SANATÇI KİME DENİR?

Sanat, “güzellik karşısında duyulan coşku ve hayranlık uyandırmak için insanın kullandığı yaratıcılık” demektir. Resim, müzik, yapı, edebiyat, heykeltıraş, yazı gibi… Bunlarla ilgili kol gücüne, nefese, sese ya da ustalığa dayalı işlere zanaat, bunlarla uğraşanlara da oyuncu, şarkıcı, türkücü usta gibi adlar verilir.

Sanatçı, kendi dalında bir eser ortaya koyana denir. Bir müzik eseri, güzel bir cami, kilise, havra ya da hayranlık uyandıracak bir eser ortaya koyan kişi sanatçıdır. Güzel bir roman, öykü, inceleme ya da deneme yazana yazar, şiir yazana ozan ya da şair denir. Güzel yontular ortaya koyanlara yontucu ya da heykeltıraş, güzel resim yapanlara ressam, güzel binaların yaratıcısına mimar, müzik eseri yaratıcısına müzisyen, hayranlık uyandıracak güzel yazı yazanlara hattat adı verilir. Kısacası kendi konusunda görenler üzerinde hayranlık uyandıracak eserler yaratan kişiler sanatçıdır.

Yakın geçmişimizde hiç de sanatçı denmeyeceklere hem de devlet sanatçısı unvanı verildi. Bu unvanı hak edenlere devlet değil, halk, zaten sanatçı unvanını verir.

İleri ülkeler sanatçılarına önem verirler. Çünkü bir ülkenin uygarlık ölçüsü, sanatçılarının büyüklüğü ve sayısıyla belirlenir. Onlar, o ülkenin kültür zenginliğidir. Övünç kaynaklarıdır.

Bir ülkede yazarına, çizerine, bir sanat yaratıcısına değer verilmiyorsa o ülkede demokrasi yok demektir. Çünkü sanatçı, toplumun aksayan yanlarını ya da güzelliklerini eserinde yansıtır. Eğer halkının zararına çalışan bir kurulu düzen varsa o düzene karşı çıkan kişidir. Doğal olarak yönetenlerden, varlıklı kişilerden yana değil, ezilen insanlardan yanadır. Sıkıntı çekenlerin sıkıntılarını gönlünde duyan insandır. Bu nedenledir ki bazı istisnalar dışında yönetenlerin boy hedefidirler. Ülkenin üst gelir diliminde olanların büyük bir çoğunluğunca fazla sevilmezler. Özellikle de halkla aralarında gelir dağılımı açısından uçurumlar varsa o ülkenin sanatçıları da onları sevmezler.

Sanatçının en büyük özelliği, yaratıcılığı, doğrudan ya da dolaylı olarak nükte, eleştiri ya da çizgi yoluyla toplumun aksayan yanlarını ortaya koyması, ilgililerin de bundan esinlenerek görevini daha dikkatli yapmasını sağlamasıdır. Açıkçası sanatçı, toplumun aynasıdır. Gördüklerini yansıtır. Kendi çıkarını düşünmez. Yöneticilere yaranma gibi bir düşünceyi aklından bile geçirmez. Bunun tersine hareket edenler, sanatçı görüntüsünde çıkarcılar, yardakçılardır.

Sanatçı, toplumun aynası olduğu için halkına kolayca hesap verebilecek yöneticiler, bu aynaya bakarak yanlışlıklarını düzeltirler. Tersi olanlar, aynadaki görüntülerini düzelteceklerine aynayı kırmaya kalkarlar. Oysa aynadaki görüntümüzü beğenmiyorsak aynayı kırmak yerine kendi görüntümüzü değiştirmemiz daha akılcı olmaz mı?.

Genel olarak eleştiriden yönetenler hoşlanmazlar. Herkesin çevresindeki yağdanlıklar gibi olmasını isterler. Tarihte yalnızca eleştiriden hoşlanmayanlar değil, kendisinin eleştirilmesini isteyenler de vardır.

Buna iki ayrı örnek verelim:

Fransa’da Charles de Gaulle, en çok karikatürü yapılan yöneticidir. Bir ara karikatürlerinin yapılmadığını fark edince “Halk artık benim karikatürümü yapmıyor. Gidin araştırın, artık halk beni sevmiyor mu, ters giden bir şeyler mi var?” der.

Bizde de eleştiriden en çok hoşlanan ve ondan yararlanan kişi, Atatürk’tür. Yağcılıktan ve yağcılardan, çıkarcılardan hoşlanmazdı. Her seçimde muhalefet edecek kişilerin seçilmesini sağlardı. İlk mecliste şiddetli muhalefet nedeniyle “Bu meclisle işler yürütülemez. “ dendiğinde “Tam da bu işler, bu meclisle en iyi yapılır.” Yanıtını vermiştir. Önemli işleri yapmadan önce yurt gezisine çıkarak halkın ne düşündüğünü öğrenirdi. Eleştirilere büyük önem verirdi. Bir yılbaşı gecesi halkın eğlendiği yerde konuşma yapar. Onu bir genç, şiddetle eleştirir. Onu yanına çağırtıp düşüncesini bir kez daha açıklamasını ister. Gencin eleştirilerini ve düşüncesini beğenir. Onun Milli Eğitim Bakanı olmasını sağlar. İşte o genç belleğimizde yaşayan ve eğitimde önemli işler yapan Mustafa Necati’dir.

Eleştirinin olmadığı yerde ilerleme de, demokrasi de olmaz. Öyle değil mi? 30. 12. 2018

Nuri Çelik

YAZARIN DİĞER YAZILARI