'Kasım' Ayında Hüzünlendim de Yine ?..

 'Kasım' Ayında Hüzünlendim de Yine ?..

Bahar ve Yaz aylarının sona erdiği, yemyeşil tabiatın sarıya ve kahverengiye dönüşmeye başladığı, havaların soğuyup, yaprakların dökülüp, birçok canlının Kışı rahat geçirebilmek için toprak altına sığındığı bu hüzünlü 'Sonbahar' aylarının sonuncusu olan Kasım Ayı, benim hiç sevmediğim, kurtarıcımız ve kurucumuz olan Yüce Atatürk'ümüzü bile bizden alıp götüren vefasız bir Ay değil midir!?

İşte böyle bir Kasım ayında bu yazıyı yazıyorum!.. Bu hüzünlü ay, bir akşam tek başıma yemek yiyip, biraz da biz Türklerin öz suyundan içmiştim ki; aklıma yine aile büyüklerim,  öğretmen arkadaşlarım, köydeki hısım-akraba, konu-komşu-tanıdıklarım, Bozüyük'ü Bozüyük yapan çiftçiler-ağalar-esnaf-zenaatkar-hacı-hocalar geldi, yine çok kötü oldum!..

Yatağan'da öğretmen arkadaşlarımdan Atilla Arda, Mahmut Ayık, Mehmet Can, Mustafa Uslu, Mehmet Ali Zeybek, Nevzat Duruş, Emin Can, Orhan Gök. gibi isimleri ebediyyen kaybettik!.. Hepsiyle mesleki veya sosyal hayatımızda anılarımız vardı!.. Bunları unutmak veya hiç yaşamamışız gibi davranmamız mümkün mü!?

Geçenlerde ameliyat olan bir büyüğümüzü ziyaret için köyüme gitmiştim; kahveye oturduğumuzda merakla etrafa göz gezdirdim; oralarda ne öğretmenlerim Süreyya Buğday, ne Mustafa Karadağ, ne Mehmet Arslan, ne Çetin Cinaz, ne de Turan Sevil  ve oğlu Bülent Sevil vardı!.. İşlerimizi yaptırdığımız Elektrikçi Necdet, Demirci Ahmet, Demirci Hasan, Berber Salih, Terzi Nazmi, Terzi Süreyya, Aşçı Halilibrahim, Kahveci Ali, Şoför Alim Hanay, Şoför Rahmi, Kalaycı Alirıza, Bakkal Cafer-Bakkal Cemil Bey-Bakkal Gırobalı Mehmet, Başkan Ahmet, Futbol için herkesle kavga eden FB'li Mehmet Pınarbaşı, Eskici Topal Mehmet, Ziraatçı Muhammet. gibi isimler artık yoktular, bir daha hiç olmayacaklardı!..

Zati daha önce bu köyün en ünlü insanları Selahattin Bey, Ömer Ağa, Ahmet Bey, Atıf ve Kazım Hocalar, Hacı Bahattin Bora, Zeybek Dayı, Hacı Ömer Öztürk, Mustafa Beçin, Hacı Hatapçı, Küçük İsmail, Kâtip Şükrü, İzmirli Mustafa, Muhammet Kartop. gibi insanlarımızı ebediyete uğurlamıştık!.. Etrafta tanıdık bu isimleri ararken, artık köyümün de iyice boşalmış olduğunu fark ettim!.. Etrafta bir sürü yabancı, tanımadığımız yeni nesiller vardı!.. Ne yalan söyleyeyim, köyüm gözüme; 'tarihi gitmiş, heyecanı bitmiş, geleceği meçhul' bir yerleşim yeri gibi gözüktü, inanın bir anda içim daraldı!.. Bir anda kalkıp evime gidesim geldi, işte orada bu yazı ortaya çıktı!..

72 yaşına gelmiş, belki çok duygusal ve hayatını dolu dolu yaşamış biri olarak bu duygularla hareket etmiş olabilirim? Peki, sizler ne düşünüyorsunuz? Bir daha göremeyeceğiniz arkadaşlarınız, hısım-akrabalarınız, çok sevdiğiniz esnaflarınız için, zaman zaman bu duyguları yaşamıyor musunuz? Eğer yaşamıyorsanız; siz hayattan zevk almayan, hayal kurmayan, geçmişi hiç umursamayan, sadece güncel yaşayan insanlarsınız ve bizim cenahtan değilsiniz!..

Bugünkü yazımıza son verirken, Muğlalı ünlü şairimiz İbrahim Ergin'in harika "Sevmek Gibi Bir Şey" şiiriyle sözümüzü bitirelim:

"Saçlarını savurma, dursun/ Sonsuz bir ıslık gibi dolaşma içimde/ Rüzgar oluyorsun!..// Bu yağmur senin ağladığın/ Sular, seller içindeyim/ Yokluğumu biriktirdim bunca yıl/ Şimdi öyle uzak ki sesin/ Bütün aynalar tenha/ Bir tek sen içindesin!..// Coşkun bir nehir miyim, neyim/ Hep sana doğru akıyorum/ Kendi kanımda zehir miyim/ Yoksa, yazılmadık şiir miyim/ Zamanı sen ağarttın saçlarımda/ Ben artık, sevmek gibi bir şeyim!..// Saçlarını savurma, dursun/ Sonsuz bir ıslık gibi dolaşma ormanda/ Yorgun kuşlar uyusun!.."       Sakin KOŞAR.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI