EFES ÖREN YERİ GEZİMİZ

                Değerli okuyucularımız, Salı sabahı Hanım, sordu: "Gazeteye yazıyı hazırladın mı? Bu hafta ne yazacaksın? " Sahi bu hafta ne verecektik gazeteye? Haftalar ne de çabuk gelip çatıyordu. "16 yıldır yazıyoruz, her yıl ellişerden bir o kadar yazı eder, eskilerden bir tane seçer koyarız." Dedim. Dedim ama yine de içim rahat etmedi. Bir yerlere gitsek, neresi var yakında?  Yakında olması şart değil, sonuçta gidilecek yolu aracımız düşünsün. Uzun zamandır gitmek isteyip de bir türlü denk getiremediğimiz EFES var. Bizim için henüz bir tek taşına bile dokunulmamış EFES. Gerçi biz EFES' i birkaç kez gezdik ama henüz o zamanlar yazmıyorduk. Havalar sıcaktı ama olsun artık katlanacaktık. Uzun sözün kısası aracımıza atladığımız gibi doğruca EFES. Vardığımızda öğle oluyordu. Ortaklar yönünden girmiştik. Hanımın Müze Kartından, benim 65 kartımdan dolayı hiçbir yere para ödemezken araç park yeri için 15 lirayı ödeyip(mecburen) antik alana duhul eyledik. Bildiğimiz EFES ANTİK KENTİ, gördüğümüz tüm antik kentlerden daha geniş, daha zengin ve daha derindi. Hemen levhalardan başlamak üzere neredeyse ayakta kalan her yeri, her şeyi fotoğraflayarak ilerlemeye başladık. Daha yolda Şadan Hocamız' ı arayıp sorduk. "Hocam, nerelere önem verelim, neleri öne alalım?" Diye. O da " Yazıtlı belgeler, Selsus kütüphanesi, Serapis tapınağı, Artemision kalıntıları, İsa Bey camisi, en önemlisi Müze Müd. Cengiz Topal; Asistan Gamze." diyerek uzaktan rehberlik yaptı bize. Artık işi öğrendik, hiçbir tarihi alanda levhalardaki yazıları okumak için önünde uzun süre dikilmiyoruz/fotoğraf çekmek isteyenlere de engel olmuyoruz. Hemen fotoğrafını çekip bir diğerine geçiyoruz. Böylelikle kısa zamanda daha çok yer görüyor, daha çok fotoğraf çekebiliyoruz. Zaten en doğru ve özet bilgiler levhalarda bulunuyor. Çünkü hem Kültür Portalındaki bilgiler, hem levhalardaki bilgiler en gerekli, en özet bilgiler. Biz de hemen "TARİH ÖNCESİ EFES (7 BİN YILI SONU-İ.Ö.334" Levhasından başlayalım." Efes bölgesinde şimdiye kadarki en eski yerleşim izleri Çukuriçi Höyük' te bulunmuştur ve erken Kalkolitik Çağ' a (7 bin sonu) kadar geri gitmektedir. Üç bir yanı açık, yamaçları kayalık ve savunmaya elverişli bir tepe olan Ayasuluk Erken Tunç Çağı' ndan (3. Bin yıl) itibaren yerleşim görmüştür. Antik çağlardan beri Kaystros Irmağı' nın (Küçük Menderes) taşkınlarıyla taşınan alüvyonlarıyla dolan bu günkü düzlüğün olduğu yerde o zamanlar güney, doğu ve kuzeyde bulunan sıradağlara kadar sokulan bir koy bulunduğundan, ilk yerleşim direkt deniz kenarındaydı. Erken 8. Yy. a kadar Ayasuluk Efes bölgesinde bilinen tek yerleşim yeri olarak kalmıştır. Genç Tunç Çağı' ının başından (11. Yy. ın ikinci yarısı) itibaren burada bir  kutsal alan yer almıştır. Ayasuluk'  taki Genç Tunç Çağı yerleşimi, büyük bir olasılıkla Batı Anadolu' nun en büyük göçü ve Hitit İmparatorluğu' nun önemli rakibi,  daha sonra ise vasalı ( Avrupa feodal sisteminde,  derebeylerine (feodal lord) hizmetleri karşılığında toprak ve köylü(yurtluk)  tahsis edilen kişi) olan Luvi Krallığı Arzava' nın (16.-13. Yüzyıllar)  başkenti Apasa olarak tanımlanmaktadır. Maddi kültürde görülen ciddi farklılıklar 11. Yüzyılda nüfus yapısında bir değişim olduğuna işaret etmektedir.  Yunan ana Karası' ndan göçmenler Küçük Asya kıyılarını "İon Göçü" adı verilen göç sırasında fethetmişlerdir. Kuruluş mitosuna göre Androklos adında Attikalı efsanevi bir kralın oğlu, Efes' in yerlisi olan Karialılar, Lelegler ve Lydialılar' dan alır. Kent merkezi Ayasuluk' ta kalmıştır.  8. Yy. ın ortasından itibaren Panayır Dağı ve etrafında başka yerleşimler de kurulmuştur;  bu yerleşimlerden Panayır Dağı' nın kuzey terasındaki bir yerleşim ile geç dönem Tetragonos  Agorası' nın (Ticari Pazar Yeri) altında kalan diğer bir yerleşim kısmen kazılmıştır.  Bağımsız Efes kent devleti (polis) 7. Yüzyılın 2. Yarısından itibaren Lidya Krallığı tarafından giderek daha çok sıkıştırılmaya başlanır.  560' tan hemen sonra ise Lidya Kralı Kroisos, şehri fethetmiştir. İ.Ö. 546 veya hemen sonrasında Persler, Lidya Krallığı' nı dolayısıyla da Efes' i ele geçirmişlerdir. Hâkimiyetleri Büyük İskender' in fethine ( İ.Ö.334) dek sürmüştür. İskender' in halefi Lysimakhos' un kent sakinlerini İ.Ö. 3. Yüzyılın başında Panayır Dağı ve Bülbül Dağı' nın arasındaki vadiye yeniden yerleştirmesi ise şehrin gelişimindeki bir sonraki dönüm noktası olmuştur. Daha sonraki levhalarda "HELENİSTİK EFES (İ.Ö. 3.-1. Yüzyıl), ROMA DÖNEMİ EFES( İ.Ö. 133), BİZANS DÖNEMİNDE EFES( İ.S.4.-14. Yüzyıl) dönemleri uzun uzun anlatılmış/yazılmış ise de bu kadar ayrıntının sizi fazla ilgilendireceğini düşünmüyoruz.  EFES ARAŞTIRMALARI TARİHİ bölümünü özetlemeye çalışacağız. Efes harabelerinin 17.-19. Yüzyıllarda gezi notlarında yer almasından sonra, Londra' daki British Museum, Efes' teki arkeolojik araştırmalarına başlar.  Bu iş için görevlendirilen mimar John Turtie Wood' un 1863-1874 yılları arasında yürüttüğü kazılarda öncelikle Artemision' un bulunması amaçlanmıştır.  1869 senesi yılbaşı günü, Wood yaklaşık yedi metre derilikte tapınağın mermer kaplamalarına rastlar. Asıl aranan bulunamayınca 1874' te kazılara ara verilmiş ve 1904/1905 yıllarında David G. Hogarth başkanlığında yapılan kazılarla da Efes' teki İngiliz araştırmaları son bulmuştur.  Viyana Üniversitesi' inde Klasik Arkeoloji Profesörü ve Avusturya Arkeoloji Enstitüsü' nün ilk başkanı olan Otto Benndorf,  Efes' in Avusturya için bir bilimsel araştırma yeri haline gelmesine önem vermiş; kendisinin bu inisiyatifi hem Türkler hem de Almanlar tarafından desteklenmiştir. İlk çalışmalara Nisan 1895' te Karl Mautner Ritter Von Markhof' un yaptığı özel bağışla başlanmıştır. İlk kazı yıllarına ait buluntuların bir kısmı Viyana' ya getirilerek/götürülerek) günümüzde Kunsthtorisches  Museum' un Efes Müzesi bölümünde sergilenmektedir. 1906' dan bu yana tüm buluntular, bulundukları ülke olan Türkiye' ye kalmakta ve Selçuk'taki Efes Müzesi' nde sergilenmektedir. 1898' den beri ülkemizin yıllık olarak çıkardığı kazı izniyle şehrin topoğrafik, tarihi ve mimari araştırması Avusturya Arkeoloji Enstitüsü' nün hedefi haline gelmiştir. Kazılara 1909/10, 1914-1925 ve 1936-1953 yıllarında ara verilmiştir.

Bu tarihi bilgiler ince ince devam ederken biz yine gün ışığına çıkarak günümüze dönelim.  Ören yerine hem yukarı giriş kapısından hem aşağı giriş kapısından akın akın gezginler  gelmeye devam ediyor. Daha önceden gitmeyip de yeni gidecek olanlara bilgi olsun diye belirtelim. Yamaç Evlerine girmek her ne kadar bizim gibi ihtiyarlara ücretsiz ise de gençlerden Müze kartları olsa bile ayrıca 45 tl. Ücret alınmakta.  Amfi tiyatronun bir kısmı hala kapalı ve orada yenileştirme çalışmaları devam ediyor.  Sevindirici bir yan da gezginlerin hem sosyal mesafeye dikkat ettikleri hem de maske konusunda gerekli titizliği gösterdikleri gözlenmiştir.  Gelecek hafta YAMAÇ EVLERİ' nde buluşmak umuduyla şen ve esen kalınız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI