YAŞANACAK BAŞKA 'DÜNYA' YOK !..

Milyonlarca yılda soğuyup, çeşitli evrelerde henüz tam çözemediğimiz canlı yaşamlarına ev sahipliği yapan 'Dünyamızın' bizim uydurduğumuz takvimle 31 Aralık gece yarısından sonra '2021'nci yaşına gireceği söylense de, aslında kaç yaşına girdiğini bile şimdilik bilemiyoruz!?

Uzun zamandır bu işin uzmanları uyarıp duruyorlar; "Denizlerimizi kirletmeyin,  bu bizi sonunda açlığa mahkûm eder!.. Her ülkenin mevcut ormanları yanında, Amazon Ormanları'na asla dokunmayın, sonra oksijeni bol temiz havayı rüyamızda görürüz!.. Göl, dere, çay ve bataklıkları kurutmayın, buraları imara açmayın, sonra bir damla içecek su bulamazsınız!.. Nükleer denemelerden vazgeçin, zaten ısınan atmosferi daha da ısıtıp, Kutuplardaki buzulları daha hızla eritir, Dünyanın iklim dengesini alt-üst edersiniz!.. Enerji için aşırı petrol ve kömür kullanmayın, Güneş Eenerjisi'ne yatırım yapın, yarattığınız hava kirliliği, canlı yaşamın sonunu getirebilir!?" diye sürekli uyardılar!..

Önüne geçilemez haldeki insanların "Daha Fazla Kazanma Hırsı ve Bencilliği" yüzünden, bugüne kadar kimseleri tınlamayıp, akıllarına gelen her kötülüğü doğamıza yaptılar!.. Şimdilerde haberlerin birinci konusu 'Coronavirüs' belâsı ise, ikinci konusu da 'İllerin İçme Suyu Sıkıntısı' haberleri oldu!.. Gün geçmiyor ki birkaç İllerimize içme suyu sağlayan barajların dibinin görünmeye başladığı feryatları yükseliyor!.. Çoğunda "doluluk oranı" % 20 ile % 25'lere düşmüş vaziyette!.. Belediye Başkanlarından sık sık uyarılar geliyor; "Aman suyumuzu dikkatli kullanın, barajlarımızda en çok iki aylık suyumuz kaldı" filân diye...

05 Aralık 2020 Cumartesi günü birçok gazetede 'Türkiye'nin Kuraklık Haritası' yayımlandı... İç Anadolu-Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz Bölgesi'nin bazı kesimleri "Olağanüstü Kurak Yerler" olarak gösteriliyordu!.. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM)'nin açıklamasına göre, ülkemizde Ağustos, Eylül ve Ekim ayları çok kurak; ayrıca Eylül-Ekim ayları, son 50 yılın en sıcak ayları olarak tarihe geçmiş, birçok İlimizde en yüksek sıcaklık rekorları kırılmış!.. Çanakkale'nin en bol sulu, en ünlü barajı ve mitolojideki adı "Bin Pınarlı İda" olan 'Bayramiç Barajı' bile kurumanın eşiğine gelmiş!.. Bu bir 'İklim Krizi' değilse, ya nedir!?

İyi de, bugünlere nasıl geldik!? Sadece bizde değil, bütün dünya insanları bu konuda suçlu ve kabahatlidir!.. Eski cehalet dönemleri hariç, bizler bilim insanlarının uyarılarına hiç de kulak asmadık!.. Bazı söylemleri bize şaka gibi geldi, bazıları ise kıt akıllarımıza pek yatmadı: "Bir ağacı kesmekle dünya mı yıkılacak? Bir derenin kurumasından bir şey çıkmaz!.. Koca dağların arasında bir gölün kuruması bir şey ifade etmez!.. Bir taş ocağı, bir maden ocağı açmanın kime zararı olacak ki? Anayasayı bir defa delmekten bir şey çıkmaz!" diye diye, doğal çevremize küçük-büyük zararlar vere vere, yasaları hep arkadan dolana dolana sorunlar birikti ve bugünlere öyle geldik!..

Bir düşünün bakalım; bu aşırı nüfusu artan insanoğlu, aşırı hırsı ve bencilliği yüzünden, bu Dünya yüzünden kaç türlü hayvanın ve bitkinin soyunu tüketti!? Kaç ormanı yok etti!? Kaç bataklık, göl ve dereyi kurutup da, oralara devasa beton binaları dikti!? Bu vahşetin sonu bir gün kendi sonumuzu getirmek değildir de, ya nedir!? Adam gibi çalışıp, kardeşçe bölüşmesini bir bilsek, bu Dünya hepimize yetmez miydi!?

Yeni Kıta Amerika'nın esas sahipleri olan bir Kızılderili Reisi, Avrupa'dan gelen aç gözlü 'Beyaz Adamların' güzelim doğayı talan etmeleri karşısında şöyle diyordu: "Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık tutulduğunda; Beyaz Adam, paranın yenmeyen ve karın doyurmayan bir şey olduğunu anlayacak!.."

Artık aklımızı başımıza toplasak da, çevreye ve doğaya zarar vermeyi el birliği ile bıraksak nasıl olur acaba? Teknoloji devi ülkeler yıllardır uzaya gidip, araştırıyorlar!.. Bu Dünyamız dışında yaşayabileceğimiz bir yer henüz keşfedilemedi, demek ki yok!.. O zaman, elimizdeki bu Dünyamıza gözümüz gibi bakmamız gerekmiyor mu, ha!?   
YAZARIN DİĞER YAZILARI