İHTİYARLIK

İHTİYARLIK

"İhtiyarlamak; kendinden başka hiç kimseyi sevmemek demek." (Nazım) İtalyan yazar Dino Buzzati'nin üç kitabı dilimize çevrildi "Büyücü", "Tatar Çölü" ve "Bir Aşk". Bunlardan birincisi, birbirinden ilginç 16 öykü içerir. Diplomat İhsan Akay'ın çevirisinin tadına doyulmaz. Güzel şiir gibi, bir okuyuşta ezberlenecek öyküler. Bunlardan birisi, "Moruk Avcıları" adını taşır. Öyküde gençler, 40 yaşını aşmışlara "Moruk" demekte ve onlara yaşam hakkı tanımamaktadır. Gelgelelim, onları kovalayan gençler de 40 yaşına yaklaşmaktadır... Şu günlerde çoğunlukla yaşlardan, yaşlılardan söz ediliyor. O denli ki; bu yaştaki ve üzerindekilere öcü gibi yaklaşılıyor. Bu konuda Salihli gülü Gül Gün Yalvaç'ın kalemi parlak gazeteci Atilla Köprülüoğlu'nun yazdıkları kayda değer. Bense işin kolayına kaçacağım. Yıllar önce okuduğum bir masalı, olabildiğince özetleyerek sizinle paylaşacağım. Masalın adını siz koyun Bir vardı, bir yoktu. Memleketin birinde bir töre vardı. Töreydi, her şey ona göreydi. Buna göre, elden ayaktan çekilip, üretim dışı kalmış kişiler ücra bir köşede ölmeye bırakılıyordu. Töreye uymayan da, yaşamdan koparılıyordu. Uygulama o denli katıydı ki; buna karşı çıkmak, kimsenin aklının ucundan bile geçmiyordu. Sizden iyi olmasın; ermiş (evliya) denebilecek bilgi ve olgunlukta bir adam, onun da, baba sever bir oğlu vardı. Adam, belli yaşı aşınca oğlu, onu sgırtına alıp, ormanın ıpıssız bir yerine getirdi. Tam dönecekti ki -Şimdi ben nasıl döneceğim Ormanın çıkış yolu yok ki! Babası -Oğlum, dedi, sen beni sırtında taşırken ben ağaçlardan kuru dalları koparıp koparıp, geçtiğimiz yerlere bıraktım. Onları izleyerek çıkışı kolayca bulursun. Oğul; "Bu adama kötülük yapılır mı diye geçirdi içinden. Babasının ormanda açlıktan susuzluktan ölüp gitmesine gönlü razı olmadı. Töreye, yasağa aldırmadan, arada sırasına babasına yiyecek içecek bir şeyler götürmeye başladı. Günler böylece geçiyor, doğal olarak oğul, babasına, ülkede olup bitenlerden haber iletiyordu. Birgün memlekette tellallar, padişahın bir duyurusunu ilan ettiler -Her kim ki tokmaksız davul çalarsa, padişahımız onu vezir yapacak! Oğul bunu iletince babası -Bundan kolay ne var oğlum dedi; davulun içine arı doldur, padişahın huzuruna varınca davulu yuvarlayıver yeter. Oğul bunu yaptı ve vezirliği kaptı. Doğal olarak hünkara bunu ölmeye bırakılmış babasından öğrendiğini itiraf etmedi. Dünya, huyunca kendi çevresinde dönerek güneşin çevresindeki turlarına devam etti. Gün geldi, devran döndü. Padişahtan yeni bir duyuru -Her kim ki, külden urgan yapar, padişahım onu sadrazam yapacak! Toplum dışı edilmiş baba buna da çıkar yol gösterdi -Oğlum, dedi, urganı taşın üstüne koyar, üzerine gaz yağı döker, sonra tutuşturursun; al sana külden urgan. Oğul bunu da becerdi, padişah sadrazamlık mührünü ona verdi. Günler birbirini kovaladı, padişahtan yeni bir ilan -Her kim ki kağıtta ateş taşırsa, padişahımız kızını ona verecek... Koca ülke buna çözüm bulamadı. Bizim oğlan babasına bunu da açtığında, baba pratik çözüm yolu önerdi -Bundan kolay ne var oğlum dedi. Kağıttan bir fener yapar, içindeki mumu yakarsın; al sana kağıt içinde yanan ateş... Babasının ölüp gitmesine vicdanı razı olmayan hayırlı oğul, padişahın huzurunda bu sınavı da geçti. Gel gelelim padişah şu yolu seçti -Sen bu üç sorunu kendi aklınla çözmüş olamazsın. Hadi sırrını açıkla Sana kızımı da vereceğim, hiç bir ceza da vermeyeceğim. Vefakar ve kadir bilir oğul, padişahın sözüne kanarak, ceza almayacağına inanarak, olup bitenleri teker teker anlattı. Bunun üzerine padişah -Demek ki; ihtiyarlarımızın beden gücünden değilse bile, akıl ve deneyimlerinden yararlanabilirmişiz diyerek, adı batası töreyi kaldırdı. Ne demiş eskiler -Bir zamanlar biz de sizler gibiydik, kısa zaman gelecek, siz de bizim gibi olacaksınız.

Alışkanlık Daha bir zaman

Geçmiş yılı yazacaksın

Yanlışlıkla mektuplarına,

 Sonra alışacaksın. 

Daha bir zaman

Yeni giysiler içinde sıkılacaksın

Eskitip kendinle birlikte,

Sonra alışacaksın. 

Daha bir zaman

Bir önceki sevgilinin adıyla

Sesleneceksin yenisine,

Sonra alışacaksın. 

Daha bir zaman

Yadırgayacaksın sürüklemeyi

O inmeli bacağını,

Sonra alışacaksın. 

Daha bir zaman

Hala sevdiğini sanacaksın,

Yüreğindeki ihanet acısına

Sonra alışacaksın.

 Daha bir zaman

Alışa alışa böyle,

Bir tek kendinle kalacaksın,

Ona da alışacaksın. 

Daha bir zaman

Yaşadığını sanacaklar,

Bisüre söz edecekler senden,

Sonra alışacaklar. Aziz Nesin

YAZARIN DİĞER YAZILARI