10 ARALIK NEDİR?

 Onunla beş yıl önce bugün Milas dağlarında karşılaşmıştım. Ömrünce şehir yüzü görmemiş ayakları artık yorgun bedenini taşımakta zorlanıyordu.

- Bir yardımcı gerek sana, dedim.

- İstemem, dedi. Bunca ömrümde kimseden yardım istemedim.

- Bugün İnsan Hakları Günü, dedim.

O da ne dercesine yüzüme baktı. Şirden mayasından yaptığı peynirlerden bir topak çıkardı.

- Bunu çarşıda pazarda bulamazsın, ye afiyet olsun, dedi.

O an yüzünde gördüğüm haz,  usta bir ressamın yenice bitmiş bir tablosu karşısında duyumsayacağı  hazdan daha az değildi.

Bugün yine  bir Dünya İnsan Hakları günüydü.

İdlip'te çocukları yatağa aç giren Evra kadın da duymamıştı böyle bir günün varlığını.  Çatak köylerinden sekizinci çocuğunu doğurmak için hastaneye kaldırılan 25 yaşındaki Berfin gelinin de Hanya dağlarında zeytin toplayan Baba Stavros'un da böyle bir günden haberi yoktu.

Washington'da bir gökdelende güzel giyimli hanımlar beyler İnsan hakları üzerine nutuk çekerken, aynı saatlerde CİA ajanları Caracas'ta ülkenin stratejik bir kuruluşuna böcek yerleştirmekle meşguldüler.

Tanzanya'nın altınları, Arjantin'in gümüşü, Şili'nin bakırı uçaklarla gemilerle kuzey yarımküredeki bazı ülkelerin albenili şehirlerine yol alırken yerli halklar birbirlerinin kökünü kazıyabilmek için ; siyasiler koltuklarını kaptırmamak için kıyasıya savaşmaya devam ediyorlardı.

Hani ya 73 yıl önce bugün Milletler birleşmiş, İnsanlığın çektiği acılar son bulsun diye bir bildiri yayımlamışlardı.

Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlardı.

Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken farkı gözetilmeksizin bildirgedeki bütün haklara sahipti.

Herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardı...

Hiç kimse, kölelik ya da kulluk altında tutulamaz; her türden kölelik ve köle ticareti yasaktı.

Hiç kimseye işkence ya da zalimce, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da ceza uygulanamaz.

İyi de bunca yıl sonra önceki akşam Paris'in ortasında bir adamı rengiyle çağıran adam uzaydan mı gelmişti?

Ya patronlar istediği için salgın yasaklarını eline yüzüne bulaştıran bir ülkede yitip giden binlerce canın hakkı kimlerden sorulmalıydı?

Apartheid, assimilation, discriminasyon, enflasyon, lobi, dış güçler, otokrasi, nepotizm.

Beynim onca kavram arasında dev dalgalarda tek kürekli sandal gibi sallanırken anlıyorum ki şiire sığınmaktan başka umarım yok.

YURTSUZ

                   Yeryüzü Yurtsuzlarına

Yürüdüm

Korkunun sultanlığında

Olur olmaz umutlar bulup  

Yürüdüm

Namlulara sürülmüş

Çan, hazzan ve ezanlarlara inat.

Yürüdüm

Öldürmelere düşman

Tanrı bezirgânlarının iblisi

Yani kendi halinde bir adam.

Yürüdüm

Alnımda gurup, sırtımda tan alı

Yürüdüm

Her yanı toprak evler,

Ve kahrım viran şehirleri geride bırakarak

Yürüdüm

Çığları çığlık çıplak dağları aşıp

Yürüdüm

Can evimde bir kadın dört çocuk.

Yürüdüm

Yüreğim sincap.

Yürüyorum hâlâ

Kargalardan erkenci

Tayfalardan uyanık

Kanal gemileri geçiyor yanı başımdan

Bir aşağı bir yukarı pür telaş

Aklımda hep bir şeyleri kutsayan annem

Neden sormamışım bilmem

Neyi aydınlatırdı acının şamdanları

Savakçısı kimdi kayaları delen suların

Şimdi durgun ve kirli nehirlere baktıkça

Neden hep Beyta Laleş'e kaçıyorum ben.

Yürüyorum

 Lime lime ceplerimde binlerce dilsiz umut

İkide bir yolumu kesiyor birileri

Pasport alsjebilieef!

Yanıtım hep aynı, hazır:

"Ik ben een asielzoeker"

Yani Heimatlos

Yani yurtsuz

Gözlerim bin parça cam kırığı

Güz düşende dalına yaprağına parkların

Göçmen kuşlar geçiyor

Çığlık çığlığa sürü sürü yükseklerden 

Üstüme üstüme, yürüyor şehir.

HAT

* Beyta Laleş: Ezidilerin İrak - Duhok yakınlarındaki  tapınakları.

* Günümüzde dünyada 10 milyon dolayında "yurtsuz" yaşamaktadır.


YAZARIN DİĞER YAZILARI