SU KÜLTÜR YAPILARININ ARAŞTIRMASINDA BİR ÖNCÜ ALMAN GÜNTER GARBRECHT (1924-2019)

SU KÜLTÜR YAPILARININ ARAŞTIRMASINDA BİR ÖNCÜ ALMAN GÜNTER GARBRECHT (1924-2019)

Su uygarlığın olmazsa olmasıdır. Su Yapılarının tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Bu konuda Anadolu’muz ilk çağda dünyadaki Açıkhava Müzelerinin en önünde gelmektedir. Anadolu’nun her tarafında bu eserleri görmek mümkündür. Ama Ege (İyonya), Muğla (Caria) ve Antalya kıyı şeridi daha daha da zengindir. Altıncı yüzyılda Roma (Bizans) İmparatoru Justinien (527-565) ve 16. Yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman döneminde dahi Mimar Sinan (1489-1588) tarafından yapılanlar da eklenince kadayıf üzerinde kaymak oluyor.

Bu yazımda bir Alman araştırmacı Günter Garbrect konu edilecektir. Bu bilim adamı bu eserleri yapan bir kişi değildir, ancak pek çok mühendislik harikalarını araştıran ortaya çıkaran ve onları tanıtan kişilerin en başında gelmektedir.

2011 yılında Akyaka’da 8000 yıldan bu yana su kültür mirası ile ilgili rahmetli Bahar Suseven (1962-2012) ile birlikte müşterek sergi açmıştık.

Bu sergi içinden Garbrecht ile ilgili bilgileri buradan aynen alıyorum.

“Kuzeydoğu Almanya’da 1924 yılında doğdu. Karlsruhe Üniversitesi’nden 1952 yılında İnşaat Mühendisi olarak mezun oldu. 1954-1987 yılları arasında İstanbul Teknik Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Zambia (Afrika) Lusaka Üniversitesi, Braunschweig Teknik Üniversitesi, öğretim elemanı oldu. Özellikle Türkiye’de kaldığı, 15 yıl içinde Anadolu ve Ortadoğu’da antik hidrolik yapıların kalıntıları onu büyüledi ve ikinci bir kariyer olarak tarihi su yapılarını benimsedi.

 “Born in Northwest Germany he graduated from the Karlsruhe University as Civil Engineer in 1952. He worked as teaching staff member at Istanbul Technical University, the Middle Eastern Technical, the Zambia Lusaka University and the Braunschweig Technical University. During his 15 years in Turkey he has fascinated by the hydraulic constructions of ancient Anatolia and the Middle East and embraced historical Water constructions as his second career.

 Braunschweig Üniversitesi’nden Prof. Dr. Günter Garbrecht ve İstanbul İTÜ’den Prof. Dr. Kazım Çeçen öncülüğünde 1979 yılında İstanbul’da Uluslararası “Tarihi Su Yapıları” toplantılarının üçüncüsü yapılmıştır. Ben o tarihlerde konunun uzağındaydım. Daha sonra ben bu seri toplantılarının son beşine katılmıştım. Sonradan bu toplantıların Almanca ve İngilizce olan sunumlarını da temin etmiş incelemiştim. Türkiye’de ki su mühendisliği harikaları olduğunu görmüştüm.

Garbrecht Türkiye üniversitelerinde ki akademik çalışmaları yanında pek çok anıtsal su yapılarını ortaya çıkarmıştır. Bunlara bazı örnekler, Van Urartu su yapıları, Mardin Dara’daki Bizans dönem su tapılarıi, Hatay’da Titus Tüneli, Bergama’da mühendislik harikaları bunlardan bazılarıdır.

Garbrecht’in manevi oğlu sayılan Prof. Dr Henning Fhalbusch (1945) ile 25 yıldan bu yana görüşmekteyim. Kendisinden Türkiye’de hiç bilinmeyen pek çok bu konuda bilgi aldım, bu bilgileri orijinal dili ile Web siteme koydum. Onlar hakkında yazılar yazdım, kendimden 6 yaş küçük olan bu Alman hocanın kendimi dış öğrencisi sayıyorum.

Bu vesile Garbrecht hoca ile iki anımı buraya koyacağım.

Van Urartu Su yapıları konusunda yeni bulunan küçük barajlarla ilgili bazı bilgilere ulaştım, bunları Fahlbusch’a gösterdim, bunları Garbrecht’e gönder bende mektup yazarım dedi. Ben de öyle yaptım. Mektubuma bazı sorularımla gönderdim. Hoca sorularıma cevap ve teşekkürleri ile “Historische Talsperren- Tarihi Barajlar” isimli bir kitabını göndermişti.

İkincisi Bergama (Pergamon) kentindeki Su Yapıları, Roma, İstanbul ve Kudüs ayarında dünyanın en önde gelen su yapılarınından oluşturmaktadır. Bergama Alman Arkeolojisi bakımından çok önemli bir başlangıç sayılmaktadır. Günter Garbrecht, H. Fahlbusch ve diğer bazı yazarlar sadece Bergama kentindeki su yapıları ile ilgili yayın yapmışlardı. Fahlbusch bana Mehmet Bey İstanbul Taksim’deki Alman Konsolosluğu içindeki Alman Araştırma Enstitüsü’ndeki kitabı görebilirsiniz dedi.

Heyecanla gittim, birkaç ay önce gönderilmiş paketi benim gözümün önünde açtılar, Almanca olarak yayınlanmış kitapları masanın üzerine koydular. İki cilt halinde yaklaşık 600 sayfaydı. Sadece Bergama kenti su yapılarından oluşan yayını bir kaç saat inceledim ve Almanca olduğu için aynı zamanda pahalı olduğu için almadım, hala alıp Türkiye’de çok zengin Tarihi Su Yapıları kitaplarımın yanına koysaydım diye hayıflanırım

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI