AĞARTILMIŞ BADEMLİ PİLAV, HİNDİ VE ITIR AROMALI SÜTLAÇ

 AĞARTILMIŞ BADEMLİ PİLAV, HİNDİ VE ITIR AROMALI SÜTLAÇ

 BU yazımda, 1950 yılının son günü bir yılbaşı hazırlığından söz etmeyi istedim… O son günün akşamı için, herkes gibi bizim evde de, mükellef bir sofra hazırlığı sabahın erken vaktinde başlardı. Babam son derece dindar bir kişiydi, devlet memuruydu, namaz kılması, oruç tutması ve her Ramazanda hatim indirmesi çocuk yaşında öğretilmişti. Ne tekim dini sorumluluklarını ömrünün sonuna kadar yerine getirdi. Sigara ve içkiyi eline almadı. Eğer yılbaşı, İsa’nın doğumu ile birleştirilip Hıristiyanlar tarafından bayram olarak kutlandığını bilseydi, nasıl davranırdı bilmiyorum? Ama Amerikalılar gibi o akşam hindi yemek, şehrimizdeki pek çok ailede olduğu gibi bizim de geleneğimizdi. Bunu Amerikalılardan öğrenmemiştik ve pek tabii ki, İsa’nın doğumunu da kutlamıyorduk.

 DÜNYANIN kutladığı yılbaşı, Hıristiyanlarca İsa’nın doğumu ile birleştirilmiş bayram olduğundan da, bihaberdik. Ha keza duysaydık, ola ki bilseydik de, “Bize ne İsa’dan Musa’dan” der geçerdik. Dolayısı ile senenin son günü akşamı hindi yemek, tercih etmeyenlerin tavuk tüketmesi şehrimiz mutfak kültürünün bir ürününüydü ki, senenin son gecesi, genel kabul gören âdete çoğunlukla uyulur ve yadırganmazdı.

 ŞEHRİMİZ ahalisi, Hindiyi o yıllarda “Mısır Tavığı” diye tanımlardı. Anayurdu Amerika olan, bu kuş; aptallığın, kolay aldanmanın ve işsiz insan gibi düşünmenin simgesi olarak değerlendirilirdi. Bin defa ıslık çalsanız, yorulmaz usanmaz bin kere cevap verirdi.

 DÖNELİM tekrar senenin son gecesine. Annem, yemek konusunda yetenekli bir ev hanımıydı. Yılın her günü; yemek, salata ve tatlıyı özenle yapmayı ve sofra düzenine bayılırdı. Üşenmez yorulmaz severek emek verirdi. Çünkü güzel bir yemeği ve güzel bir sofrayı, diğer güzellikleri sevdiğimiz gibi severdik. Yemek, tatlı ve börek konusunda fevkalâde yaratıcıydı. Zira değişik yemek ve tatlı yapmayı büyük zevk edinirdi, rahmetli.

 MUĞLA mutfağında pilav, asla nohutsuz pişirilmez. Bendeniz bu yaşıma kadar nohutsuz pilav yemedim. Geçen yıl bir gün, küçük bir kebapçı dükkânı önünde pilav satan seyyar bir araba üzerinde: “Muğlalılara nohutlu pilavı sevdireceğiz” diye duyuru gördüm ve gülümsedim. Yanına yaklaştım: “Arabanızın üzerindeki yazıyı okudum, ancak bilmediğiniz bir şey var” Deyince: “Buyurun, nedir?”diye cevapladı, “Muğla da; et veya tavuk suyu olmadan ve özellikle nohutsuz pilav pişirilmez” Dediğimde: “Bilmiyordum” yanıtı verip duyurusunu kaldırdı.

 ANCAK yılbaşı akşamı yenilen pirinç pilavında küçük bir değişiklik yapılır, o akşam pilava nohut yerine ağartılmış badem konurdu. Hindi’nin iç pilavı ise kavrulmuş künarla hazırlanırdı. Ailenin tatlı tercihi; Itır aromalı sütlaç olurken,üzeri künar ve ağartılmış bademle süslenirdi.

 YİYECEĞİMİZ Hindi kırkbeş gün önce alınır ve ayağından bir kenara 1.5-2m. ip’le bağlanırdı. Bu arada belki dikkatinizi çekmiştir! Hindi niye 45 gün önce alınır diye. Çünkü geldiği günün ertesinde Hindi’ye, her gün bir ceviz yutturulur ve bu 41 cevize ulaşınca sonlanırdı. Bu alışkanlık pek çok ailenin gerçekleştirdiği bir uygulamaydı. Çünkü daha etli, daha lezzetli ve daha yağlı olacağı inanılırdı ki, yağsız herhangi bir et, o yılların Muğla ahalisi tarafından “Yağsız kirsiz, Çakal eti gibi” diye tanımlanırdı.

 İŞTE. Şehrimizdeki pek çok aile yeni bir yıl için akşam hazırlığını böyle yapardı… Nihayet bir yıl daha bitti, 75 yaşında idik, 76ya girdik. Gel de sevinme(!) Hıristiyan Dünyası İsa’nın doğumunu yılbaşı tatili ile birleştirip bayram olarak kutlarken, diğerleri: “Yeni bir yıla erişip, bir yaşıma daha girdim(!) Ne mutlu bana.” Diye sevindiğinden kutluyor, herhalde? (!)

 

BİR yıl daha yaşlanacağız, bunun sevincini kutlamak için çarşıya, pazara ve AVM’lere koşuşturuyoruz. Hediyelerin yanı sıra akşam için; çerezler, peynirler, pastırmalar, çeşitli içecek ve yaş pasta seçiminde “En güzeli olsun” istiyoruz, ama nedenini bilmiyorum(!) Durumu kınamıyor ve eleştirmiyorum çünkü ben de kutlamacılardan biriyim.

 ANCAK diyorum ki. Neden hiçbir şey görmemiş ve neden aldıklarını ilk kez yiyecekmiş gibi davranıp o akşam, geç vakitlere kadar tıkınıyoruz? Sadece merak ediyorum.(Çünkü kutlama öyle güzel organize edilmiş ki, şaşırmamak mümkün değil. Anneler günü, sevgililer günü, babalar günü ve diğerleri gibi.) Neyse, bütün bunlara boş verelim… Yeni yaşınız kutlu olsun. Daha nice yaş’lara, hatta “Dalya” diyeceğiniz yılın son gecesi, oynayıp zıplayarak kutlamanız en içten dileğimdir.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI