KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ BU ŞEHR-İ İSTANBUL'DAN !?

 

             KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ BU ŞEHR-İ İSTANBUL'DAN !?

Osmanlının son yıllarında irikıyım vücudu, kuvvetli nefesi ve gırtlağı, çok meşhur bıyıkları ve nüktedanlığı ile o günkü İstanbul'da tanınan "Borazan Tevfik" nihayet Padişah II. Abdülhamit'in de dikkatini çekmiş, onu Saraya çağırtarak tanışmıştır!.. Saraydayken yaptığı taklitler ve kendi ürettiği çok komik fıkralarla Padişahın gönlünde taht kurmuş, oradan dönerken de 'Borazan Okulu Muallimi' olarak kendisine maaş bağlanmıştı.

Evinden işine Haydarpaşa Vapuru ile gider gelirken, çok sayıda insanla tanışıp, adeta İstanbul'un en sevilen insanlarından biri olmuştu. Güçlü nefesiyle birçok borazanı üflerken patlattığı bilinmektedir!.. Üsküdar sırtlarına çıkarak, oradan çaldığı 'Karavana Borusu' ile Padişah Abdülhamid'i mest eder, kendisi de aslen Kasımpaşa'da otururmuş.

Bir gün İstanbul Şehremini (yani eski Belediye Başkanı) olarak Op. Dr. Cemil Paşa atanmış. Bu yeni Şehremini, her yere park ve bahçe yapmak için birçok İstanbullunun (daha çok da sahipsiz garibanların) kırık-dökük evlerini ve bahçelerini istimlâk ediyor, her bir köşesini ağaç ve çiçekle dolduruyormuş. Halk bu adamdan 'illallah' demiş ama, arabayla oraları dolaşan Saray erkanı insanlar bu yaptıklarını pek beğeniyorlar, kimse de gıkını çıkaramıyormuş.

Bir gün Borazan Tevfik'in de bahçesinin yarını istimlâk edip, park yapmışlar!.. Tevfik de, kendisine maaş bağlayan Padişaha karşı ayıp kaçmasın diye sesini çıkarmamış ama, bir tepki olsun diye, hemen herkesin bildiği o meşhur bıyıklarını kesip, vapura binmiş!.. Onu görenler hemen koşup sormuşlar; "Yahu Borazan Tevfik, o namlı bıyıklarına ne oldu?" deyince, o da nükteli cevabını yapıştırmış; "Park bahçe için İstanbul'da istimlâk edilecek yer kalmayınca, Şehremini Cemil Paşa gelip, benim bıyıklarımı istimlâk etti; o koltuktan gidene kadar artık bu meşhur bıyıklarımı bir daha göremeyeceksiniz!" demiş, herkesi yerlere yatırmış.

Peki, aslında çok başarılı bir askerî doktor olan 'Cemil Paşa' kimdir? 1912 ile 1914 yılları arasında, 'İstanbul Şehremini' atanan bu kişiyi, Sadrazam Gazi Ahmet Muhtar Paşa oraya atamıştır!.. Valilik görevini de kendisi üstlenen Cemil Paşa, kısa sürede yaptığı park-bahçe-meydan düzenlemeleri ile meşhurdur!.. Gülhane Parkı ile Sultanahmet Camii-Ayasofya Camii arasındaki meydan onun eseridir. Bu inşaatlar ve düzenlemeler sırasında çok kişiyle kavgalı olmuştur ama, arkasında Saray desteği olduğu için kimse bunlara engel olamamıştır!.. Onun zamanında hazırlanan "Zabıta-i Belediye Talimatnamesi" hâlâ yürürlüktedir.

Bu tarihi Şehr-i İstanbul'da buna benzer ne devlet adamları, ne kabadayılar, ne Kadılar, ne denizciler, ne sanatçılar, ne şair ve yazarlar gelip geçmiştir!.. Bunların hepsini yazmaya kalksak, ne defterler yeter ne de kitaplar!.. Ancak, bütün bunları toplasanız, son üç yılda iki seçimle birlikte göreve gelen İBB Başkanı sayın Ekrem İmamoğlu'nun çektiği sıkıntı kadar, kimse yöneticilerden böyle sıkıntı çekmemiştir!.. Yemin olsun, bizim deli Orhan Veli'nin "Süleyman Efendisi" bile nasırından bu kadar çekmemiştir!..

Neyse, ileride bu konulara yine döneriz de, ben bugün size Orhan Veli Kanık'ın 'Dedikodu' şiiriyle veda edeyim bari:

"Kim söylemiş beni/ Süheyla'ya vurulmuşum diye/ Kim görmüş, ama kim/ Eleni'yi öptüğümü/ Yüksekkaldırım'da güpegündüz?/ Melahat'ı almışım da, sonra/ Alemdar'a gitmişim, öyle mi?/ Onu sonra anlatırım, fakat/ Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?/ Güya bir de Galata'ya dadanmışız/ Kafaları çekip çekip/ Orada alıyormuşuz soluğu!../ Geç bunları anam babam, geç/ Geç bunları bir kalem/ Bilirim ben ne yaptığımı.// Ya o, Mualla'yı sandala atıp/ 'Ruhumda hicranın'ı söyletme hikâyesi?"                                    Sakin KOŞAR.

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI