BİZİ HİÇ RAHAT BIRAKMAYACAKLAR MI !?

 

                 BİZİ HİÇ RAHAT BIRAKMAYACAKLAR MI !?

Eylül ayı başında bizim hanım, İzmir'de yeni okula başlayan torunumuzun yanına gitmişti... Perşembe günü sabahı kahvaltıdan sonra biraz haber izleyeyim dedim, elektrikler kesikti... Mutfağa girip akşamdan kalan bulaşıkları yıkamak istedim, sular yoktu!.. Gazete okuyayım dedim, sarmadı; birkaç kitap karıştırdım, olmadı!.. İyice tepem atmaya başlamıştı, balkona oturup, en son kalan çayımı içecektim ki kapı vuruldu... Baktım, elinde bir klasörle genç bir çocuk; "Kusura bakma amca, salgın hastalıkla ilgili bir anket yapıyoruz da" dedi, ben de hemen; "Bu anket bensiz de olabilir, şimdi hiç havamda değilim!" deyip kapıyı kapattım...

Balkonda çayımı yarıya getirmiştim ki, telefonum çaldı... Açtım; "İşte biz filanca bankayız, kredi faizlerini düşürdük, vadeleri uzattık..." diyerek, neredeyse zorla kredi vermeye çalışıyordu, onu da kapattım!.. Beş dakika bile geçmemişti ki, telefon bir daha çaldı, bu seferki de bir telefon şirketi, 'abone olanlara sunduğu yenilikleri' sıralıyordu... Telefonu temelli kapatıp, kanepedeki minderin altına sakladım!..

Çayı bitirdikten sonra, şöyle sessizce, hazır çevremde gürültü yapacak ve dırdır edecek hanım da yokken deliksiz bir öğle uykusuna yatmak için odama geçtim... Epeyce sağa-sola döndükten sonra tam uyuyacakken, penceremin altında bir minibüs zırıltısı başladı... Bir süre bekledim, adam kontağı kapatmıyordu!.. Pencereyi açıp seslendim; "Kardeşim kapatsana şu meretin kontağını yahu, uyuyamıyoruz burada!" diye bağırdım!.. Kargo şoförü adam gayet rahat şekilde; "Bu mazotlu arabalar rolentada çalışırken soğurlar, arkadaşlar gelsin hemen gideceğiz!" dedi, iyi mi? Biz sanki aracın kliması için çalıştırdığını bilmiyoruz!.. Nasılsa araç şirketin, mazot da beleşten, akşama kadar motoru sustururlar mı artık!..

Bir süre daha zırıldadıktan sonra cehennem olup gittiler, ben de derin bir uykuya dalmıştım ki; kuvvetlice kapı çalınıyordu!.. Öfkeyle kalktım, mahmur gözlerle kapıyı açtım, elinde davetiye torbasıyla biri duruyordu!.. İki davetiyeyi bana uzatıp; "Karşı komşuların Milâs'a gitmişler, şu davetiyeleri onlara veriver!" diyordu... Yani, dağın bütün keçileri başıma toplanmış, hepsi üstüme üstüme geliverdi: "Kimsin ulan sen, ne hakla benim kapımı çalıp duruyorsunuz!? Evde yoklarsa kapılarına bırakıver, nasılsa bulur ve alırlar, beni niye rahatsız ediyorsun ki!?" diye ünüm çıktıkça bağırdım!.. Beyzbol sopasını ararken, elime şemsiyemin sapı geçti, adamın kafasına geçireceğim ama, adam zati çoktan toz olmuştu!..

Baktım buzdolabı çalışıyordu, demek ki elektrikler gelmişti... Musluğu açtım, altta kalmış pehlivan gibi soluyor-tıslıyordu!.. Bir bardak soğuk su içip, biraz soluklandım, keçileri dağıtmak için derin derin nefes aldım!.. Uyuma hevesim zaten kalmamıştı da, şimdi nasıl vakit geçirecektim? Televizyonu açıp, Müge Anlı'nın programını seyre daldım... İki senedir katilleri bulunamayan yaşlı anne-babasının katilleri peşindeki Doktor oğul yine oradaydı...

Beş on dakika sonra yolda karpuz satanların gürültüsü geldi... Balkondan baktım, bizim komşular kum gibi başına üşüşmüş, iri iri alaca karpuzlar kapanın elinde kalıyordu... Benim de iştahımı açtılar, Pazar sepetini alıp indim!.. En irilerinden bir karpuz seçmesi için satıcıya seslendim!.. Adam seçti; "Abi 13 kilo geldi, 26 TL vereceksin" dedi, parayı ödeyip yukarı çıktım... Nihayet sular da gelmişti, lavaboda bir güzel yıkayıp, buzdolabına soğuması için koydum, yemekten sonra kesecektim!..

Biraz sonra balkona çıkıp oturduğumda, alt ve üst komşular karpuzlarının çok güzel çıktığını söylediler... Birden acıktığımı hissettim, mutfağa koştum... Yemeğimi yedikten sonra büyük siniyi çıkarıp, koca karpuzu orada kestim!.. Aaa, o da ne!? Koca karpuz 'kabak' çıkmıştı!.. Hani var ya, artık bir olumsuz şey daha yaşasam, yemin olsun cinayet işleyecek kadar sinirlerim tepeme çıkmıştı!.. Ulan akşama kadar, bir adamın bir defacık şansı yaver gitmez mi yahu!? Hemen koşup, yastığın altına sakladığım telefonu çıkarıp, İzmir'deki hanımı aradım, en kısa zamanda geri dönmesini, yoksa burada yakında delireceğimi söyledim!..

Haa, komşulardan benim karpuzun nasıl çıktığını soranlara ne mi dedim? Onları güldürecek değildim ya; "Karpuzum 'kan kırmızısı' çıktı, tadı ise şekerde bile yok idi" dedim tabii...             Sakin KOŞAR... 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI