KAOSU YAŞIYORUZ

KAOSU YAŞIYORUZ

 

Akılla izah edilecek gibi değil. Ülke kaosu yaşıyor. Kim kiminle, kimin eli kimin cebinde, karışık bir durum!

Türkiye, savaşsız savaş hali durumunda. Dünya’da daha bir örneği yok bu durumun. Acılar, gözyaşları sel olup akmakta. Hukuksuzluk, adaletsizlik diz boyu. Eğitimde dibe vurmuş durumdayız. Ülke, gözü kapalı ortaçağ karanlığına gömülmüş gidiyor.

Seçimle gelen AKP, iktidardan gitmemek için ne yasalara ne de Anayasaya uyuyor. Hatta çoğu zaman; kendi koyduğu yasaları bile çiğniyor. Suçları o kadar arttı ki; iktidardan gittiklerinde kesinlikle hesap vereceklerini biliyorlar. O nedenle; ihale yolsuzluklarının, rüşvetlerin, çalıp çırpmaların, eşitsizliklerin, doğa yağmasının, çocuklara (Erkek çocuklar dâhil), kadınlara tecavüzlerin ve ölümlerin önüne geçilemiyor. Bu suçların önüne geçmedikleri gibi, suçluları ya koruyorlar, ya da eleştirilerin bitmesini bekleyerek unutturmaya çalışıyorlar. Halktan tepki gelince; cümleleri eveleyip geveleyip taca atıyorlar. Bugün dediklerinin yarın tam tersini söylüyorlar. İnsanların inançlarını kendi çıkarlarına alet edip halkı soyuyorlar.

Ne acıdır ki; hiçbir yeteneği olmayan, bilgisiz, görgüsüz, okumayan, dünyadan ve tarihten haberi olmayan, dinci-kinci, bağnaz, ortaçağ karanlığını kafasından atamayan, sırf benden diye, layık olmayan insanları başımıza getirip,  bizi yönetiyor. En iyi yaptıkları iş; demagoji (Laf ebeliği), inançları istismar etme, vatandaşın malını yandaşlara peşkeş çekmedir.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi, başarısızlığa uğratıldıktan sonra AKP OHAL ilan edip, Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) kendi darbesini yaptı. Sanki darbeyi yapan Fetullah Gülen Cemaatinin (Yani yeni adıyla FETÖ) güçlenmesinde hiç katkıları yokmuş gibi; her şeyi FETÖ’ye yüklemeleri çok ilginçtir! Sanki kendileri sütten çıkmış ak kaşık. 250 insanın öldüğü darbe girişimi olayında, FETÖ kadar o günün iktidarı da sorumludur. Daha sonra çıkıp darbe için, “ Bu bize Allah’ın lütfu.” diyerek kendileri darbe yaptılar. 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan hileli referandumla; demokrasiden, adaletten, hukuktan tamamen uzaklaşıp tek adam (Diktatöryasını) rejimini kurdular.

Anayasal bir kurum olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK), iktidara teslim olmuş, referandum hayır çıkmasına rağmen, geçersiz oyların geçerli sayılmasını sağlayarak; halk iradesini (milli iradeyi) tek adama, dolayısıyla tek adam diktatörlüğüne teslim etmiştir. Bunun ispatı, “Atı alan, Üsküdar’ı geçti.” diyerek yapılan hukuksuzluk perçinleşmiş, referandumda hayır oylarının önde olduğu ispatlanmıştır. 

Şunu belirtmekte yarar var. Cumhurun Başı olmayan kişi, benim Cumhurbaşkanım değildir. Bugün Cumhurbaşkanlığı makamında olan kişi, Anayasa ve yasaları çiğnediği gibi, meşruiyetini de kaybetmiştir. AKP genel başkanlığına gelmesi dolayısıyla; Cumhurbaşkanı değil, tam anlamıyla bir parti lideridir, dolayısıyla siyasi olarak AKP’nin başkanıdır.

 

Evet, gözünüz aydın! Ülkemiz kaos içindedir. Adalarımız işgal altındadır. Doğuda bir iç savaş yaşanmakta, ülke bölünme noktasına gelmiş durumdadır. Tüm Arap âlemi ve dünya bize düşmandır. Ülkemiz okyanusta kaptansız  bir gemiyi andırmaktadır. 

İktidardakiler, ülkeye Cumhuriyet rejimi yerine şeriatı, yani Arap Hukukunu getirme çabası içinde olup;  bizleri ortaçağ karanlığına sürüklemek istemektedir. Bu gün şeriatla yönetilen Müslüman ülkelerden kaçı gelişmiş ülkeler arasında yer almaktadır? Hangi İslam ülkesi, teknolojik ürün üretip, dünyaya satmaktadır? Müslüman ülkeler, Hıristiyan dedikleri gelişmiş ülkelerden silah alıp; kendi halkını ya da başka bir Müslüman ülke halkını katletmekte ya da katline neden olmaktadır. 

Bu gün iktidardaki yöneticilerin, iş adamlarının, üst kademe yöneticilerin çocukları, terörle mücadele sırasında, El-Bab’ta şehit olmamışlardır. 15 Temmuz darbe girişiminde ölenlerin hangisinin babası Başbakan, bakan, ya da paşadır? Ölenler yine bizim gibi halk çocuklarıdır!

Filistin’e yardıma giden gemiye 15 AKP Milletvekili binecekken, gelen istihbarat nedeniyle binmeyip, geri kalan insanları ölüme gönderen iktidar, daha sonra “Giderken bize mi sordunuz!” diyerek; ölenlerin öldükleriyle kalması bir yana, yasını bile tutmalarına izin verilmemiştir!  Bunların Müslümanlığı ceplerini doldurana kadar! Bunlar, halkın bilinçlenmesini, hakkını aramasını, verdiği vergilerin nereye harcandığının sorulmasına tahammül edemezler.

Bunların Müslümanlığı, twit Müslümanlığıdır. Bir twit atarlar ve günahlarından arınırlar. Kimileri Fetullah Gülen gibi kendini peygamber yerine koyarak ilahlaştırırlar. Kimilerinin inancı, boğazı ve paçası arasına sıkışmıştır!

Demokrasinin ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması bu sorgulamaların önüne geçmek içindir. Kurdukları paramiliter güçler ile halkı sindirmeye çalışmaktadırlar. Bunlara muhalif herkes, FETÖ’cü, PKK’lı, DHKC’li v.b. terör örgütlerindendirler(!)

Adalet olmayan bir ülkede; ne devlet kalır, ne de hak aranır. Adalet olmayan yerde kan, gözyaşı, acı, zulüm ve ölüm vardır. Tarihi gerçekler bize bunu der, bunu söyler!

Saygılarımla.                                                                         27.07.2017

Kemal GÜRBÜZ 

Şair-Yazar, Devlet Sanatçısı

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI