FİYATLAR YİNE UÇTU ELHAMDÜLİLLAH !?

Unutulmaz halk ozanımız Yunus Emre ne diyordu:

"Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş İki millet dahi/ Elin-yüzün yumaz değil!..// Doğru yola gittin ise/ Er eteğin tuttun ise/ Bin hayır ittün ise/ Birine Bin'dir, az değil!..// Yunus bu sözleri çatar/ Sanki balı, yağa katar/ Halka matahların satar/ Yükü gevherdir, tuz değil!.."

Biz Türklerin her 'Ziyafet' dediğimizde, ilk aklımıza gelen yiyecek; Kuzu Eti, Bal, Tereyağı olur değil mi? İkinci sıradaki yiyeceklerimiz ise Dolma, Sarma ve Börek'tir!..

10 Haziran 2020 tarihli Korkusuz Gazetesi manşetinde, aynı gazetenin Ekonomi Müdüresi Pervin Sümer'in, ünlü marketlerden derlediği yeni fiyatlar vardı: "Pirzola = 114 TL, Bonfile = 95 TL, Kıyma = 69 TL, Sucuk = 132 TL idi... Ya kahvaltılıklara ne diyelim; 2019 yılında 29 TL olan bir peynirin şimdiki fiyatı 60 TL olmuş... Her çeşit zeytinin fiyatı 35 TL ile 50 TL arasında değişiyor!.. Sanki kahvaltılarda zeytin-peynir değil, 'zam kazığı' yiyoruz, zam!..

Hani, Tarım Bakanlığı geçmiş aylarda 'Bal' konusunda bir açıklama yapmış, ülkenin en ünlü Bal Firmalarının dahi piyasalara "Sahte Bal" sürdüklerini internetten bir listeyle duyurmuştu ya? Ben bunu en eski ve en ünlü AVM'lerden birinden, 800 gramı 79 TL olan güya 'Çam Balı' nı satın alarak bizzat yaşadım!.. Eve götürdüğümde eşim de, çocuklarım da beğenmeyip; "Bu bal değil, koyu bir şeker macunu!" demişlerdi... Yahu, bir çam balında biraz olsun 'çam kokusu' olmaz mı? Sadece dilinize yoğun bir şeker tadı geliyordu, gerisi hikâyeydi!.. Aylardır o bal, kavanozunun içinde öylece duruyor, kimse de yemiyor!..

Ne diyordu Yunus Emre; "Yunus bu sözleri çatar/ Sanki BALI, Yağa katar/ Halka matahların satar/ Yükü gevherdir, tuz değil!.." diyordu değil mi? Ahh koca Yunus Emre, ahhh!.. Nerede o eski ballar ve tereyağları artık!.. Şimdilerde 'mısırdan' elde edilen glikoz şurubu ile ürettikleri sahte ballarla, sahte tatlandırıcılarla, ülke insanının yarısı 'Şeker Hastası' oldu, biliyor musun!? Her şeyin fiyatı fırlak, ama tadı ve lezzeti ise 'fırıldak!..' İşte ben 'Sakin' kulunuz da, ateş pahası aldığım Bal'ı, bizim köyün Tereyağına katıp da yiyemedim, duydunuz mu gari!?

Sadece yediklerimizden dolayı mı 'ağzımızın tadı' kaçtı sanıyorsunuz ki? Ya şu son günlerdeki sadece bize özgü şu haberlere ne diyelim:

---Samsun-İlkadım'da, alkol komasına girince çağırılan ambulansa konulan 34 yaşındaki İ.G. isimli vatandaş, hastaneye götürülürken biraz ayılınca ilk yaptığı iş ne olmuş biliyor musunuz? Ambulansta görevli hemşire E.T. (29) isimli kadına elle sarkıntılık etmek olmuş, iyi mi? Şimdi bu zibidi için; "E canım zati sarhoştur, ne halt etse bir hoştur!" dememiz mümkün mü?

---İstanbul-Okmeydanı'ndaki bir hastanenin ambulansını, 'sadece biraz gezinti yapmak için çalan' Çetin A. (32) adlı vatandaş, polislerin takibi sonucu Kâğıthane'de yakalandı!.. Kimi spor arabalardan hoşlanır, kimi tren, vapur, motosiklet veya yatla gezmeyi sever, bu arkadaş da ambulanslardan zevk alıyormuş demek ki? Gönül ne çay istiyor, ne çayhane, gönül gezmek istiyor, ambulans bahane!..

---Samsunlu Harun Y. (41), 15 yıl önce babasını öldüren Selami Gürtel (76) adlı köylüsünü, aynı babasını öldürdüğü yerde, aynı tarihte ve aynı silâh çeşidiyle öldürdü!.. İntikamın böylesine ne denilir ki, pes doğrusu!..

--Kayserili Hacı İbrahim Okumuş (60) isimli vatandaşımız da, evinin önündeki bir ağaca aşı yaparak, tam '7 Çeşit Meyve' toplamaya başlamış... Erik, kayısı, şeftali, badem, vişne, kiraz ve bir de sarı kiraz meyvelerini zamanı gelince afiyetle tüketiyormuş!.. Yukarıdaki hayırsızlar yanında, bu ülke hâlâ ayaktaysa eğer, bana göre bu Kayserili hayırlı vatandaşımız Hacı İbrahim Okumuş gibiler sayesinde ayakta kalıyor, başka sözüm yok, nokta...    Sakin KOŞAR...

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI