Ömür, Böyle Geçip Gidiyor İşte !..

 

                          Ömür, Böyle Geçip Gidiyor İşte !..

Geçenlerde merak edip, 67 yıllık ömrümde neler yaptığımı, nelerle uğraştığımı, nasıl beslendiğimi, ne haltlar yediğimi bir hesaba vurdum… Doğrusunu isterseniz, çıkan sonuçlardan dolayı neredeyse küçük dilimi yutacaktım!.. Bu konuda hiç hesap-kitap yapmamış okuyucularımı da davet ediyorum; öyle lokal ve kahvehane köşelerinde bulmaca doldurup, stres içinde oyun oynayıp, onun bunun zemmini yapıp, siyaset ve futbol üzerine kavgalar edeceğinize, lütfen oturun da bir de bunları hesap edin bakalım, şu kavanoz dipli dünya üzerinde yaşarken biz neler yapmış, neleri tüketmiş, şimdi bu hallere nasıl gelmişiz bir anlayın bakayım…

Bakınız, 67 yılda işte benim yaptıklarım şunlar:

--Tam 24.450 gece uyumuş, 72.350 defa yemek yemişim…

--2.520 gün, öğrenci olarak okula gidip-gelmişim…

--Çoğu idarecilikle geçen 27 yıllık mesleğimde, tam 7.220 gün okula mesaiye gitmişim…

--1997 yılından beri Yatağan-Demeç-Muğla Devrim Gazetelerinde  6.880 tane köşe yazısı yazmışım, bu sayıya haber-röportaj ve haber-yorum yazılarım dahil değildir…

--48 yıl süren cigara zıkkımı tiryakiliğim sırasında; 18.250 paket, yani tam 365.500 tek cigara tüketip, yaklaşık 180. 000 TL tutarındaki dumanı havaya savurmuşum…

--Jawa motosikletimi 2.190 gün kullanıp, üç defa ölümcül kazalardan kurtuldum, ama bu sürede nezle-grip nedir bilmezdim… 42 yıldır otomobil sürücüsüyüm, hiçbir kaza yapmadım, ama burnum nezle ve gripten kurtulmadı… Çok yakın arkadaşım olmasına rağmen, Müdür İsmet’e özenip de, tekmil üç arabayı “metal ürünler mezarlığına” göndermedim…

--2003 yılına gelene kadar evde veya dışarıda bolca rakı içiyorduk… Bu iktidar sonrasında rakı fiyatlarının Tomahawk füzeleri gibi yükselmesi sonrasında hesap şaştı, bu meretten eli-ayağı biraz çektik, hesap karıştığı için bunun rakamlarını size veremiyorum, kusura bakmayınız…

Yukarıdaki rakamları gördünüz mü? Dünyaya sadece bir defa geldiğimizi unutarak; o yılları nasıl geçirmişiz, biz nelere katlanmışız, sahip olduğumuz vücudumuza neler yapmışız gördünüz mü!? Hani var ya, bir idam mahkûmuna gidip; “Şu kadar cigara ve içkiyi iç, bu kadar yazıyı yaz, seni hemen serbest bırakacağız” deyin, yemin olsun adam ölmeyi tercih eder!.. Ama biz bunları yaptık baksanıza…

Bazılarımız hâlâ bu işin aslını anlamadan, oturup bir muhasebesini yapmadan, aynada kırarmış saçlarına, buruşmuş derisine, elden ayaktan düşmüş gücüne-kuvvetine bakarak, salakça bir ifadeyle soruyor: “Ne olmuş bana yahu!? Ben böyle olacak, bu hallere düşecek adam veya kadın mıydım?” diyorlar…

Dünya babanızın çiftliği mi? Yoksa, ebediyyen tepesine binip duracak, sizin Mısır Eşeğiniz mi dünya!? Canlılar bir yandan gelirler, bir yandan giderler!.. Her canlı doğar, gelişir, büyür, çoğalır, yaşlanır ve bir gün gelir ölür!.. Bunu bizim değiştirme gücümüz, hakkımız veya lüksümüz var mı? Öyle olsaydı, Yüce Peygamberlerimiz, Kral-Kraliçe-İmparatorlarımız, Karun gibi zenginlerimiz, büyük buluşlar yapan bilim insanlarımız hiç gönüllü ölür de giderler miydi!? Bunun da bir çaresini bulmazlar mıydı?

Demek ki olmuyor, bu işte güç, bilgi ve para geçmiyor!.. Yapabileceğimiz tek şey ise şunlardır: “Sağlığımıza dikkat etmek, iyi beslenmek, iyi işler yapmak, gitmeden bazı kalıcı eserler bırakıp gitmek!..” Ne demiş Yunus Emre; “Yalan dünya, dünya yalan/ Var biraz da sen oyalan!..” İşin özü bu işte!..                 Sakin KOŞAR…     

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI