındaki 'Travşin (İncili)' Köyünde 2004 yılındaki araştırmalarda ortaya çıkarıldı. Fıkralarında da sık sık geçen İran ve Fransa Elçiliği yaptığı da kesindir!.. Hatta, tarihimiz boyunca hiç anlaşamadığımız İranlılarla aramızı düzeltenin de, bu nüktedan insan olduğu ortaya çıkarıldı!.. İran Şahı Abbas'a gidip, günlerce onunla sohbet edip, zamanın iyi koşullu anlaşmalarını yapmasından belli olmaktadır!..

İşte bazı fıkralarından örnekler:

1-Padişah IV. Murat bir gün İncili Çavuş'u çağırtıp; "Yahu İncili, yemek derler, memek derler; yemek nedir, memek nedir?" diye sorar. İncili Çavuş hemen; "Yemek, siz hünkârımızın binbir çeşit sofrasına denir!.. Memek ise, biz fakir-fukaranın soğanlı-çökelekli sofralarına denir" diye cevap verir. IV. Murat yine sorar; "Peki, Kürk derler, Mürk derler, ya bu nedir?" diye sorar. İncili yine; "Efendim, Kürk insanı sıcak tutar, pahalıdır, siz hünkârımızın giydikleridir!.. Mürk ise, biz gariban halkınızın giydiği eski, yamalı giysilere denir" der. IV. Murat son kez; "Peki, Padişah derler, Madişah derler, ya bu nedir?" deyince, İncili hiç çekinmeden; "Hünkârım, Padişah diye babanız I. Ahmet'e denirdi, sizinkine ise Madişah diyorlar, elden duyacağınıza benden duyunuz istedim!" demez mi?

2-Zulüm ve haksızlıkla çok zengin olan bir Paşa, Saray erkânını çağırıp, Boğaz kıyısında yeni yaptıracağı köşke neler yapılabileceğini soruyordu? Paşa iştahla; "Şuraya bir yüzme havuzu, şuraya çimenlik yapsam nasıl olur? Bakın şuradan Boğaz'a inen merdiven yapılmalı değil mi? Haa, bakın burada bir incir ağacı var, bunu kökünden söktürüp attırsam, yerine çiçeklik yapsam olur mu?" deyince, İncili Çavuş dayanamamış, bu zalim adama lâfı sokuşturuvermiş; "Paşam, bırakın o incir ağacı yerinde kalsın, ileride bir gün kızdığınız birinin ocağına diker, onun da ocağını kolayca söndürürsünüz!" demez mi?

3-Fransa'ya elçi gönderilen İncili Çavuş, havalı Fransa Kralı karşısına eski-tüskü elbiselerle çıkınca, Kral tepeden tırnağa İncili'yi süzüp, alaylı şekilde sormuş; "Koca Osmanlıda adam bulamadılar da, senin gibi hırpaniyi mi Elçi olarak bana gönderdiler" demez mi? İncili Çavuş da hemen; "Bizim büyüklerimiz, her yere adamına göre Elçi gönderirler, sizin gibisine de beni lâyık görmüş olsalar gerektir ki, beni yolladılar!" demez mi? Mosmor olan Kral, hemen bu münasebetsiz ve hırpani adamı dışarı çıkarmalarını emretmiş.

Evet, biz Türkler Tarihi pek severiz de, işte böyle insanlarımız hakkında arşiv tutmayı pek sevmeyiz!.. Böyle nice değerimiz, işte bu yüzden Tarihin tozlu sayfalarında yok olup gittiler, şimdilerde ne doğdukları, ne öldükleri yerleri, ne de doğum-ölüm tarihlerini bilebiliyoruz? Yıllardır bulunan çeşitli mezarlar başında kavga edip duruyoruz!..               Sakin KOŞAR.

YAZARIN DİĞER YAZILARI