ŞARKICI DÜNYASINDA BÜYÜK KAVGA !?

 

           ŞARKICI DÜNYASINDA BÜYÜK KAVGA !?

Geçtiğimiz Eylül ayı ortasında, bir TV kanalında -büyük bir ihtimalle Sibel Can ve arkadaşları karşısına- rakip bir program çıkarmak istediler... O TV kanalı, Bülent Ersoy ve Mustafa Keser ikilisini çıkardı... Sadece iki program süren bu müzik programı fiyaskoyla sonuçlandı ve Mustafa Keser ile Bülent Ersoy birbirlerinin canına okuyarak bu programdan şutlandılar!..

Herkesin sevdiği sanatçı Mustafa Keser, bu olay sonrasında yumdu gözünü, açtı ağzını, Bülent Ersoy'a demediğini bırakmadı!.. İşte basına yansıyan sözleri: "...Mustafa Keser senin babanın uşağı mı!? Ben 56 yıllık meslek hayatımda 56 saniye bile hiç geç kalmadım... Saat 14.00'te yapılacak çekime hanımefendi (Bülent Ersoy) saat 16.00'da geliyor, 4 saat makyajı sürüyor, saat oluyor 20.00... Karşısında sanki hizmetçisi var!.. Ben ondan 6 - 7 yaş büyük bir sanatçıyım... Bana oradan sesleniyor; 'Keseeerrr!' diye çağırıyor... Kimsin ulan sen!? Keser senin babanın uşağı mı!? Yönetmene bağırır, ışıkçıya bağırır, kameramana hakaret eder!.. Zaten onda ses filân kalmamış, vokallere uyamıyor, bu işleri bırakması lâzım" demiş...

Kıbrıs'a konser vermeye gittiği orkestra elemanları da Bülent Ersoy hakkında şöyle demişler: "Oraya konser vermeye giderken, 21 kişilik orkestra elemanları olarak, ülkeye sahte PCR testi ile girdik... Hakkımızda 25 gün ve şef ise 45 gün hapisle ceza aldık... Müzisyenler hapse giderken; 'Hani Bülent Ersoy bizi kurtarmak için servetini harcayacaktı, ne oldu'?' diye Bülent Ersoy'u suçladılar...  

Ertesi günü başka bir şarkıcı, İzzet Yıldızhan basına konuştu; "Ben Mustafa Keser abiden daha sabırlı çıktım, Bülent Ersoy ile yaptığımız TV programına tam 4 program dayanabildim!.. Mustafa Abim ise 2 programda pes etti!.. Bülent hanım artık böyle programlardan uzak durmalı, çünkü hiç reytingi kalmamış" dedi...

Evet, seyirciler olarak biz de İzzet Yıldızhan'a katılıyoruz... Bu kadar kendini beğenmiş, herkese tepeden bakan sanatçılar halk gözünde hemen çaptan düşerler, izleyicisi kalmaz!.. Bunca yıl sahnelerde  olan bir insan bunu nasıl görüp de hissedemez!? Mustafa Keser'in dediği gibi, herkes senin babanın uşağı mı!? Şimdilerde herkes; "Biraz makûl ve mantıklı olamaz mıydı yani? Birisi haddini bildirmesi gerekiyordu, bu da Mustafa Keser'e nasip oldu herhalde?" diyor...

Biz bu konuyla uğraşırken, bir de sayın Devlet Bahçeli çıkıp; "Kebapçılar terör destekçileri!" demez mi? Haberi duyunca dondum kaldım!.. Yahu ben de 4-Ağustos günü emekli maaşımı alınca gidip, burnumda tüten Muğla Kebabını merhum Köfteci Bahri ağabeyin lokantasında yemiştim... Birkaç gün önce de Bulvardaki bir lokantada dayanamayıp, 'Acılı Adana Kebabı' yemiştim... Sayın Bahçeli'nin sözlerini duyunca çok moralim bozuldu, böyle aklımın tam ermediği ciddi, siyasi ve kişisel konularda hep yaptığım gibi; başta köylüm Necmettin Turgut ve kahvede oynadığımız 'Banko' oyununda başımın belâsı olan Ergün Alpözen'i aradım, onlara; "Yani şimdi ben iki çeşit kebap yedim diye, ben de 'terörist' mi oldum yani!?" diye sordum... Onlar da gırgır geçercesine; "Büyüklerimiz öyle diyorsa, ihtimal ki sen de yoldan çıkmışsın! Sen dar gelirli bir emekli halinle, hangi hakla üç ayda iki defa kebap yiyorsun ki, eşinin ve çocuklarının bundan haberleri var mı bayım?" dediler, iyi mi?

Yahu bu ülkede kimselere güven kalmamış... Emekli aylığımı aldığım üç ayda, sadece iki porsiyon kaçak şekilde kebap yedim diye, şu başıma gelenlere bir bakar mısınız!? Yahu ben 27 yıl bu devlete hizmet etmişim, emekli olduktan beridir de, hiçbir ücret almadan birçok gazeteye güncel köşe yazıları yazarak, vatandaşlık görevimi yapmaya çalışıyorum!.. Deveyi havuduyla yutanları hiç görmeyip de, 90 gün içinde sadece iki porsiyon kebabı kendi parasıyla yiyen benim gibi bir emekliye, bunu bile çok mu görüyorsunuz!? Hani bu ülkede 'hak-hukuk-adalet' vardı!? Bu konuda sürç-ü lisan eyledimse affola!.. İki porsiyon kebapla terör suçu işledimse de, hemen beni 'Afganistan'daki Taliban' gibi, İlçe meydanında itfaiye vinci ile asın da, bu teröristten kurtulun bari, olur mu!?    Sakin KOŞAR...

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI