ZARAR VERME SIRASI ZEYTİNLERE Mİ GELDİ !?

Yüce Meclis'te '26.01.1939' tarihinde "3573 Sayılı Zeytincilik Kanunu" çıkarıldı, Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre; hazineye ait ve 20 Hektarı geçmemek üzere olan arazilere yeni zeytin dikimi, zeytin delicesi aşılaması-bakımı için halka tahsis yapılacak, bunlar miras dahil, hiçbir şekilde satılamayacak, başkasına devredilemeyecek veya başka amaçlar için kullanılamayacaktı!.. Aksine hareket edenler olursa belirtilen cezaları kesilip, bu araziler hazineye geri verilecekti.

Bu kanunda öyle maddeler vardı ki; zeytinciliğe verilen önem ve destekler çok çeşitliydi!.. Örneğin; "Dönümde en az 9, en çok 15 zeytin ağacı olacaktı. Beş yıl içinde taahhüt edilen çalışmalar bitirilip, ağaçlar meyveye döndürülecekti. Bu ağaçların arasını hayvanlarla sürenler, bu hayvanların ağaçlara zarar vermemesi için ağızlarını bağlamakla yükümlüydü. Buralardan en çok zeytin ve zeytinyağı elde edenlere devlet her yıl ödül verecek, zeytinlerin bakımı için araç ve gereç desteği sağlayacaktı. Verime başlayan zeytin ağacı ve zeytinliklere hiçbir surette zarar verilemeyecek, başka kullanımlara açılamayacaktı."

Daha o yıllarda şu mübarek ve antik dönem bir gıda ağacı olan 'Zeytin'e verilen önemi görüyor musunuz? Ülkemiz toprakları üzerinde '3 Bin Yıllık' olan tarihi zeytin ağaçlarımız var ve hâlâ bunlar bize ürün veriyorlar!.. Bu önemli kanun sonrasında ülkemiz de zeytincilik açısından gelişti, bugün '190 Milyon' adet ağacımız mevcut!.. Eğer bu son kararname ile madencilik yüzünden zeytinliklerimiz zarar görürse, uzmanlarca tam '130 Milyon' zeytin ağacımızın kesilebileceği iddia ediliyor!?

Peki, bundan tam 83 yıl önce, yani 1939 yılında çıkarılan 'Zeytin Yasası' bugün bir kişinin imzası yerine, yine Yüce Meclis'te tartışılıp da, uygun görülürse öyle yürürlüğe girse olmaz mıydı? Böylesi daha şık, daha akla uygun ve herkesin içine sinmez miydi? 2003 yılından bu yana tam 8 defa Meclis'e gelen bu teklif, her defasında reddedildi, şimdi tek bir imza ile yürürlüğe sokuluyor, acaba bu ısrar neden!? Eski Yunan ve Roma dönemlerinden beri Akdeniz ve çevresindeki en kutsal yiyecek 'Zeytin', en sağlıklı içecek 'Zeytinyağı' ve tüm dünyada barışın simgesi de 'Zeytin Dalı' değil midir!? Neden bu değerli bitkiye hakkı olan değeri vermezler ki!? Dünyanın en akıllıları, şu hep maden rüyası görenler midir, ha!?

Bizim İlimiz Muğla da bir zeytincilik şehridir!.. 'Zeytincilik Yasasını' yürürlükten kaldıran bu tek imzalı kararı asla kabul etmiyoruz!.. İlimizin bütün partilerine mensup 7 Sayın Milletvekilimizi de, bu kararın tedavülden kaldırılması için çalışmaları yolunda hemen göreve davet ediyoruz!.. Biz halk olarak tencere ve şişelerimizde zeytin ve zeytinyağımızı görmek istiyoruz, oralarda bizim hiçbir işimize yaramayan zehirli 'Linyit Kömürü' nü görmek istemiyoruz, işte o kadar!.. 

Orhan Veli Kanık, 1946'da yazdığı 'Pireli Şiir'inde ne diyordu:

"Bu ne acayip bilmece/ Ne gündüz biter, ne gece/ Kime söyleriz derdimizi/ Ne hekim anlar, ne hoca!..// Kimi işinde, gücünde/ Kiminin donu yok kıçında/ Ağız var, burun var, kulak var/ Ama hepsi başka biçimde!..// Bu düzen böyle mi gidecek/ Pireler filleri yutacak/ Yedi nüfuslu haneye/ Üç buçuk tayın yetecek!.."                            Sakin KOŞAR.

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI