YATAĞAN VE BOZÜYÜK'TE TÜTÜN ZAMANI !?

 

               YATAĞAN VE BOZÜYÜK'TE TÜTÜN ZAMANI !?

II. Dünya Savaşı sonrası (1945), Almanya-İtalya-Japonya'nın beli kırılıp da, dünya ticaret sahnesinden çekilince, ticaret meydanı İngilitere, Fransa, Amerika, hatta kaba ve hantal teknoloji ürünleri olan Rusya mallarına kalmıştı!.. Bu tarihten 5 yıl sonra, yani 1950 yılında yapılan seçimlerde; II. Dünya Savaşı boyunca çekilen sıkıntılar ve kemer sıkma politikaları sonucu fatura CHP'ye ve lideri İsmet İnönü'ye kesilmiş, bizim ülke savaş dışında kalmayı başarmıştı ama, yenilik isteyen halkımız, biraz da dış güçlerin çeşitli girişimleri sonucu CHP iktidarı son bulmuş, merhum Celal Bayar ve Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti (DP) tek başına iktidar olmuştu!..

İşte o yıllarda İlçemiz Yatağan ve Bozüyük Köyü insanlarının, birçok Ege yerleşim yerleri gibi, tek geçim kaynakları "Tütüncülük" idi... Uzun ve kesintisiz olarak süren tütün işleri, daha eldeki ürün satılıp da parası alınmadan, yeni yılın işleri başlar ve çok da masraflı ve meşakkatli idi... 1950 öncesinde, gece saat 01.00 ile 08.00 arasında tarlaya kandillerle tütün kırımına gidilir, sonra da akşama kadar bu kırılan tütün yaprakları dizilir, güneşte kurumaları için değneklerle kırmandallara asılırdı...

O gecelerde daha 'Lüks Lâmbası' bilinmez, karanlıkta tütün yaprakları isli, gazlı, cılız sarı ışıklı kandiller ile kırılırdı... 1950 sonrası 'İthalât (dışarıdan satın alım)' çok fazlalaşınca; İngiliz, Fransız, Amerikan lüks lâmbaları tütün tarlalarında kullanılmaya başlandı... Ancak, uzun süre bu lâmbaları önce köyün ağaları, sonra kahvehaneleri, en son da hali-vakti iyi olan bazı aileler satın aldılar ve 1960'lı yıllarda 'terzi-berber-ayakkabıcılarla' beraber, herkes sahip olmaya başladı!.. Artık gündüz gibi ışıklı tarlalarda bu işler yapılır oldu...

O yıllarda babam rahmetlinin de Bekçi Omar, Salihlerin İsmail, Geremellerin Memet, Azılı İsmail, Akkanatların Memet, Kara Memetlerin Ramazan, Allahkavağı Hüseyin, Öksüzlerin Cemil, Koca Osman ve Kalaycı Alirıza gibi tütün ortakları vardı... Ben de küçücük yaşımda her gün sabah, 'Sucuoğlu' denilen tarlalarımızda sırayla  tütün sulayan ortaklarımıza yemek götürürdüm!.. O tütün gecelerinde, Bozüyük ve Yatağan Ovaları lüks lâmbalarıyla ışıl ışıl olur, gece yoldan geçen yabancılar buraları büyük bir şehir zannederlerdi!..

O yıllarda, sesi birden kesilen tahta radyoların tepesinden veya yan tarafından vurarak çalıştırmak, ışığı aniden kesiliveren el fenerlerinin popo tarafından tıklayarak ışık vermesini sağlamak, çalışmayan arabaları aşağı doğru iterek ateşlemek veya iple çevrilen su motorları çalışmayınca çok kızıp, başına Hacı Yakup Şimşek amca gibi koca bir taşı vurup da çalıştırmak filân modaydı!.. Böyle işler için bizim 'Bozüyüklü Elektrikçi Necdet' ağabeyimiz 'Hızır Aleyhisselâm' gibi bir şeydi; o her şeyi bilir, o gelince her şey düzene girerdi!..

Bozüyük'e elektrik 1972 yılında geldi, Muhtarımız Kâtip Şükrü Sever amca, Azaları da İsmail Koşar, Mustafa Hanay, Sadet Cinaz ve Acuz Beçin idiler... 1974 yılında da köyün şebeke suyu evlere dağıtılmaya başlandı!.. Bu çalışmaların içinde hep, Allah bin kere rahmet eylesin, Elektrikçi Necdet Karaman ağabeyimiz vardı!.. Benim evin elektrik sistemini de o yapmıştı, elektrik düğmeleri ve prizlerin biri aşağıda, biri yukarıda olduğunu görünce ona varıp; "Ağabey bunlar niye böyle dengesiz yapıldı?" deyince, hiç unutmam, burnundan terler akarken bana aynen: "Ulan ben çok düzgün bir adammıyım da yaptığım iş düzgün olsun; bunlara baktıkça beni hatırla diye öyle taktım, var mı bir diyeceğin!?" demez mi?

Her zaman her çağırdığımda imdadıma koşan bu büyüğüme ne diyebilirdim ki, gülüp geçtim, her düğmeye bastığımda da gülerek onu hep hatırladım... Son günlerinde ayağı kesilip de yattığında, üç-beş günde bir ziyaretine gidip, Demeç ve Devrim Gazetelerini götürdüm, benim yazılarımı çok severdi, bir gün dedi ki; "Çok iş yaptım, çok para kazandım, ama ben en çok seni kazanmakla en büyük kârı ettiğimi şimdi anlıyorum be çocuk!" dedi, hiç unutamam; işte, Bozüyük'te 'tütün zamanı' böyle güzel insanlarla geçmişti...  Sakin KOŞAR...    

YAZARIN DİĞER YAZILARI