NEREDESİN PROFESÖR?

        NEREDESİN PROFESÖR?

 HEMŞERİLERİMİZDEN biri, sağlığı ile ilgili olarak, yakın beride İzmir’de, özel bir hastaneye gidiyor. Hemşerimiz biraz bilgiç, herkese akıl veren, başkasının aklını beğenmeyen, lâfının üstüne lâf kondurmayan bir tip. Gitmeden önce torununa, dışarıdan duyup geldiği, hastaneyi ve doktorun ismini söyleyerek internetten bakmasını ve kendisine göstermesini istiyor. Torun, kısa bir süre sonra hastaneyi ve doktoru bulup dedesine “İşte dede hastane, işte aradığın doktor!” Deyip, odadan çıkıyor. Dede iyice, hem hastaneyi hem de doktoru, üç beş dakika inceliyor. Not alıyor ve ertesi günü otobüse binip gidiyor. Yanına da, eşini ve aileden genç birini almıyor. Her şeyi bilip beceriyor ya(!)

 İZMİR’E vardığından otobüsten iniyor, servise biniyor ve hastaneye doğru hareket ediyor ve kısa süre sonra varıyor. Hastaneden içeri girdiğinde, doğruca danışmaya uğruyor ve doktorun ismini vererek, muayene olacağını, odasının nerede olduğunu soruyor. Danışma: “Bir üst katta,116 numaralı oda” diyor. Asansöre binmeden yukarı çıkıyor. 116 numaralı odanın kapısını tıklatıyor ve içeriden “Buyurun!” sesini duyunca, kapıyı açıyor, içeride masa başında oturan doktora: “Ben(…..) isimli hocayı arıyorum” deyince, oturan: “Buyurun” diyerek daveti tekrarlıyor.

 HEMŞERİMİZ yanlış kapı çaldığı için, “Ben sonra gelirim” deyip kapıyı kapatıyor ve yeniden danışmaya iniyor. “Kızım içeride doktor bey yok!”Diyor. Görevli: “Bekleyin biraz sonra gelir” diyerek telefonla konuşmasını sürdürüyor. Hemşerimiz, koltuklardan birine oturuyor ve Profesör önünden geçeceği için beklemeye başlıyor.

 ZAMAN süratle geçerken, mesai bitimine 15/20dk kala, danışmaya tekrar gidiyor ve: “Yahu, bu hoca nerede kaldı, gelmedi? Ben memlekete döneceğim” dediğinde, danışmadaki sekreter: “Beyefendi hoca içeride, hastalarını kabul ediyor. Artık mesaisi bitmek üzere, biraz sonra gider. Siz niye çıkmadınız?” Diye sorunca: “Ben kapıyı çalıp içeri baktığımda, yaşlı bir doktor vardı, benim aradığım hoca değildi” yanıtını veriyor. Danışma görevlisi: “Hiç olur mu, hocanın odasına kendinden başka kimse giremez, bir yanlışınız var!” deyince: “Benim gördüğüm hoca gençti, 30/35 yaşlarında, içerideki doktor bayağı yaşlı, o değildi. Ben bilmez miyim, çok şükür daha bunamadık.” Dediğinde sekreter: “Siz yanlışlık yapıyorsunuz, nasıl olur?” Deyip hemşerimizin sözünü ettiği profesörü telefonla arıyor ve görüşme bitince hemşerimizi tekrar 116 numaralı odaya gönderiyor.

 KAPIYI tıklattığında: “Buyurun!” diye ses geliyor ve hemşerimiz içeri giriyor. Doktor: “Siz iki saat önce geldiniz, bir hoca aradığınız söylediniz ve yanlışlık olduğunu belirtip dışarı çıktınız. Siz kimi arıyorsunuz?” Diye sorunca: Hemşerimiz: “Ben (…..) isimli hocayı arıyorum, ama bulamadım yok. Herhalde bugün gelmedi?” deyince, doktor: “Siz nerelisiniz?” diye soruyor “Muğla’lıyım” yanıtı alıyor. Profesör: “Bakın aradığınız doktor benim. İki saat boşa zaman harcadınız, sorsaydınız işiniz çoktan bitmiş belki Muğla’ya dönüyor olacaktınız.

 “NEYSE artık” der demez, hemşerimiz: “Ama doktor bey, ben sizi genç sanıyordum” Diyor ve profesör: “Öylemiii?” Diyerek gülümsüyor ve tekrar soruyor: “Siz benim, genç halimi ne zaman gördünüz vallahi merak ettim?” Deyince, hemşerimiz: “Torunum internetten, buldu ve gösterdi, orada gördüm” Diyor, hoca: “Hay Allah… Mesele şimdi anlaşıldı.” Deyip kahkahayı atıyor ve sonra: “Siz, o fotoğraftaki beni arıyorsunuz.” Diye yeniden gülüyor ve Durumu açıklıyor. “O fotoğrafı uzman olduğumda çekilmiş, internete de onu koymuştum. Hay Allah, hay Allah…” Deyip yeniden kahkaha atmaya başlıyor.

 SONUNDA hemşerimizi bir güzel muayene ettikten sonra: “Sizden bazı tahliller isteyeceğim, ama bugün mesai bitti. Yarın erkenden gel yaptır. Olur mu?” Diye sorduktan sonra, hemşerimiz: “Doktor bey, ben kolay yanılmazdım, baktım mı, şıp diye anlardım. Bu hata sizin, ama yarısı da benim. Sormam lazımdı neyse. Şimdi Muğla’ya git, sabahleyin gene otobüse bin gel. Bak şu Allah’ın işine!” Deyip tokalaşırlar, bu arada hoca:” Bu Allah’ın işi değil, senin işin. Kapıyı açıp sorsaydın bunlar olmayacaktı” deyince. (Muğla ağzı ile)“Sorma, oldu gari biyon. Benim kafasızlım, boş ve. ” Der ve hemşerimiz, Muğla’ya döner.

 ŞU doktorun yaptığına, bir de hemşerimizin çokbilmişliğinin sonucuna bakın. Profesör gençlik fotoğrafını internete yapıştırmış, hemşerimizde fellik fellik genç profesör aramış. Demek ki: Face’deki Fotoğraflar güncellenmeli, birde “Ben baktım mı şıp diye anlarım.” Dememeli! (Hemşerimizin konuşmalarını Muğla ağzı ile yazacaktım, ancak bugün zaman açısından çok sıkışıktım.)

YAZARIN DİĞER YAZILARI