O KADAR KUSUR KADI KIZINDA DA, OLUR.

     O  KADAR  KUSUR  KADI  KIZINDA  DA,  OLUR.

İki hafta evvel, öğretmenevinde arkadaş grubu ile otururken, bir anda; boynunda ay yıldızlı fuları, elinde tepsisi, diğer elinde kolonya şişesi ile genç bir şahıs, sağdan başlayarak: "Asker uğurlaması" diye para istemeye başladı. İl merkezinde; tanınmayan, bilinmeyen, görülmeyen, il dışından gelip niçin;  kim için, neden para topladığı belli olmayan, bu ve buna benzeyen şahıslar, ar damarları çatladığından işin tadını tuzunu kaçırdı. Toplumdan, tepki almalarına rağmen düzmece "Asker uğurlama" palavrası ile avanta toplama adına rahatsız edip, gerginlik hali yaşatmaya başladılar.

 2018 Yaz'ı ile daha bu tarihten iki ay öncesine kadar, üç kişi geziyorlardı. Şimdi amip gibi bölünüp birer kişi çalışmaya başlamışlar! Akşama doğru "Alo" laşıp, mesainin bittiğini, bugün toplanan paranın yeterli olduğunu, fazla dikkat çekilmemesi, polise ve zabıtaya dikkat edilmesi konusunda birbirlerini uyaracaklar, ya geldikleri şehre ya da, başka bir ilçeye gidecekler.

 Polise telefon edildiğinde: ".o şahıslar dilenci, onun için zabıta müdürlüğüne başvurmanız gerekir!" deniyor! Böylece, kurum ve kuruluşlar arasındaki koordinasyonsuzluk ortaya çıkıyor ki, dilenci olarak nitelendirilen bu şahıslar, vicdani sömürü için daha rahat çalışma ortamı buluyor demektir.

 Çünkü bir tarafta PKK, diğer tarafta Suriye, öte tarafta Doğu Akdeniz ve Libya gibi sorunlarda, asker figürü para toplamada sömürü malzemesi olarak kullanılıyor. Eğer önüne geçilmezse, kuru fasulye kadar şeker ve iki damla limon kolonyası ile epey uğurlama parası derleyecekler. Hatta hatırlatma ihtiyacı hissediyorum; bir süre sonra apartmanlara girip, dairelerden para istemeye başlarlarsa şaşırmam.

 Yurttaş, sorumluluk gereği üzerine düşeni yapıp, ihbar etmesine rağmen, polis: "Bu bizim görevimiz değil" diye, zabıtanın adresini gösterirse, o zaman sorunun aşılması zordur. Polis, aldığı bu ihbarı zabıtaya iletmesi halinde, yapılan işlem halk nezdinde genel kabul görür ve doğru olandır.

 Zabıta, her halükârda polisten yardım alan kuruluştur. Dilenci kategorisindeki bu şahısların, Emniyet ve Zabıta müdahalesi sırasında, haklarının neler olduğu yolunda, bazı kişiler tarafından bilgilendirildiklerini varsayıyorum! Çünkü söz konusu kişiler pervasızlaşmaya ve biraz da, diklenmeye başlamışlardır. Zabıtanın işlem yapmak için kimlik istemesini reddeden bu şahıslar, cüretkâr davranış sergileyebilmektedir. Bu nedenle Bekçilere verilmek istenilen yetkilerden bazıları, resmi görevini kolaylaştırmak ve elini güçlendirmek için zabıtaya da, verilmelidir düşüncesindeyim.

 Vatandaş, polisten zabıtaya başvurma tavsiyesi alırsa, ihbardan vazgeçer. Çünkü onun için önemli olan telefon masrafıdır. Ve "Bana ne" deme ihtimali yüksektir. Ne tekim Kurum ve kuruluşlar; telefon edildiğinde bir yığın hatırlatma ile hem zaman hem de kontör kaybına neden olmaktadır. Türkçe uyarı yetmezmiş gibi arkasından birde İngilizcesi gelmektedir ki, bu durum banka ve işletmelerin marifetidir.Allah'tan, Avrupa ve Asya'daki önemli ülke dilleri ile uyarıları sürdürmüyorlar(!) "Beterin beteri vardır" denir ya, onun gibi.

 Telefon uyarılarının en kısa olanı, Sağlık Müdürlüğüne ait. Konu ile ilgili en iyi işleyen santral. Zira kısa uyarıdan sonra yanıt veriyor. Gelgelelim, burada da aradığınız kişi ile görüşemiyorsunuz. Şimdi diyeceksiniz ki: "Canım, o kadar kusur, kadı kızında da, olur" Neyse. Konuşmak istediğiniz kişiye bir türlü ulaşamıyorsunuz. Çünkü akşama kadar toplantı yapıyorlar ve toplantıdan başlarını kaldıramıyorlar(!) Sonunda: "Efendim kim aradı diyelim" Sorusunu sormayı unutmuyor, lütfediyorlar. İsminizi verdiğinizde, aranacağınızı sanmayın. O soru: "Lâf olsun poşet dolsun" mealinde bir soru.

 Bendenizin, Sağlık müdürlüğünü sıkça aramasındaki masum neden: Sinek masalına dönen hastanenin ne zaman açılacağı aramasıdır! Zira yurttaş çok merak etmektedir. "Neden durmadan erteleniyor, ne zaman hizmet vermeye başlayacak? Hani yerel seçimlerden evvel açılacaktı?" Diye yakınmaktadır! Sağlık müdürü ile işin başında, yani yerel seçimlere iki ay kala konuşurken: ".inşallah seçimlere yetiştireceğiz" demiş, bende yazmıştım. Aradan uzun zaman geçti, bir ara: "Para yok, kalmadı" denilince, hemen kâğıt kaleme sarılıp, yardımseverlerden: "Aman doktor, canım gülüm doktor, derdime bir çare" türküsünü konuya uyarlayıp: "Aman patron, canım gülüm patron, derdimize bir çare, parasız dertlere düştük, aman bize bir çare." mealinde yardım istedik. Talebimiz dikkate alınıp, belli ölçüde karşılandı ve rahatlık sağlandı. Ama hastanenin hala hizmete alınmaması ve konu hakkında bilgi verilmemesi sorun olmayı sürdürüyor.

 Sağlık müdürlüğü santralini, defalarca aradım. Telefonum, aynı numarayı bu kadar sık aramaktan aklını yitirecekti, ne tekim bir ara: "Bırak, bu kadar aramayı. Vallahi kafayı yiyecem. Bak! Demedi deme, başına masraf açarım ona göre! Bu ne yahu?" Der gibi durum oluştu. Sekreterde, her seferinde ve bıkıp usanmadan: "Toplantıdalar(!)" Diye, yanıtlarken: Bu tavır: "Acaba verilecek cevapları kalmadı da, o nedenle mi, görüşmekten kaçınıyorlar?" Diye, düşünmeme neden oluyordu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI