ADRENALİN HORMONU MU SALINIYOR

 

İspanyol gençlerinin bazıları adrenalin hormonu salımı için başvurdukları yöntem oldukça acayip! Bu heyecan yöntemine şaşırmayan, bence onlar gibi koşturmaya hazırdır! O dar sokaklarda, arkalarından birer tonluk, 8-9 boğanın koşturmasını, gözlerimizi fal taşı gibi açıp, seyretmekte pek akıl kârı olmasa da,"du bakam nolcek" merakı nedeniyle bakılıyor! Ama açık kalp ameliyatı olan, stent takılanlar ve heyecana gelemeyenler bu gibi delilikleri seyretmemeli çünkü heyecandan "dıggıdak gidibililee!" mazallah. Gençler önde, boğalar arkada ikiyüz-üçyüz kişilik grubun sokaklarda, Arena'ya kadar, "seyirtmesi" boğaya biraz yakalanmak, birazda yakalanmamak için heyecan yaşaması deliliğin hafif meşrep türlerinden gibi bir şey bu!

 

Boğaların ise; kimini boynuzlaması, kimini o kargaşada yere düşürüp çiğnemesi, bazen boğanın tökezleyip yere düşmesi ve gençlerin boğanın üzerine yığılması, eyiden dellik gari! denilebilecek, görseldir. Kısa sürede hem boğanın ve hem de genç insanların, ayağa kalkıp gene "seyirtmeye" başlaması, dendi gari bunnaa olukgidee diye yorumlanabilecek, gelişim hali ve: bundan sonasını Allah baksın garii denecek evresidir! Bu tuhaflık değilse tuhaf olan nedir? İspanyolların bu koşuşturması, her yıl gerçekleştiriliyor, bunun nasıl bir zevk olduğunu kendilerinden başka anlayan varsa, dencek bişee yok diye cevaplandırılabilir. İntihar etmenin, varsa zevkli ve heyecanlı türü, herhalde budur? Bu bir fanatik istem midir acaba? Diyorum ki, bu insanlar yoksa daha akil bağli olmamışlar mı?

 

Bizde de, boğa güreşleri yapılır. Ama bizim boğalarımız iki üç kişinin nezaretinde: Yeni damat gibi allana bıllana sahaya girer. Sahipleri etrafında "fırdöndü" gibi dolanır. Okşanır, sevilir, kaşınır, boğada ön ayakları ile toprağı eşelerken:(Vamı le, beni yan bakan?) demeye getirir. İspanyadaki boğalar gibi milleti önüne katıp sürmez ve genç yurttaşlarımız da, onlar gibi gösteri yapmayı düşünmez, hepsinin canı tatlıdır, çok şükür akılları başlarındadır!     

 

Ekranda durumu seyrederken, kendi kendime: "Allah'ım! Her zaman belirttiğim gibi, hikmetinden sual olunmaz, ama her sene bu İspanyol gençlerinin arkalarına boğaları takıp koşturtuyorsun? Gerçi yaratılışları ve boğanın önüne atlayıp, ondan sonra kaçmaya çalışmaları biraz tuhaf görünüyor, yani hallerinden öyle anlaşılıyor! Demem şu ki. Durduk yerde, neden kendilerini boynuzlatırlar, neden çiğnetirler, neden koca hayvanın altında ezilmeyi göze alırlar? Acaba bu tutku genetik mi? Yoksa koşturanların hepsi aynı hastalıktan mı mustarip? "Allah'ım, bu kullarını koru" diyesim geliyor ama "Sen o kullarıma karışma, bırak koştursunlar. Onlar;  böyle koşturmaktan, yaralanmaktan, boynuzlanmaktan zevk alıyor. Sana ne? Taaa, yaşadığın yerden, İspanya'daki o şaşkınlar için benden onları korumamı istiyorsun, bırak şunu!" diyebileceğini düşünüyorum vazgeçiyorum.

 

Bu arada yarattığın boğalar içinde iki çift laf edeyim diyorum, müsaadenle. Onlarda mutlaka şaşkın! Onlarda koşuşan o tuhaf gençlere uyup, kâh arkadan, kâh ortadan öne geçeceğiz diye koşturuyor. Kendilerini yarışa kaptırıp, ".ülen biz dört bacaklıyız, şu insanlardan geri mi, kalacağız?" diye düşmece kalkmaca kan ter içinde koşturuyor! Buna ne diyorsun, Tanrım? "Yahu bırak şu İspanyolların, ineğinnen, boğasını. Sen çevrendeki; ineklere, danalara, bak! İspanyollar insafsız, boğaları arenada öldürüyor, gerçi onları kesip aşevlerine veriyorlar!"

 

Tanrım! Bize de yardımcı ol, bize de biraz daha eyisinden akıl fikir ver: Şehir içinde bisiklet yollarımız var. Ancak bu yollar genellikle motosikletli servisler ya da araç sahipleri tarafından geçici park olarak kullanıyor. Buna mukabil özellikle servisler aceleci. Bu nedenle yıldırım hızı ile seyrediyorlar. Zaman zaman yayalarda yanlışlıkla o yolda yürüyor, eğer yaya arkasına bakmadan hareket edip sağa veya sola yanaşmaya kalkışsa, arkadan süratle gelen servis motosikleti an itibarı ile yayanın ölümüne neden olabilir! Yetkili makam: "Hele biri ölsün bakalım! Bi görelim, nasıl ölmüş, neden ölmüş, sonra gerekli tedbir alınır" demeden önlem alması konusunda görevini yapmalı. Gerçi ülkemizde öngörüsüzlükten: "Önce olay, sonrası kolay!" diye düşünülür ya! Kaliteli ve sağlıklı yaşamın, ailedeki önceliği: Kurallar ve bu kurallara uymaktır!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI