Geçmiş Zamanda BOZÜYÜK !?

Geçmiş Zamanda BOZÜYÜK !?

1950'lerin sonu, 1960'ların başıydı... Ağaların Kahvesi'ni Çandırmaların Mehmet ile kardeşi Talat nöbetleşe işletiyor, Mağolların Kahvesi'ni sahibi olan Mehmet ve oğlu Nurittin amca ile beraber açıyor, Zeybeklerin Kahvesi Murat amcadan soruluyordu... Pazar yerinde Gırobalı Mehmet, Kâtip Şükrü, Beçinlerin Mustafa, Hacı Hatapçı, Alimollaların Mustafa ile kardeşi Cafer, bir de Cemil Beyin bakkal dükkânları vardı... Ayrıca Terzi Nazmi, Terzi Sadet, Terzi Hasan, Terzi Süreyya, Ayakkabıcı Nafi ile Nail, Ayakkabıcı Mustafa ile Güngör, Ayakkabıcı Süleyman, Ayakkabıcı Davut; ayrıca Berber Salih, Berber Hüseyin, Berber İsmail, Berber Mehmet, Berber Faruk; Kalaycı Alirıza, Tenekeci Memet, Semerci dükkânları vardı...

Bunlar dışında Demirci Abdullah, Demirci Ahmet, Demirci Hasan, Nalbant Süleyman, Nalbant Hüseyin, seyyar olarak Yatağan'dan Pazar günleri gelen Nalbant İbrahim, Karcı Seyfi, Dondurmacı Mehmet, Yalabık ve Gazozcu Mehmet hizmet verirlerdi... Cumartesi gününden gelen Çineli ve Fethiyeli Celepler ile Pabuççu Ali ve Pabuççu Şükrü, Yavsalı ile Necip Ağa, pazarın tam ortasında tezgâhlarını açarlardı... Pazar günü ayrıca Tekkol Süreyya gibi üçkâğıtçılar, Tulumba Tatlıcıları, Macun satan Arabacı Dayı akın ederlerdi...

O yıllarda Muhtarımız Sareçlerin Mehmet, Köy Kâtibi İzmirli Mustafa, İmamımız Atıf Hoca, Müezzinimiz Süleyman Hoca, köy bekçileri Ömer, Mustafa ve Osman, mevlitlerimizi Kâzım Hoca, Mahmut Hoca ve Biberlerin İsmail Hoca okurlar, tüm dini bilgileri hep Hacı Hoca Şükrü ve Hacı Feriştah Teyze'den alırlardı...

Gırobalı'nın fırını ve lokantası, Kâzım Bencik'in fırını ve lokantası, bir de Aşçı Halilibrahim lokantası vardı... Cumartesi ve Pazar günleri Kasap Osman ve Kasap Halilibrahim'in kestikleri 30-40 hayvan eti satılırdı... Balıkçı Deli İsmet, pazara köhünler dolusu çay balığı getirirdi!.. Gırobalı Mehmet Dayım, her Cumartesi akşamında, koca bir erkeci 'Muğla Kebabı' tenceresine yerleştirir, üzerine bir kuzu kuyruğu katıp, çok büyük tepsisiyle fırına verir, ertesi günü güneş doğmazdan müşterileri kapıya dizilirlerdi...

Her zaman ilk gelen kebap müşterisi merhum Ömer Ağa olurdu... Ardından Mağolların Mehmet ve Nurittin amca, Deli Bayram, Kambur Cevdet, Çineli Celepler, Cambaz Ömer, Karcı Seyfi, Pabuççu Ali sıralanırlar, saat 09.00'a gelmeden kebap biter, öteki lokantalar ondan sonra iş yapmaya başlarlardı... Dışarıdan gelen Celepler, Cumartesi günü pazarlığa başlasalar da, akşam yemeğinde iki duble rakı içene kadar, hiçbir pazarlığa 'Hayırlı Olsun' demezler, kafaları çektekten sonra uzlaşmaya varmaya başlarlardı...

Yine Cumartesi günü akşamından gelen aşırı şişman Pabuççu Ali, akşam yemeğinde kuru fasülye ile bir 70'lik rakıyı içer, gidip sergisinin çadırı altına yatıp, sabahlara kadar 'caarrttt-cuurrtt' diye osurur, kahvede oturanları ve çevre evleri rahatsız eder dururdu...

Hiç unutmam, 27 Mayıs 1960 ihtilâli olduğunda günlerden Cuma idi ve Gırobalı Mehmet dayımın kızı Gülsen ablamın düğünü başlamıştı... Yatağan'da şoförlük eden Yörüklerin Bahattin ile evlenecekti... Cambazların avlusundaki düğüne, saat başında Jandarmalar geliyor, çalgıları bir susturuyor, bir çaldırıyor, düğün sahiplerini ve konuklarını perişan ediyorlardı!.. Pazar günü binbir nazla 'gelin alma' töreninizin verdiler de, herkes rahat bir nefes almıştı... Necati Çavuş Gırobalı Dayımı kollamasa, düğünü de iptal edeceklerdi!..

O yıllar kıtlık yıllarıydı; nerede o zamanlar öyle damacana ile zeytinyağı, kilolarla şeker-pirinç, bidonlarla gazyağı filân almak öyle... Pazara gelen köylülerin ellerinde bir veya yarım litrelik tırtırlı şişeler, yağı ve gazı haftalık alırlardı... Çoğu aile şeker yerine 'pekmez' kullanır, sigara ve kibritin tek tek alındığı her bakkalda, tütün parasında ödenmek kaydıyla, kucaklar dolusu 'veresiye defterleri' birikirdi... Biz çocuklar, halkalı şeker, macun almak, sirke veya sinemaya girmek için, folluklarımızdan çaldığımız yumurtaları para yerine verir, hevesimizi öyle giderirdik!.. Özellikle rahmetli ninemin folluğundan çaldığım yumurtaları bir hesaplasam, koca bir AVM ihtiyacını karşılardım herhalde? Mezarına her ziyaretimde inanın hâlâ yüzüm kızarıyor!.. Ya Hacı-Hocamızın bahçesinden çaldığımız o meşhur erikleri? Yahu, şu hırsızlık huyu-mesleği de, herhalde önce ihtiyaçtan-yokluktan başlıyor herhalde, ne bileyim ben!?

Evet, bu çok görkemli Bozüyük Köyümüzün onca esnafları, o güzel insanları, o muhteşem Pazarı nerelere gitti!? Artık oturup da biraz bunları düşünme zamanı daha gelmedi mi, ha!?     Sakin KOŞAR...

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI