SALMAKİS EFSANESİ

SALMAKİS EFSANESİ

                Değerli okurlar,  Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir'in "ANADOLU EFSANELERİ"  Adlı yapıtını neredeyse bir solukta okudum. Anadolu' da birbirinden güzel efsaneler arkası arkasına sıralanınca kitabı kendimden geçerek okuyup bitirdim.  En sonunda Bodrum' da "SALMAKİS EFSANESİ" ne gelince bu efsaneyi siz okuyucularımla da paylaşmadan geçemeyeceğimi anladım. Salmakis, bu gün Bodrum kentinin tam karşısında, Askeriyenin arkasındaki küçük koydur. Bardakçı olarak da bilinir. Orada kayaların arasından, denizin hemen birkaç metre kıyısından tatlı bir su kaynamaktadır.  1984 yılında Bodrum'da Lale Oraloğlu'nun işlettiği DAM-BAR' da çalışırken tekneyle karşıya geçer gaz tenekelerine bu sudan doldurup gelir ve içme suyu olarak kullanırdık. Çünkü o zamanlarda bile Bodrum'un merkezdeki çeşme suları içilmezdi.

"Günümüzde bile erkeğin 15-20 yaşına kadar erkek olarak büyüdüğünü, fakat o yaştan sonra gövdesinde kimi değişiklikler olduğunu, cerrahi bir ameliyat sonucu cinsiyet değiştirerek kadın olduğunu gazetelerde okuruz. Bunun tersi de yani kadının durup dururken erkek olduğu da oluyor. Bu çeşit insanlar çoğunlukla hem erkek hem kadın oluyorlar ama cinsiyetlerden birisi ötekine göre daha zayıf kalıyor.  Bu gibi insanlara Türkçe' de "HÜNSA", Avrupa dillerinde "HERMAPHRODİTE" denilir. Hermaphrodite sözü Anadolu' da Bodrum'a değgin bir efsaneden doğmadır.

Bodrum'un hemen yanında, deniz kenarında eskiden SALMAKİS denilen, ama bu gün BARDAKÇI diye anılan bir tatlı su kaynağı vardır. Bu gün bile içecekleri suyun elden geldiğince kireçsiz olmasına özen gösteren Bodrumlular, sularını denizden kayıkla ve karadan eşekle bu Bardakçı kaynağından getirirler. Su, deniz kenarında bir kayadan denize akar.  Bardakçı, iki üç yüz metre genişliğinde bir plajdır. Bu günkü plaj düzlüğünde vaktiyle SALMAKİS (BARDAKÇI) su kaynağı tarağından beslenen küçük bir göl varmış. Bu göle mersin ve yaban sakızağaçları yeşil bir çelenk olurlarmış. Bu güzel gölde adını gölden alan ya da adını göle vermiş olan "SALMAKİS" adında pek güzel bir göl perisi yani NAİAD yaşarmış. İşte SALMAKİS perisinin efsanesi çok ilkçağ, çok orta çağ ve birçok modern çağ ozanlarına esin kaynağı oldu.  Shakespeare "VENÜS İLE ADONİS" adındaki uzun şiirinde bu efsaneden esinlenmiştir. Mitolojiye göre nehirlerin ve göllerin sularını NAİAD' lar, yani SU PERİLERİ ( yada ruhları) yönetirlerdi. Bunların hep genç ve güzel oldukları sanılırdı. Suların ruhu ve canı olan bu periler sözde, yalnız ozanlara ve sanatçılara görünürlerdi.

                Gelelim SALMAKİS EFSANESİ' ne. Küçük ve güzel SALMAKİS gölünün birçok değil ama biricik su perisi vardı. Salmakis perisi Artemis'in perilerinden olmadığı için avcılık etmez, yani zavallı hayvanları öldürmezdi. Bundan dolayı da eline ok ve yay almazdı. Uzun saçlarını göl kenarında biten mersin ağaçlarından yaptığı taraklarla tarardı. Saçlarını tararken onun küçücük gölden başka aynası yoktu. Hep göle dalar, yıkanır çıkar, kendi kendine türküler söyleyerek yamaçtaki dağ çiçeklerini toplar, saçına, gerdanına takardı. Öyle ki suya daldığı zaman su olur erir, takındığı çiçeklerle dağda gezerken dağ yamaçlarının ruhu olur, ağaçlara karışır, türküsünü de rüzgârlara karışan dalların yaprak fısıltısı olurdu. Bir gün SALMAKİS yine böyle çiçek toplarken göl kıyısına gelen güzel bir delikanlıyı gördü. Gönlü sevgiyle harladı/tutuştu. Saçlarını düzeltti ve acele yardımına koşmaları için bütün güzelliklerine ve büyülerine, titreyen yürekle yalvarıp dualar ettikten sonra, daha henüz çocukluk çağından çıkmış olan çekingen ve sıkılgan gencin yanına vardı. O'na "Sen bir Tanrı mısın bilmem. Eğer bir Tanrıysan mutlaka Sevgi Tanrısı EROS 'sundur. Hiç kuşku yok ki seni dünyaya getirmiş olan anan, senin gibi bir evlada sahip olmakla mutlu olmuştur. Senin gibi bir kardeşi olduğu için kız kardeşin de, hele sana göğsünün sütünü emziren sütannen de pek mutlu olmuşlardır.  Ama gelin olarak sana varacak olan talihli kız, annenden de, kardeşin,  talihli sütannenden de bin kez daha sevinecektir. Eğer böyle bir geline varmışsan gel benim mutluluğum hırsızlama ve çalınma bir zevk olsun" Diye yalvardı. Ne var ki delikanlı o ana dek böyle şeyleri hiç aklından geçirmemişti. Gencin yanakları utançla kızardı, ap al oldu. Kıza çekilip gitmesini söyledi. SALMAKİS korktu, çalıların arkasına çekilip gizlendi. Delikanlı kendini yalnız sandı. İlk önce ayağını suyun kenarında çalkadı, sonra soyundu kollarını uzatıp avuçlarını kavuşturdu ve göle daldı. Sanki serin ve berrak billurda yüzen bir fildişi heykeldi. Delikanlının güzelliğinin büyüsüne kapılan perinin gözleri arzu ateşiyle yanıp çaktı. NAİAD yerinde duramadı. "ZAFER" diye dört yanı çınlatan bir sevinç çığlığı saldı. Giysilerini ivedi ivedi üstünden yırtıp attı. Kınından boşalan yalın bir kılıç kadar çıplak ve parlak gövdesiyle bir parende atarak kendi adını taşıyan kendi güzel gölüne fırladı. Daldı ve çıplak delikanlıyı avı olarak sardı. Genç, boşu boşuna kurtulmaya savaşıyordu. Peri, ara sıra gençten bir öpücük çalıyordu. Nasıl ki, bir yılan yumuşak büklümleriyle, onu pençesinden tutan kartalı dolam üzerine dolam salarak sarmaya ve koynuna almaya çalışırsa; nasıl ki, denizin dibinde bir ahtapot sekiz ayağıyla tuttuğu balığın her tarafını fırıl fırıl kavrarsa Salmakis de genci öylece elleriyle, kolları ve bacaklarıyla tutup bağrına basıyor ve onu suyun daha, daha derinine burgaç halinde sarmalayıp çekiyordu.

                Salmakis, hırsızlama bir öpücükten sonra "Sen istediğin kadar çabala! Ben seni artık elime geçirdim, seni salıvermem! Artık benden ayrılamayacaksın!"  diye haykırdı.  Sonra Tanrılara dönerek onlara "Ey Tanrılar, bu canımın canı genci nasıl sevdiğimi biliyorsunuz, size yalvarıyorum, ikimizi birbirimize kavuşturun!" diye yalvardı. SALMAKİS' in yalvarışı öyle samimi ve içtendi ki, duası kabul olundu. Hemen kız/erkek iki gövdeden bir gövde peyda oldu. Artık biri kız biri erkek bir çift değillerdi; hem kız hem erkek, bir tek gövde olmuşlardı.

                Bardakçı' da yani SALMAKİS' te Hermes' le, öteki de Afrodit' le ilgili-kesinlikle-yan yana duran iki tapınak varmış. Bu tapınakların birisinin kadın ya da erkek bir papazı, bir rahibesi, bir bekçisi orada "HÜNSA" oluverdiyse HERMES ve Afrodit'e adlarından "HERMAPHRODİTE" sözü yakıştırılmış ve bu sözle de yukarıda anlattığımız SALMAKİS EFSANESİ yaratılmıştır." Bodrum'da çalışırken Bardakçı koyu sahilinde gezer, denize girerken Sanat Güneşi, Bodrum'un Paşası Zeki Müren ve arkadaşı Selami ŞAHİN' inin denize girdiklerini ve tahta/yapma terasları üzerinde şakalaşarak güneşlendiklerini görürdük. Sanat Güneşi, acaba bilerek mi Bardakçı koyunu seçmişti?...  

Ayrıca bu gün Bodrum Kalesi'nin batı kısmındaki kapının yanında yan yana üç mermer heykel vardır. Bunlardan ikisi kral MAUSOLLOS ve kardeşi/karısı ARTEMİSİA' dır. Eski çağlarda bir yandan kız kardeşinin kendisine âşık olduğunu öğrenen KAUNOS' un bu çirkin ilişkiden kurtulmak için kardeşinden kaçarak bu günkü Dalyan/Çandır köyü yakınlarına gelerek KAUNOS ANTİK KENTİNİ kurmasının yanında öbür yanda bazı kültürlerde kız kardeşleriyle evlenen kralların durumu anlaşılır gibi değil. Bu gün bile bazı imkânsız aşklara "KAUNOS AŞKI " deniyor. GELECEK EFSANELERDE BULUŞMAK UMUDUYLA.

YAZARIN DİĞER YAZILARI