BİZ 'AKDENİZ' İNSANLARININ HALLERİ !?

 

                  BİZ 'AKDENİZ' İNSANLARININ HALLERİ !?

Bundan 80-90 yıl öncesine kadar Ege Denizi ve Ege Bölgesi, bir bütün olarak "Akdeniz Bölgesi" olarak bilinirdi... İşte bu yüzden Yüce Kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk, Afyon-Kocatepe'den şanlı ordumuza Kurtuluş Savaşımızın son hücum emrini verirken aynen şöyle demiştir: "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!.." Bu hücum sonunda şanlı ordumuz Kütahya-Uşak-Denizli-Aydın-Balıkesir ve Manisa'daki "Süpürme Harekâtı" ile Güzel İzmir'e girmiş, düşmanı denize dökerek bu savaşı bitirip, köhnemiş Osmanlının yerine, bağımsız ve yeni "Türkiye Cumhuriyeti Devleti"ni kurmuştur!..

İşte bu tarihi olaylar sonrasında yeniden çizilen 'Türkiye' haritalarında 7 bölge yer almış, Akdeniz ve Ege iki ayrı bölge ve deniz olmuşlardır... Bu iki bölge harita üzerinde ayrılmışlardır ama, insan ve doğa yapıları hiç değişmemiştir!.. Hele buraların insanlarının huyları ve davranışları, ancak 'tek yumurta ikizlerinde' görülenler kadar birbirlerine benzerler!..

Efendim; biz Akdeniz-Ege insanları olarak her konuda pek rahatızdır!.. Öyle her şeye pek canımızı sıkmayız; 'yaveş yaveş' yaşar, ağır ağır çalışır, öğle vakitlerinde biraz kestirir, sonra işlerimize yine 'ağır çekimde' devam ederiz!.. Dünyada sadece Akdeniz ve Güney Amerika'nın bazı ülkelerinde resmen uygulanan ve günün 14.00 ile 16.00 saatlerinde bir "uyku tatili" vardır, biz buna 'SİESTA' deriz...

Bizim insanlarımızın uzun uzadıya süren işlerle pek ilgimiz yoktur!.. Her şeyi kestirmeden ve kolayca halledivermeyi pek sever, zekâmızı da en çok bu işlerde kullanırız!.. İşte bu yüzden de en çok; "Tamam, hallederiz... O iş kolay yahu... Bu işi en çabuk enişten yaptırır, sen ona git..." gibi söylemler en çok bizde olur...

Uzun sözcükleri en çok biz kısaltır, özellikle 'sert sessiz harfleri' olan kelimeleri yumuşatıp, onların icabına en iyi biz bakarız!.. Örneğin bizler; "Halilibrahim" ismini uzun uzadıya söylemek yerine 'Halibo' deyip geçeriz!.. Mustafa'ya= 'Mısdıva'... Feriştah'a= 'Heştah'... Hüseyin'e= 'Üsen'... Ayşe'ye 'Aşa'... Bozüyük'e= 'Bözük'... Eskihisar'a= 'Essar'... o güzelim ve tarihi 'Âhiköy'e de = 'Ahırköy' demekten hiç çekinmeyiz...

Bunların dışında 'Geliyor musun?' yerine= 'Geggelimin?'... 'Gidiyor musun?' yerine= 'Gidibbarımın?'... 'Kaba Bazlama' yerine= 'Gabbezime'... 'Fasulye' yerine= 'Hasille'... 'Börülce' yerine de= 'Bölce' der geçeriz... Ne yani, bir de bu sıcak memlekette bu sözcükleri uzun uzadıya, hece hece, sert sessiz harflerin üzerine basa basa söyleyip de, boşu boşuna enerjimizi mi harcayacağız bilader!? Öyle sıkıcı söylemler bize hiç uymaz gardeşim, anaadın değ mi!? Eyiii...

Eski 'Kızılçullu Mezunu' Eğitmenlerinden olan merhum Kayınpederim Hüseyin Çulha, biz Akdeniz insanlarının en çalışkan ve üretken olduğumuz zamanları şöyle anlatırdı: "Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de ölümünden sonra İsmet İnönü Cumhurreisi oldu... 1939'da II. Dünya Savaşı başladı, mevcut ordu yanında birçok 'İhtiyat Askeri' de sınırlarda yıllarca nöbetteydi... Ülkenin kalkınması, yolların-köprülerin-hastane ve okulların yapılması gerekiyordu... Tek parti CHP döneminde 'İmece Kanunu' çıkarıldı, eli iş tutan bütün erkeklere bu devlet işlerini yapma mecburiyeti getirildi... Tarlada tütün işlenecek, ekinler biçilecek, aileye bakılacak, dağdaki yangınlar söndürülecek, devletin işleri de mecburen yürüyecekti!.. Bu işlerden bir tek kurtuluş çaresi vardı: '5 çocuk sahibi olmak!..' Çocuk yapmaya bile üşenen bizim bu Bölge insanları, işte o yıllarda en az beşer çocuk yaparak, istenirse ne kadar çalışkan olabileceklerini ispatladılar; nüfusumuzu patlatıp, bu işlerden de kaytardılar da, kendi işlerini yapabildiler!.. O zorlu yıllarda bunlar hep başarıldı ama, demokrasiye geçildiğinde ise, bu taşın altında hiç eli ve emeği olmayan rakip partiler, bu konuda hep İnönü ve CHP'yi suçladı, milletin oylarını onlar alıp götürdüler" der dururdu...

Ne diyordu 1946 yılında yazdığı 'Vatan İçin' şiirinde, bizim deli - Orhan Veli; "Neler yapmadık şu vatan için/ Kimimiz öldük/ Kimimiz nutuk söyledik!" diyordu... Keşke aynı şiirinin içine; "Biz hiçbir halt etmedik ama/ Kimimiz hep yalan söyledik/ Kimimiz de ifttira attık" filân diye de ekleseydi... Neyse artık, bu kadarı da yetiyor zati...             Sakin KOŞAR...                      

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI