KISA BİR BAYRAM YAZISI

KISA BİR BAYRAM YAZISI

İnsanoğlu topmsal kimliğini berkitebilmek için yılın neredeyse her gününe özel anlamlar yüklemiş. Yetmemiş olacak ki bazı günlere, birden çok değer yüklenmiş.

Bugün Müslüman dünyası en büyük bayramlarından birini kutluyor. 10  Mayıs'ta Engelliler Haftası; dün (12 Mayıs) hemşireler haftası başladı. Yarın hem Eczacılar Günü hem de Çiftçiler Günü.

Bugün, aynı zamanda Büyük Türkçü  Karamanoğlu Mehmet Bey'in;  "Bugünden sonra dîvânda, dergâhta, bergâhta, mecliste, meydanda Türkçeden başka dil konuşulmaya!" (13 Mayıs 1277)  diyerek Türkçeyi bu topraklarda resmi dil ilan edişinin 744. yıldönümü.

Eğer bugün anadilim Türkçeyle; 

"Türkçem benim, anamın dili.

Sende öğrendim

Acıya ağıt, sevdaya kına yakmayı.

Sende güldüm, sende ağladım;

Seninle okudum,

Seninle öğrendim dünyayı.

Türkçem benim, dilimin tuzu biberi...

Gün olur, dökülür dudaklarımdan

İçten bir dostluk şiiri;

Gün olur, kızar köpürürüm,

Yine sen dağıtırsın

Yüreğimdeki bulutları, sisi.

Türkçem benim, türkülerimin dili...

Sen uykularımda anamın ninnisi,

Mektuplarımda manisin

Sen atamdan miras savsözüm

Üreten aklım, direnen fikrim,

Düşüm gerçeğim, can evimsin."

diyebiliyorsak bunu Karamamoğlu Mehmet Bey gibi, Mustafa Kemal gibi devlet adamlarına borçluyuz. 

Ne yazık ki bugün acılarını taptaze yaşadığımız Soma faciasının da yıl dönümü.

Her ne kadar hayatımızı altüst eden salgın nedeniyle her gün bu faciadan kaybettiğimiz 301 insanımızdan daha fazla insanımızı toprağa vermeyi kanıksamış olsak da toplum vicdanımızı diri tutmak için  bayram sevinçleri yanında paragözlerin insanımıza yaşattığı acıları unutmamak  görevimiz olsa gerek.

Her sabah olduğu gibi bu sabah da çok erken uyandım. Bahçeye çıktım. Kuşlar böcekler; ağaçlar, çiçekler. Her şey, herkes kendi varlığını sürdürme telaşındaydı.

Gözlerimi kapattım dinledim. Kulaklarımı tıkadım gözledim. Sabahı anlamaya çalıştım uzun uzun. Bir ara kendi kendime sordum:

Ne duyuyor, ne görüyorsun?

Galiba sorunumuz; çiçeklerin albenili görüntüsüne kapılıp tomurcukların goncaya, goncaların meyveye dönme sesini duyamamak; kuşların şarkılarıyla kendimizden geçip varlığı sürdürme kavgasını görememek.

Aslında doğada her şey yaşamak için. Ama yaşatmanın anlamını göz ardı ederek yaşamak hiç de insanca bir tutum değil.

Bayramları kutlarken, acıları unutmaya da unutturmaya da hakkımız yok.

Dileyelim bu bayram insanlık için sağlık, huzur ve mutluluk dolu günlerin habercisi olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI