SÖZ KİME AİTSE, CEVABI DA O VERMELİDİR!..

 

                     SÖZ KİME AİTSE, CEVABI DA O VERMELİDİR!..

AKP iktidarının çok uzun zamandır uyguladığı bir 'siyasi taktik' var!.. Hükümet veya parti içinden birisi toplumu gerecek bir açıklamada bulunduysa, bu sözlere halk tarafından büyük bir tepki gösterilmişse, bu ilk sözleri söyleyen kişi hemen arazi oluyor, partiden başkaları çıkıp O'nun yerine hemen şöyle açıklamalarda bulunuyorlar:

--Efendim, arkadaşımızın sözleri yanlış anlaşıldı...

--Dil sürçmesi olmuş efendim, dili sürçmüş...

--Art niyetliler, arkadaşımızın sözlerini çarpıtıyorlar!..

Şeklinde, artık hepiemizin alıştığı açıklamalarda bulunuyorlar... Yahu kardeşim size ne!? Bu sözü kim söylemişse, bu açıklamaları da çıkıp onlar yapmalılar değil mi? Onların akılları, ağızları, dilleri yok mu? Yanlış anlaşılacak sözleri söyleyebiliyorlarsa, aslında ne demek istediklerini açıklamak da onlara düşmez mi!?

Biliyorsunuz, 24 Temmuz 2020 tarihinde Ayasofya; 1934 yılında Atatürk Başkanlığındaki Bakanlar Kurulu Kararı ile 'Müze' yapılmıştı, ama bazı bölümlerinde 1995 yılından beri ezan okunup, namaz kılınmaya devam ediyordu değil mi? Danıştay kararı sonrası sayın Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan'ın hemen onayı ile tekrar cami yapılmış, ilk Cuma Namazı da, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş tarafından, (Ne hikmettense?) elinde bir kılıçla kıldırdığı namazla tekrar ibadete açılmış, sayın R. Tayyip Erdoğan ile sayın Devlet Bahçeli de, davetliler olarak bu namaza katılmışlardı...

Bu gelişmeler sırasında Ayasofya kararı için, sayın Cumhurbaşkanı basına; "Tek parti döneminde alınan bu karar, tarihe İHANET olmanın yanında, hukuka da aykırıydı!.." demişti... Bu sözü nedeniyle 'Halkın Kurtuluş Partisi (HKP)' hemen bu sözleri nedeniyle sayın Cumhurbaşkanı hakkında 'Suç Duyurusunda' bulunmuştu...

Ayasofya'da 24 Temmuz günkü Cuma hutbesine elinde kılıçla çıkan DİB Ali Erbaş da; "... Vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar!.. Vakfedenin şartını çiğneyen lânete uğrar!" diyerek, Atatürk'ün 1934'de Ayasofya'yı 'Müze Yapma' kararına göndermede bulunup, dil uzatmıştı!.. Duyarlı Türk halkından çok büyük tepkiler gelmeye başlayınca, bu sözleri söyleyenler susup, perde arkasına çekilirken; ilk savunma AKP'li sayın Ömer Çelik'ten geldi... Dedi ki; "Hilâfeti (Yani Halifeliği) çağrıştıracak bu söylemler çok tehlikeli olup, bunlar asla günümüzün konusu değildir!" dedi... (27 Temmuz Günkü Açıklaması.)

Ertesi günü Cumhurbaşkanlığı sözcüsü sayın İbrahim Kalın çıkıp; "Diyanet İşleri Başkanı Atatürk'e dil uzatmamıştır!.. Bu sözler asla Atatürk'e yönelik hakaret sözleri değildir!.. Kurucu büyüğümüz hakkında kimse böyle bir düşünce içinde olamaz!.. Hilâfet tartışmaları ülkemizi çok tehlikeli mecralara çeker, bu tartışmalara bir son verilmelidir" diyordu...         (28 Temmuz Günkü Açıklaması.)

Bakın bu konuda da aynı taktik işlemeye başladı... Atatürk konusunuda aşırı hassas olan halkımızdan çok büyük tepkiler gelince yine geri adım attılar, bütün açıklamaları bu sözleri söyleyenler değil, partinin başka üyeleri cevaplandırma yarışına girdiler!.. Ama halkımız artık bu taktikleri yemiyor, neyin ne olduğunu da, 'Hilâfeti' çağrıştıracak bu ilk sözleri kimlerin söylediğini de, amaçlarını da çok iyi biliyorlar!..

Bizim deli Orhan Veli, 1939'da yazdığı "Hayat Böyle Zaten" şiirinde şöyle diyordu:

"Bu evin bir köpeği vardı/ Kıvır kıvırdı, adı Çinçon'du, öldü/ Bir de kedisi vardı, Maviş/ Kayboldu...// Evin kızı gelin oldu/ Küçük Bey sınıfı geçti/ Daha böyle acı-tatlı/ Neler oldu bir yıl içinde/ Oldu ya, olanların hepsi böyle/ Hayat böyle zaten..."

Bugünlerde Çeyrek Altın 715 TL'yi, Dolar 7 TL'yi, Euro 8 TL'yi geçti... Bakalım bunlara halk nasıl dayanacak, sonuçta neler olacak!? Bunlar için hiç bir açıklamaları yok!.. Şimdilerde hayat böyle zaten...                   Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI