POLİSİN DİKKATİ BİZİM İÇİN SEVİNÇLİ SONU OLUŞTURDU

    POLİSİN DİKKATİ BİZİM İÇİN SEVİNÇLİ SONU OLUŞTURDU

 Geçen hafta içinde, eşime Adnan Menderes Üniversitesi göz servisinde, katarakt ameliyatı yapıldı ve görüş normal haline kavuştu. Neden Aydın üniversitesi: Operasyonu gerçekleştiren hoca, yıllar önce genç bir doktorken, eşimin müteveffa annesini, aynı sorun nedeniyle ameliyat etmiş, sonuç başarı ile gerçekleşmişti. Ancak bu yazımda değindiğim, kaim validemin ve eşimin göz operasyonlarından ziyade, bir sorunun yaşanması. Ameliyattan bir gün önce Aydın'a gittik.

 Aydın'a vardığımızda, hava yağmurluydu. Bu nedenle uğrayacağımız yerler için bir taksi çağırdım. Ve belli zaman içinde 4-5 yakınımızı ziyaret ettik. Akşam olup, taksi kullanım gereği sona erince, genç sürücüye: "Yarın gündüz, araca yine ihtiyacımız olacak. Seni sabah erken vakitte ararım, haberin ola." Diyerek eşimi hastaneye yatırdım.

 Ertesi günü öğleden sonra girdiği ameliyattan çıkan eşim, kural gereği o gün yine hastanede kaldı ve bir sonraki gün taburcu oldu. Çıkınca bir yere gidip yemek yedik. Daha sonra, bir pastanede kahve içtik. Orada, uzun vakit harcamadan kalkıp, uğranılması gerekli diğer yakınların kapılarını çaldık. Vaktimizin önemli bölümünü oralarda tükettikten sonra, ziyaretleri bitirip bir başka mekâna geldik.

 Taksiden inerken, sürücüye: "Saat 18.30'da bizi buradan al. Sakın; unutma, bekletme ve gecikme. Çünkü bizi otogar'a götüreceksin. Umarım, anlamışsındır!" Deyince: "Merak etmeyin Bedri Bey, tam vaktinde gelirim" diye yanıtladı. İçimden: "Aferin" Diye mırıldandım.

 Eşimle içeri girdik, bir köşeye oturup sohbete başladık. Ama aklım fikrim, yinede havai tipli genç taksicideydi: "Ya gecikirse, ya unutursa, ya arızalanır gelemezse" gibi vesveseler içindeyken, hanım bir süre sonra konuşmayı durdurup, sordu: ".Ayol sen beni dinlemiyor musun?" "Dinliyorum! Ne var, ne oldu?" diye bu kez ben sordum: "Konuyu anlatırken, bir şey sordum akşam evet dediğin şeye, şimdi hayır dedin. Ne oldu?" Deyince, içim cız etti: "Hay Allah! Aksiliğe bak, dinlemediğim ortaya çıkmıştı!"

 Ama ayıbı ortadan kaldırmak için: "Kusura bakma, o konuyu geçelim. Çünkü bence gereksiz!" Demekle, işi temelli karıştırdım: ".A-aaa, şaşırdın mı ayol? Akşam, alalım dedin ya! Ne oldu da şimdi vazgeçtin?" deyip, biraz sinirli tavır takınınca. Hemen: "Tamam tamam, alırız. Kusura bakma, kafam meşgul" derken, saate baktım: "Saat 18.00. Yarım saat var, taksiyi arayayım, maazallah gecikir, sinirleri tepeme çıkarır" deyip, konuyu değiştirdim.

 Taksiyi aradım: "Bedri amca, merak etme tam 18.30 da orada olacağım!" Diye yanıtladı ki, bana tembihimi yineleme fırsatı vermedi. Tabii biz gene sohbete başladık. Ama kısa paragraflar halinde; oradan, buradan, içi boş laflarla zamanı geçirmeye çalıştık. Bir süre sonra saate baktım, 18.25 hemen kalktık, hesabı ödedim, mekânın önündeki caddeye çıkarak taksiyi beklemeye başladık.

 Saat 18.30 oldu, gözüm uzun caddenin başlangıcından gelen, otomobillerde. Ama gelen geçip gidiyor. Bir ara bir taksi göründü, hanıma: "Geliyor!" Dedim. Geldi ama o da geçip gitti. Çünkü beklediğimiz taksi değildi. Telaşlanmaya başladım, sinirlerim derhal bozuldu, öyle sinirliyim ki tarif edemem! O arada, taksiciye telefon açtım: "Oğlum(Benden 51 yaş küçük) nerede kaldın? Otobüse yetişemeyeceğiz, niye geciktin?" Diye sinirli ses tonu ile sordum" Yanıt: "Şimdi geliyorum, beş dakika sonra oradayım!" Dedi. "Bak! Gecikirsen, buradan bir taksiye atlar giderim" Notunu da kaydettim.

 Aksi gibi, o arada bir tane olsun taksi geçmedi! İçimden: "Allah'ım, halimi görüyorsun, yardımına ihtiyacım var. Aklı bir karış havada taksiciyi nereden karşıma çıkardın?!" diye mırıldanırken, otobüsü kaçıracağım telaşı ile gelen/geçen otomobile otostopçu öğrenciler gibi elimi kaldırıyordum.

 Tam bu sırada önümde bir Polis aracı durdu. Polis pencereyi açtı; "Beyefendi hayrola bir sorun mu var?" Diye sordu, içimden: "Hey be Tanrı'm, yani şu an'da, bir bu eksikti!" diye geçirdim. Polise durumu özet olarak anlattım. Memur: "Rica ederim, ben sizi hemen otobüse yetiştireyim buyurun!" Deyince, kelimenin tam anlamıyla Dünya'lar bizim oldu. Ailece öyle mutlu olup sevindik ki, bu sevinci tarif edemem. Ancak hemen gökyüzüne baka baka içimden: "Tanrı'm; hikmetinden ve yüceliğinden, sual olunmaz! Çocukluğumuzda büyüklerimiz konuşurken, senin için şunu derdi: Allah; sevdiği kulun eşeğini önce kaybettirir, sevinmesi için sonra buldururmuş. Yüce Tanrı'm! Benim eşek kaybolmadı, zaten eşeğimde yok. Ama taksi gelmedi diye sinirlerim bozuldu. Büyüklüğünü, kudretini ve yetişeceğini biliyordum. Ama sevindiriyorum diye, naçiz kulunun karşısına polis çıkarmana gerek yoktu. Polisi görünce elim ayağım titredi!"

 Bu arada polis memuruna nasıl teşekkür edeceğimizi bilemedik. Polisin müdahalesi hayır'a vesile oldu. Otogara giderken, memura: "Nasıl ve neden oldu da durup sordunuz?" dedim, yanıt: "Yüzünüzden anladım. Müthiş gergindiniz, eşinizle tartıştığınızı zannettim!" deyince: "Vallahi olağanüstü dikkatlisiniz!" demek, benim için görev oldu!

 Otobüs hareket etmek üzereydi, herkes yerine oturmuş bizi bekliyordu. Polis memuruna çok teşekkür ettik. Yolculardan: Beklettiğimiz için özür diledim ve koltuklarımıza oturup yola koyulduk. On dakika sonra telefonum çaldı, taksi sürücüsü: "Bedri amca, ben geldim, içeride misiniz?" Diye sorunca: "Evet, otobüsün içerisindeyiz" Dedim. "Pardon anlamadım!?" Deyince, telefonu kapattım.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI