BU KADAR DÜŞÜNCESİZ BİR TOPLUM MU OLDUK

 BU KADAR DÜŞÜNCESİZ BİR TOPLUM MU OLDUK

Her şeyi kabullenen bir toplum görüntümüz oluştu son yıllarda. Yandaşlık etiketiyle yüklenilmiş beyinlerimizin normal düşünmesi ,sorması ve sorgulaması bir el tarafından engellenmiş gibi görünüyoruz ..Hele yandaş anlayış adına söylenen bir söze asla karşı düşmeyen bir bakışla yaklaşmamız ,beyinlerimizin   bir şeyleri algılamadığı veya algılamış görüntüden uzak durduğunu  gösteriyor.Karşı düşünmenin mümkün olmadığı soru sormanın sanki yasak olduğu sorgulamaya kaçacak düşüncelerin aslının kullanılmadığı uydu bir görüntümüz oluşmuştur. Neyin uydusu? Elbette bizden itaat ve biat bekleyenlerin uydusu gibi duruyoruz. Yandaşlık adına ne söylenirse söylensin hepsi kabulümüzdür sanki. Yanlış da olsa bile bile yalan da olsa asla ona karşı çıkılmamaktadır. Bu kadar büyük bir biat anlayışının  normal insanda olmaması gerekir. Çünkü akıl bunu kabul edemez. Ne var ki aklın kabul edemediğini çoğunluk kabul edebiliyor ve her söylenene ve istenene boyun eğiyor insanlar. .Yandaşlık adına söylenen ve yapılan her şeyi doğru ve iyi kabullenmek görevi verilmiş gibi büyük çoğunluğa. Böyle bir toplumu yönetmek hiç de zor olmasa gerekir. Ne söylersen hepsine evet diyen asla karşı düşüncesini söyleyemeyen, söylersem birileriyle ters düşebilirim kaygısı içinde bakan insanların olduğu bir yerde demokrasi ve hukuktan asla söz edilemez. Çünkü demokrasi en aykırı düşüncelerin bile birlikte yaşadığı karşıtların aynı bütünde olduğu ve karşıt olmanın en temel haklardan sayıldığı bir yönetim anlayışıdır.

   Bu yapı nereden kaynaklanır, nasıl ortaya çıkar?Bu yapı elbette dini dünya görüşünün öngördüğü ve dayattığı bir yapıdır. Bu yapıda koşulsuz itaat ve biat vardır. Bu yapıda koşulsuz söyleneni kabullenme vardır. Çünkü tarih boyu bu yapı tüm inanç sistemlerinin ana yapısı olmuştur. İnanç sistemlerinde de akılın özgürce kullanılmasına asla izin yoktur. Hele bu anlayış tek tanrılı dinlerde bütünüyle insan düşüncesinin kontrolü altına almıştır..

     Son günlerde bir Salih Müslim olayı ortalığı karıştırmıştır. Bu zat bir Avrupa kentinde yakalanıp mahkemeye sevk edilmişti. Ancak  mahkeme onu serbest bırakmıştır. Yakalandığı zaman yandaş düşünce neredeyse bayram etmişti ve büyük kahramanlık söylemleri kullanmıştı. Bu olayın bizim başarımız gibi sunulmasında yarış bile yaptı yandaş medya.

 Yok kırmızı bültenle aranmışmış yok iadesi gerekliymiş türünden yazılanlar gırla gidiyordu. Ekranlarda da bu doğrultuda söylemler..

    Peki konuyla ilgili bunca gürültüler koparanlar şunu bilmiyor muydu dersiniz?

Kimdi bu zat acaba? Bu kişi yasaların terör örgütü saydığı bir örgütün başkanı mıydı?

Bu kişi başkan olduğu zamanlarda ülkemize davet edilip altına kırmızı halı serilmemiş miydi? Bu kişi yargımızın terör örgütü saydığı bir örgütün sorumlusu olarak ülkemizde neden kırmızı halılarla karşılandı?

Mademki tutuklanması gerekirdi neden biz tutuklamadık da Avrupa’da tutuklayanlardan iade edilmesini istedik?

Mademki kırmızı bültenle arayacaktın neden onun serbest kalmasını ve Avrupa’ya gitmesine izin verdin diye sorarlarsa ne denilecektir?

  Bu kişinin adı o zaman da Salih Müslüm idi. O zaman başka adı yoktu yani.. O zaman onu serbest bırakan Avrupa mahkemesi değildi.

   Avrupa’yı suçlayanlar acaba bunları düşünebiliyorlar mı?Ne hakla siz Avrupa’yı suçluyorsunuz da kendi yaptıklarınızı görmüyorsunuz?

   Ne denir bunlara acaba?

 Bu  kadar düşüncesiz mi olduk dersiniz toplum olarak?

Bunun bir sorumlusu yok mu dersiniz/Yoksa aklı mı sorumlu tutacağız bunlardan?

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI